Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Son yıllarımız hararetli tartışmalarla geçiyor.

        Siyaset öylesine enfekte etti ki her şeyi, tüm konular politize olmadan konuşulamıyor artık.

        Televizyon programlarından, sosyal medyadaki tartışmalara, hatta kahvehanelerdeki konuşmalara kadar, her yerde aynı konular, benzer üslupla tartışılıyor.

        Genellikle yöntem aynı, tartışılan sorun hakkında bir suçlu bulmak.

        Doğal olarak tartışan her iki taraf da birbirini suçluyor.

        Bugünün ülke sorunları iktidarı doğrudan ilgilendirdiği için muhalefetin işi kolay.

        Suçlu olarak iktidarı ilan ediyorlar hemen.

        İktidar çevresi ise muhalefetin güncel bir hatası varsa oradan suçlamaya çalışıyor.

        Yoksa muhalefetin siyasi geçmişinden bir şey bulmak için biraz şartları zorlayarak geçmişin tozlu sayfalarında dalıyor.

        Çoğu kez de toz dumana karışıyor böyle yapınca…

        Karşılıklı suçlamalar safları keskinleştirip, kutuplaşmayı körüklüyor doğal olarak.

        Kutuplaşma arttıkça gerginlik, stres ve öfke de çoğalıyor.

        Sonra bu öfke patlamaları zaman zaman şiddete, fiziksel çatışmalara dönüşüyor.

        REKLAM

        Son birkaç yıldır durumumuz bu şekilde stabil.

        Her olayda, her yaşanan krizde, her tartışmada, her sorunda istisnasız karşılıklı suçlamaların, ağır hakaretlerin, tehditlerin, parmak sallamaların, hain ilan etmelerin, ağır suçlamaların yaşandığı bir atmosfer düşünün.

        Karbondioksiti fazla bir havada tabii ki fikir yeşermez, düşünce üretilemez.

        Kör bir kavga ortamında kim nereye denk getirirse ortaya vuruyor, rastgele bir yere tutunuyor, bilmediği bir yere yöneliyor.

        Durum içler acısı aslında.

        Söylediği doğru çıkmayan, iddiası asılsız çıkan, hakaretten mahkum olan, tükürdüğünü yalayan, sözünden dönen, dost dediğine düşman, düşman dediğine dost diyen bir siyasi ortam oluşuyor böylece.

        Bu kaos demektir.

        Peki buradan nasıl çıkacağız?

        Tek bir yolu var: Çözüm önerilerini konuşmak.

        Biz bu tartışmalarda çözümü konuşmayacak mıyız diye hiç sorma ihtiyacı duymadınız mı?

        Birilerini suçlamak yerine çözüm üzerine hiç kafa yormayacak mıyız?

        Mesela sağlık sistemimiz kırmızı alarm veriyor, doktorlarımız katlediliyor…

        İktidarın hatası büyük tabii ki. Bakanlığın ihmalleri var elbette.

        Peki çözüm önerisi olanların konuşması daha iyi olmaz mı?

        Bir başka örnek, yargı konusunda çok şikayet var. Evet yargı sistemi de kırmızı alarm veriyor.

        Suçlayacaklarımızı yeterince suçladık.

        REKLAM

        Peki çözüm önerileri olanlar bir adım öne çıksa, bize sağlıklı bir yargı sisteminin nasıl olması gerektiğini anlatsa daha faydalı olmaz mı?

        Konu başlıklarını çoğaltabiliriz...

        Eminim birçok kişi sorunların ana kaynağının iktidar olduğunu, onun adım atmaması yüzünden problemlerimizin çözülemediğini söyleyecektir.

        O zaman alternatif üretip, iktidar bu önerileri yapmıyorsa, muhalefetin çözümünü konuşmak da bir çıkış yoludur.

        En azından toplum kendini çaresiz, sıkışmış ve daralmış hissetmez.

        Bugün doktorlara, kadınlara, yabancılara yani insanın insana karşı şiddeti artmışsa bu sıkışmışlıktan kaynaklanıyor.

        Buradan çıkmak için çözümü konuşmaktan başka çıkış yolumuz yok kanaatimce.

        Diğer Yazılar