Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir devletin büyüklüğü ve gücü kriz zamanlarında ortaya çıkar.

        Polonya, Ukrayna, Romanya’yı kapsayan haber çalışmalarımda savaşın siviller üzerindeki etkilerini gözlemlerken, aynı zamanda devletlerin sahadaki gücünü de görmüş oldum.

        Ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücünü, yeteneklerini bir kez daha fark ettim.

        “DEVLETİN İMKAN VE KABİLİYETİ”

        Ukrayna-Romanya sınırındaki Siret Sınır Kapısı’nda, Sağlık Bakanlığına ait, Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) çadırında otururken, Bükreş Büyükelçiliğimizden gelen asker ve emniyet kökenli yöneticileriyle de görüşme fırsatı buldum.

        Genellikle bu güvenlik bürokratlarının kullandığı, benim çok dikkatimi çeken bir söz vardır:

        “Devletin imkan ve kabiliyeti…”

        Bunun ne anlama geldiğini, işte bu üç devlette sahada haber yaparken anladım.

        Çünkü Ukrayna ve Romanya’da devletin imkan ve kabiliyetinin çok kötü, Polonya’da ise sınırlı olduğu, göç krizini yönetememesinden belliydi.

        Zaten Polonya havalimanında sadece pasaport işlemleri 2.5 saat sürünce burada sistemin nasıl yavaş olduğunu fark etmiştim.

        KRİZE KARŞI KABİLİYET VE İMKANLARI YOK

        Ukrayna devletinin savaş ortamında olduğunu ve mazereti olduğunu düşünebiliriz. Ancak askerler savaştayken, sivillerin sevk ve idaresi, bakımı ve güvenli alanlara taşınmasından tutun da, onlara sıcak bir yemek pişirecek Kızılhaç’ın ya da devletin diğer sivil unsurlarının sahadaki açığı kapatması beklenirdi.

        Liviv şehrinde ya da sınır boylarında devletin varlığını hissettirecek bir düzen göremedim.

        Zaten savaşın seyrinden Ukrayna devletinin imkan ve kabiliyetinin de ne kadar sınırlı olduğu anlaşılıyor.

        Molotof kokteyli ile, inşaat demirinin bükülmesiyle yapılan bariyerle tanklarla, zırhlı araçlarla mücadele edebileceğini göstermek başlı başına bir sorundu.

        Allah'tan Bayraktarlar ellerinde var da biraz olsun Rus unsurlarını durdurabiliyorlar.

        Fakat bölgenin en büyük devletinin sahadaki yansıması pek iç açıcı değil.

        Yine de savaşta bulunduklarından mazeretleri olduğunu yenileyeyim.

        SİVİL ORGANİZASYONLAR OLMASA DURUM KÖTÜ

        Romanya’da sınır kapısına giden yola dizilmiş onlarca sivil organizasyon çadırı var. İsrail’den, Avrupa şehirlerinden gelen bu organizasyonlar, gelen göçmenlere yardımcı olmaya çalışıyor.

        Burada da, Polonya sınırında da devletlere ait kurumları göremedim.

        Oysa Romanya sınırında ilk organize olan kurumlardan birkaçı Türkiye’nin AFAD, UMKE ve Diyanet Vakfının kurumlarıydı.

        Türkiye’nin krizlerde organize olma, hızlı hareket etme, disiplinli çalışma imkan ve kabiliyetinin ne kadar yüksek olduğunu ancak savaş mahallini ve cephe gerisini gördüğünüzde daha iyi anlarsınız.

        DEVLETLE İKTİDARI AYIRARAK ELEŞTİRMEK

        Sınırda on binlerce göçmen neredeyse 15 saat arazide soğukta bekletilirken ve devletin neden böyle yavaş olduğunu düşünürken Türkiye’de Ayçiçek yağı tartışması vardı.

        Orada şunu fark ettim:

        Ayçiçek yağının pahalanmasını ve hükümetin bunu öngörerek önlem almamasını eleştirmek başka bir şeydir, devletin acizliğini tartışmak başka bir şey.

        Genellikle iktidar karşıtlığı ile devleti hırpalayacak eleştiriler birbirine karışıyor.

        Kendini devletle özdeşleştiren iktidarın da bunda payı çok tabii.

        Ancak Türkiye Cumhuriyeti devletinin imkan ve kabiliyetinin ne kadar büyük olduğunu, devletin geleneklerini, reflekslerini ancak böyle savaş ve kriz ortamlarını gördüğünüzde daha iyi anlayabilirsiniz.

        Sahada yemek pişiremeyen, barınacak yer kuramayan, ulaşımı düzenleyemeyen, mağdurları tahliye etmekte zorlanan devletlerin izini gördüm bu kriz bölgesinde.

        Ve onlarca milletten göçmenin çaresiz kaldığı o kriz sahasında şu cümleyi çok kurdum:

        “Bunlar yalandan devlet...”

        Ordusu, savunma sistemi, diplomatik gücü, sahada etkili kurumları bulunmayan, yani imkan ve kabiliyeti olmayan onlarca devlet, doğu Avrupa’da yan yana duruyor haritada. Şimdi korku içinde titriyorlar.

        Sonuç itibariyle devletimizin imkan ve kabiliyetinin büyük olduğunu, değerli olduğunu, bunu yıpratmamak gerektiğini iyi bilelim.

        İktidarı eleştirirken bu ayrımı iyi yapmak lazım.

        Diğer Yazılar