Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Üst üste haberleri okuyunca bir camianın her geçen gün nasıl kan kaybettiğini bir kez daha görmüş oldum.

        Muhafazakâr camiadan bahsediyorum.

        Her ne kadar böyle geniş bir tanımlama doğru olmasa da, bugün biraz dini görüntüsü olan, Allah, din, imandan bahseden herkesi aynı torbanın içinde koyuyor kamuoyu.

        MUHAFAZAKAR KAVRAMINDAKİ SORUN

        Şahsen muhafazakar kavramını hiç doğru bir tanımlama olarak görmem.

        “Tutucu, değişime kapalı” anlamına gelen muhafazakar kavramı neden sadece dindar insanlar için kullanılsın ki?

        Dindar insanların da reformist ve yenilikçi olabileceğini AK Parti’nin ilk on yılında gördü Türkiye.

        O günlerde de hep söylerdim, AK Parti’nin kendine uygun gördüğü “muhafazakar demokrat” tanımlaması aslında yanlıştı.

        Yine de muhafazakar kavramı dini hassasiyeti olan herkes için kullanılmaya başlandı.

        Bu genelleme aslında birçok sorunu da beraberinde getiriyor.

        BAŞKASININ GÜNAHINI TAŞIMAK

        Kim yanlış yapmışsa, harama, hırsızlığa, ahlaksızlığa bulaşmışsa o kişilere değil, tüm muhafazakar camiaya çıkartılıyor fatura.

        Böylece işlemediği bir suçun cezasını çekiyor birçok insan.

        Oysa bu camia içinde yer alan birçok kesim, kendi halinde dürüst, ahlaklı, mazbut bir hayat yaşıyor.

        Gelin görün ki, bir başkasının yüz kızartıcı suçunun utancını bu insanlar da hissediyor artık.

        AK Parti ile ekonomide, ticarette, bürokraside, medyada, sivil toplum dünyasında gittikçe güçlenen ve yaygınlaşan muhafazakar camia temsilcilerinin yaptığı her yanlış, koca bir camianın geleceğini de doğrudan etkiliyor artık.

        Bu konuda en büyük tahribatı ilk FETÖ yarattı.

        Toplum "dindar” görünümlü insanların nasıl olur da gizli kamera ile başkalarının yatak odasını kaydettiğini, nasıl soru çaldığını, nasıl sahtekarlık yaptığını ve sonunda nasıl darbe yaptığını hala şaşkınlık içinde anlayabilmiş değil.

        Her şeyin artık “muhtemel” olabileceği FETÖ’den sonra toplumun zihnine yerleşti.

        O denli sapkın şeyler, o denli kriminal şeyler yaptılar ki, şimdi herkesin her şeyi yapabileceğine inanıyor insanlar.

        İşte bu da “muhafazakar camia” genellemesinin bir başka sorunlu yansıması.

        MUAFAZAKAR CAMİANIN BÜYÜK YARASI

        Ancak bu camia da genelleme torbasının genişlemesi için elinden geleni yapıyor.

        Akla hayale gelmeyecek yanlışları yaparak adeta “Bu muhafazakarlar işte böyledir” genellemesi için ateşe odun taşıyorlar.

        Kuran Kurslarındaki çocuk istismarlarından tutun da, yolsuzluk, iftira, şantaj, kriminal suç… ne ararsanız adeta ortalık yere dökülüyor.

        Bunlar muhafazakar camianın büyük yarası ve her geçen kanamaya devam ediyor.

        Olan yine köşede bucakta kendi halinde yaşayan dindar insanlara oluyor. Onların da hanesine de yazılıyor tüm bu yapılan hatalar.

        CÜBBELİ AHMET'İ KASETLE TEHDİT

        Okuduğum iki haber yazdırdı bana bu yazıyı.

        Biri İsmailağa cemaatinde yaşananlar.

        Cübbeli Ahmet ile cemaatin bir kesimi arasında yaşanan kavga, kaset tehdidiyle artık ayyuka çıktı.

        Mahmut Efendi’nin yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu, Cübbeli Ahmet’i şeyhliğini ilan etmesi halinde “kasetlerini patlatmakla” tehdit etti.

        Tüm kamuoyu da bu tehdidi konuşuyor şimdi.

        Edep, adap, ahlak, ilimle uğraşması gereken bir grubun kavgasında, “hoca” lakaplı insanlar kaydedilmiş kasetlerle tehdit ediyor birbirlerini.

        Cübbeli Ahmet de bunlara “iftira” dedi.

        Ama kendisi de muhafazakâr camiadan başka yazarları, gazetecileri, müftüleri, hocaları dine zarar veren insanlar olarak adeta düşmanlaştırdı aynı gün.

        SUÇLANAN ESKİ BELEDİYE BAŞKANI

        Yine aynı gün bir zamanlar Türkiye’nin en entelektüel gazetesi Yeni Şafak’ta imzasız, belgesiz bir haberde, AK Parti’nin eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, “hukuksuz işler yapmak, iş takipçiliği yapmak, yargıyı bürokrasiyi etki altına alarak adrese teslim ihale almakla” suçlandı.

        Uysal da iftira diyerek gazeteyi mahkemeye vereceğini söyledi.

        Tüm bunlar aynı gün oldu evet.

        Cübbeli Ahmet ve Yeni Şafak tüm gün sosyal medyanın gündeminden düşmedi.

        Ve bir camianın kan kaybına katkı yaptılar.

        Suçun bireyselliği, her camiada bu tür şeylerin olabileceği, tüm camianın zan atlında kalmaması gerektiği söylemlerinin hiçbir değeri yok.

        Bu haberler, bu yaşananlar tüm camianın ortak hanesine yazılmaya devam ediyor maalesef.

        Sonra gençler niye dinden soğudu, neden kızlar başörtülerini çıkartıyor, neden muhafazakâr partiler oy kaybediyor diye araştırma yapılıyor.

        Diğer Yazılar