Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Başlığın tuhaf durduğunu biliyorum.

        Ancak dijital devrimin medya üzerinde neden olduğu tuhaf tahribatı başka türlü izah edemezdim.

        Kanaatimce yazıyı sabırla okuduğunuzda başlığın duruma en uygun seçim olduğunu siz de göreceksiniz.

        DEVLETİN GAZETELERİNDEN KAÇARKEN

        Dünkü yazımda “devletin gazeteleri” konusunu anlatmıştım. Devlet, Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığı ile her yıl 467 milyon TL'yi 995 yerel ve ulusal medyaya ilan yoluyla para aktararak bir anlamda onların sahibi konumuna geldi.

        Zira BİK bu finansal desteği kestiğinde yerel basının %80’i, ulusal gazetelerin de %60’ı kapanacak durumda.

        Ayrıca, kamu reklamları sayesinde devlet, gazeteleri ikinci koldan yine finanse ediyor. Ancak sadece iktidara yakın gazeteleri.

        Bu durumda gazetecilik yapmak isteyen, ancak finansal destek bulamayan medya mensupları dijital mecralarda yer bulmaya çalışıyor.

        İşte burada bir tehlike doğuyor ki yazının konusu da bu.

        BAL TUZAĞI

        Bugün yüzlerce gazeteci Youtube, Facebook, Twitter ve Instagram’da mesleklerini sürdürmeye çalışıyor. Ben de bir dönem Youtube’da kanal açarak orada yorum, analiz ve canlı yayınlar yaptım.

        Bu platformlar sadece mesleği icra etme fırsatı değil, aynı zamanda para kazanma imkanı da veriyor. Gelir paylaşımı modeliyle, her iki taraf da "kazan kazan" durumunda hayatlarını mutlu şekilde sürdürüyor!

        Bu platformlarda özgürce gazetecilik yapma ve istediğiniz kadar muhalif olma şansınız var.

        REKLAM

        İsterseniz bu platformların sahibi Amerika’yı bile yerden yere vurabilir, hatta o platformu bile eleştirebilirsiniz.

        Bu özgürlük ortamı ve para kazanma imkanı sayesinde dijital platformlar büyük bir cazibe haline geldi medya için.

        Ancak bunun bir "bal tuzağı" olduğunu, gelecekte tüm iletişimin tekelleşeceğini, kullanıcıların da birer “özgür dijital köle” durumuna geleceğini söylesem, epey kişi bana itiraz edecektir.

        Yanlış itiraz. Anlatmaya devam edeyim.

        TEKELLEŞEN İLETİŞİM

        Dijital devrim insanların iletişim şekillerini değiştirdi. Doğal ve insani olan yüz yüze iletişim minimuma inerken, dijital iletişim maksimuma çıktı.

        O kadar ki, konvansiyonel olarak kullandığımız ev telefonu, mektup, telgraf, faks ortadan kalktı ve neredeyse müzelere girdi.

        Tüm bu radikal değişim sadece 20 yıl içinde gerçekleşti. Peki bundan sonraki 20 yılda ne olacağını düşünüyorsunuz?

        Neredeyse bütün iletişim süreçlerimiz dijital platformlar eliyle yapılıyor artık. Hem de toplasanız 10 şirket eliyle.

        Dünyada 4 milyar sosyal medya kullanıcısı var. Sadece geçen yıla oranla 490 milyon kullanıcı arttı.

        Kısa süre sonra okuma yazma bilen herkes sosyal medya kullanıcısı olacak.

        Ortalama olarak her gün 2 saat 25 dakika sosyal medya geçiriyoruz.

        Bunun insan iletişimine vereceği zarar ayrıca bir yazı konusu.

        Biz medyanın bundan nasıl etkilendiğine bakalım.

        Kağıda basılı gazetelerin devri kapandı ancak sübvanselerle uzatmaları oynuyoruz.

        İnsanlar neredeyse tüm ihtiyaçlarını sosyal medyadan karşılıyor:

        Sosyalleşme ihtiyacı Facebook (2.7 milyar insan)

        Haber ihtiyacı Twitter (353 milyon insan),

        Video, Youtube (2.2 milyar insan)

        Fotoğraf/haber, Instagram (1.2 milyar insan)

        Magazin ve eğlence Tik Tok (689 milyon insan)

        Araştırma/bilgi arama, Google (dünyada arama yapanların %90’ı)

        REKLAM

        Mail/e-posta, Gmail (1.5 milyar insan)

        Mesajlaşma Whatsapp (2 milyar insan)

        Böyle devam ediyor…

        Bir medya kuruluşu bu mecralarda yer almıyorsa okunma, izlenme ve bilinme ihtimali artık sıfır düzeyine geldi denebilir.

