Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ANKAPARK tartışmasının detaylarına girmek istemiyorum.

        Uzun ve karmaşık hukuki süreçler, devir, işletme, tahliye gibi teknik konulara boğulmaya da niyetim yok.

        Sonuca bakıyorum.

        801 milyon dolarlık bir yatırım bugün çürümüş vaziyette.

        Bu ekonomik krizde her derde deva olabilecek bir rakam bu.

        Milletin parası.

        İnsanın isyan edesi geliyor.

        Şimdi anketle Ankaralılara sorulacakmış: “Burayı ne yapalım?”

        Katılanların büyük kısmı da park yapalım diyormuş şimdilik…!

        Bir de bu enkazı kaldırmak, sonra da park yapmak için para harcanacak yani.

        UTANÇ VERİCİ BİR DURUM

        Siyasilerin birbirini suçladığı bu akılalmaz olayda elimizdeki en net bilgi, 801 milyonun çürüdüğü bilgisidir.

        Çok utanç verici bir durum.

        Melih Gökçek hem Mansur Yavaş'ı hem de kendisinin istifasından sonra göreve gelen AK Partili Mustafa Tuna’yı suçluyor.

        Mustafa Tuna bu yatırımın yanlış olduğunu açıklamıştı daha önce.

        Mansur Yavaş da Melih Gökçek’i bu enkazın müsebbibi olarak gösteriyor. Burayı işleten şirketi de suçluyor…

        TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURSUN

        Bu kavgaya girmeden şunları söylemek istiyorum.

        1. Bu para milletin parası. Kim heba ettiyse ona hesap sorulmalı ve zimmet çıkartılmalı. Mahkemeler millet adına karar veren makamlar. Milletin parasını çöpe atanı tespit etmezlerse yargı da vebal altında kalır.

        2. Belediye başkanlarının arasında süren bir kavgada 801 milyon dolar gibi devasa bir paranın çöpe gitmesinin bir bedeli olmalı. Bunu, siyasetten ayrı, yetimin hakkını aramak adına yapmalıyız. Bu konuda TBMM bir araştırma komisyonu kurmalı, sivil toplum kuruluşları da kamu zararının temini için davalar açmalı.

        3. “Burası ne olsun?” diye anket yapılması popülist bir yaklaşım. "Buradan en az zararla nasıl çıkarız" diye uzmanlardan oluşan bir ekibin proje üretmesi gerekir. Üretilecek projeler birden çok olursa o zaman Ankara sakinlerine bunu sormak, yönetimde katılımcı politika anlamına gelebilir.

        Bu konuyu milli servetin heba edilmesi olarak görmeyenlerin, siyasi tartışmalara boğulmaktan başka şansı da yoktur.

        Çocukları siyasi tartışmalardan uzak tutun

        Çocukları siyasi tartışmalardan uzak tutun
        0:00 / 0:00

        Son günlerde 10-15 yaş arası çocukların siyasi yorumları sosyal medyada çok moda oldu.

        Kimi muhalefeti, kimi de iktidarı eleştiriyor bu çocukların.

        Herkes de alkış tutuyor...

        “Zehir gibi çocuk, bak çocuk bile anladı, çocuk nasıl izleyenleri mat etti…” yorumlar genelde böyle…

        Daha önce de mitinglerde çocuklar çıkartılıp konuşturulmuştu.

        Şimdi siyasi liderlerin şehir gezilerinde yine 15 yaşındaki çocuklarla diyaloglar yayınlanıyor.

        Bu çok yanlış.

        10-15 yaş arası çocukların böyle siyasi tartışmaların malzemesi yapılması, çocuk psikolojisi açısından son derece zararlı.

        Bu çocukların böyle popülist siyasi kavgaların malzemesi olmaması lazım.

        Meseleyi çok önemsediğimden iki uzmanla da görüştüm.

        Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar oldukça kaygıylaydıbu konuda.

        PROF. SAYAR: ÇOCUĞU SİYASİ ENSTRÜMAN HALİNE GETİRMEKTİR

        “O kadar çok siyaset konuşuyoruz ki, bu insani kirlenmeye neden oluyor artık. Çocuklar da ailesinde, etrafında, televizyonda dinlediği bu tartışmalardan etkileniyor doğal olarak.

        10-15 yaşlarında bir çocuğa bu siyasi yorumları yaptırmak, onun siyasi enstrüman haline getirilmesidir aslında. Kimse onun fikirlerini önemsemiyor gerçekte. O çocuğu siyasi bir araç olarak kullanmak istiyor sadece bu yorumları yaptırıyorlar.

        Bu kadar politize olmamalıyız. Bu çocuk takdir aldığı kadar öfke de alacak. Onun yaşındaki çocuğun kaldırabileceği bir şey değildir bu öfke ve nefret. Bunun önüne geçilmesi gerekir.”

        PSİKOLOG YILMAZ: ÇOCUKLARIN PSİKOLOJİNİ BOZAR

        Psikolog Ahmet Yılmaz da çocukların psikolojisinin zarar göreceğini söylüyor:

        “10-15 yaş arası 'ön ergenlik' dediğimiz bir dönem. Bu yaşlardaki çocukların muhakeme, mantık, yorum yetenekleri henüz tam gelişmemiştir. Bugün savunduğu bu fikirlerin birkaç gün sonra tersini savunabilir.

        Bu çocukların sosyal medyada gündem olması, yoğun ilgi görmesi çocuğun psikolojisinden de negatif etki yaratabilir. Herkes onu sosyal medyada önemserken, normal hayatında çocuk gibi davrandığında çatışma yaşayacaktır.

        Ayrıca diğer çocuklar için de kötü örnek olabilir. Onlara benzemeye çalışan çocuklar, garip eylemlerde bulunabilir. Bir de siyasi bir demeç veren çocuğun geleceğini de etkiler bu açıklamalar. Yarın okulunda, işinde, mahallesinde karşısına çıkar bu görüntüler ve sorunlar yaşayabilir.”

        Hangi psikologla konuşursanız konuşun aynı şeyleri söyleyeceklerdir.

        Sokak röportajı yapan içerik üreticileri, muhabirler bakıyorum, çocuklara daha sık mikrofon uzatmaya başladı.

        Siyasetçiler böyle “akıllı akıllı” konuşan, rakiplerini eleştiren çocukları nedense çok seviyor.

        Ancak bu tehlikeli bir yol açıyor toplumda.

        Bunu siyasi parti ayrımı yapmadan söylüyorum.

        Lütfen 18 yaş atlındaki çocukları, gençleri siyasi tartışmalarda kullanmayın, onlara mikrofon uzatmayın, siyasi diyaloglarını yayınlamayın.

        Diğer Yazılar