        Bu durumda bağımsız medyanın sesini duyurmak için artık dijital platformlara bağımlı olduğu söylenebilir mi? Evet.

        Bunun yaratacağı tehlike var mı? Hem de çok.

        TEKELLEŞMENİN SONUÇLARI

        Dünyada hiçbir devlet Google ile mücadele edemiyor. Japonya’dan Almanya’ya, Türkiye’den Arjantin'e kadar herkes alternatif arama motorları kurmaya çalışsa da Google’ın tekelini kıramadı.

        Aynı durum Facebook, Youtube, Instagram ve Twitter için de geçerli.

        Bu şirketler bir devletten daha çok nüfusa ve daha fazla bütçeye sahip artık.

        Sadece Google’ın sahibi Alphabet 1 trilyon dolar, Facebook 632 milyar dolar değerinde.

        Türkiye devletinin 2020 yılı tüm gelirlerinin toplamı 147 milyar dolar, hatırlatayım.

        Bu platformların dünyada tekelleşmesinin üç tehlikeli sonucu var.

        1. Ulusların tüm kişisel verilerini ellerinde topluyorlar. Bu aynı zamanda ulusal güvenlik sorunu haline geldi.

        2. Dünyadaki reklam pastasını fil gibi yiyip, başkalarına bir şey bırakmıyorlar.

        3. İstedikleri zaman sansür uygulayarak siyaseti ve toplum iletişimini etkiliyorlar.

        SİYASETİ ETKİLEYEN DİJİTAL AKTÖRLER

        Dijital platformların siyaseti etkilemesine en iyi örnek, Trump ile Hillary Clinton arasında 2016 yapılan seçimlerdi. Bunun nasıl yapıldığı, "The Great Hack" ismiyle harika bir belgeselle anlatıldı.

        Dünyadaki tüm reklamların %52’si artık dijital platformlara gidiyor.

        Türkiye’de bu oran %53. Bu orandaki aslan payı uluslararası dijital şirketlere gidiyor.

        Gazeteler bu pastadan ancak %3 pay alabiliyor.

        REKLAM

        Kritik konulardan biri, bu platformların artık her geçen gün daha da artan siyasi müdahaleleri.

        Son ABD seçimlerinde Trump ile sosyal medya şirketleri arasındaki kavgayı hatırlayın. Bu ABD şirketleri, ABD Başkanı Trump’ın hesaplarını kapatarak sansür uygulamışlardı. Yapılan tamamen siyasi bir müdahaleydi aslında.

        Benzer durum İsrail-Filistin arasında süren savaş esnasında bir çok Filistinli hesap kapatılınca yaşandı.

        Son olarak Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devlet Bahçeli ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un paylaşımlarına sansür uygulandı. Bunlar da siyasi kararlardı.

        Dolayısı ile dijital platformlar her geçen gün siyasi müdahaleler yaparak, ideolojik bir aktör olarak kendini konumlandırıyor.

        Kimse de buna karşı bir şey yapamıyor şu anda.

        MEDYA, DİJİTAL PLATFORMLARIN ESİRİ OLABİLİR

        Katıldığım bir televizyon programının yöneticisi şöyle demişti bana: “Bizim canlı yayınlarımız çok izlenmiyor ama sonra yayını Youtube'a yükleyince orada çok izleniyor.”

        Aslında milyon dolarlık TV yatırımları asıl mecrası için değil, Youtube ve diğer dijital mecralar için içerik üretmek üzere kendini konumlandırıyor.

        Gerek finansal destek, gerekse editöryal bağımsızlık sorunları yüzünden sosyal medya platformlarında habercilik yapan gazetecilerin tüm yumurtalarını bu sepete koyması da benzer bir durum.

        Çok büyük yatırımlar yapılan gazete, TV, radyo ve dijital medyanın sesini duyurmak, izlenmek, hatta para kazanmak için bu platformlara bağımlı olması gelecek açısından büyük tehlike.

        Bir gün bu platformlar siyasi, ideolojik ya da başka bir sebeple bu hesapları kapatırsa ne olacak?

        Bu şirketler nasıl böyle tekelleşti, nasıl böyle muazzam ekonomik güce ulaştı, nasıl devletlerden daha kudretli hale geldi?

        REKLAM

        Bize “özgür”, "ücretsiz", hatta para kazanacağımız iletişim platformları sunarak.

        Biz de özgür iradelerimizle buraya girdik ve bağımlı hale geldik.

        Sonunda “özgür dijital köleler” haline döneceğiz. Çok yakında.

        İşte "insanın ve medyanın özgürlükle köleleşmesi” başlığını bu nedenle koydum.

        Şimdi hak verdiniz mi?

        Diğer Yazılar