Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Tamam, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından Suriye rejimi ile yakınlaşma niyetini açıkladık.

        “Barışmak” gibi pozitif bir cümleye kimse itiraz etmez, insanlar bu yaklaşıma olumlu bakıyor.

        Lakin Suriye rejimi bu yakınlaşmayı istiyor mu acaba?

        Bunu pek soran olmadı.

        Hele muhalefet hiç sormuyor. Onlar hemen görüşmekten yana.

        Ben de bu sorunun peşine düştüm.

        Vardığım sonuç şu:

        Öyle Türkiye’deki bazı çevrelerin sandığı gibi Suriye rejimi 'yana yakıla' bizimle barışma niyetinde değil.

        Kendi şartlarını dayatarak barışmak isteyecekler.

        Dahası öyle şartlar dayatacaklar ki, “lanet olsun barışa” bile dedirtecekler.

        Detayları anlatayım.

        ESKİ BÜYÜKELÇİNİN AÇIKLAMALARI

        Suriye'nin eski Ankara Büyükelçisi Nidal Kabalan Sputnik'e verdiği röportajda normalleşme için birçok şart öne sürdü:

        - Türk askerileri Suriye topraklarını terk edecek.

        - Suriye Milli Ordusu silahsızlanacak.

        - İdlib’deki bazı radikal gruplar ya Türkiye’ye geçecek ya da ortak askeri operasyonla yok edilecek.

        - Suriye’ye yönelik uluslararası yaptırımların kalkması için Türkiye aracılık edecek...

        Ancak bu şartlar sağlandığında yeni bir sayfa açma mümkün olabilirmiş diyor eski büyükelçi.

        Elbette bunlar Suriye rejiminin resmi görüşleri değil.

        Ancak şuna eminim ki daha ağır şartlar öne sürecektir Esed yönetimi.

        ÜRDÜN’ÜN NORMALLEŞME DENEMELERİ BAŞARISIZ OLDU

        Şam yönetimini normalleşme istemeyeceği kanaatim sadece eski Büyükelçi’nin açıklamalarıyla sınırlı değil.

        Suriye Ulusal Koalisyonu'nun eski Başkanı Halit Hoca ile yaptığım görüşmede kanaatim biraz daha pekişti.

        Geçen yıl Ürdün benzer bir girişimde bulundu ve Şam yönetimiyle normalleşme adımları attı.

        Onun da iki derdi var:

        Ülkesindeki 850 bin mültecinin geri gitmesi ve sınırlarından Ürdün’e sokulan uyuşturucuların kontrolü.

        Şam yönetimi Ürdün’deki mültecileri geri almadığı gibi, sınırlarından Ürdün’e sokulan Captagon uyuşturucu hapının kontrolüne de yardımcı olmadı.

        Bunun üzerinde Ürdün Şam yönetimine nota vermek zorunda kaldı.

        Halit Hoca, Şam yönetiminin, Arap Ligi ile normalleşme sürecinde de benzer ayak diremeler gösterdiğini söylüyor.

        Çünkü kendi küçük iktidarında Esed rejimi halinden son derece memnun.

        LÜBNAN VE IRAK’TAKİ MÜLTECİLERİ GERİ ALMADI

        Lübnan’da sayılar muhtelif de olsa 1 milyondan fazla mülteci var. Dört yıl önce Beyrut’a gittiğimde ülkenin nasıl tahrip olduğunu görmüştüm.

        Lübnan’da şimdi çok büyük bir istikrarsızlık ve kaos yaşanıyor.

        İran destekli Hizbullah nedeniyle Şam rejimi ile ilişkileri iyi Lübnan'ın.

        Geçen yıl Lübnan 250 bin mültecinin ismini vererek bunların Suriye’ye dönmesini istedi. Şam rejimi ise bunlar arasından sadece 750 kişiye izin verdi.

        Yine Şam rejiminin arasının iyi olduğu Irak yönetimi de 550 bin mülteciyi geri göndermek istiyor. Bunu da kabul etmiyor Şam yönetimi.

        KÜÇÜK OLSUN BENİM OLSUN

        Nusayri mezhebine dayalı Esed rejiminin ülkeden ayrılmak zorunda kalan mültecileri geri almak istememesini gayet iyi anlıyorum.

        Bunların tamamı Sünni ve rejimle kavgalı. Şimdi bunları alarak neden başına iş açsın ki? Ne güzel bunlardan kurtulmuş sayıyor kendini.

        Ülkesinin en önemli su ve petrol havzası ABD kontrolündeki PYD’nin elinde.

        Akdeniz limanları Rusya’nın kontrolünde.

        Kuzeyde bazı topraklar Türkiye’nin kontrolünde.

        Sadece Şam, Lazkiye, Tartus ve birkaç küçük bölge ise Esed rejimin kontrolünde.

        Burada sırtını İran ve Rusya'ya dayamış, küçük ama mutlu bir azınlık olarak yaşıyorlar.

        Marmarita karnavalı görüntülerindeki mutlu azınlık bunlardı işte.

        Şimdi Esed rejimi neden konforunu bozsun ki?

        ESED BARIŞMAK İSTEMEYECEKTİR

        Türkiye ilk barışma isteğini açıklayan ülke neden oldu ki? Erdoğan’ın ağzından açık edilen bu niyet, pazarlıkta elimizi zayıflattı aslında.

        Putin’in ricasıyla olduğu anlaşılan bu niyete karşılık, hala Şam yönetiminden, Esed’den bir açıklama gelmedi. Bir de kendilerini ağırdan satıyorlar!

        Diyelim ki barışma görüşmeleri başladı.

        Türkiye’nin tartışmasız ilk şartlarından biri, sayıları 4 milyona yakın mültecinin geri dönmesi olacaktır.

        Nereye dönecek bu insanlar? Halep, Şam ve diğer şehirlere.

        Ancak bu şehirler rejimin kontrolünde. Birçok mültecinin malına el konulmuş, evlerine başkaları yerleşmiş bile.

        Nasıl olacak?

        Şam kendisine hasım 4 milyon mülteciyi geri ister mi? Hem de hepsi Sünni.

        “İstemiyorum” demeyecektir tabii.

        Ancak anlaşma olmaması için her şeyi yapacaktır.

        BARIŞMA NİYETİ İYİ AMA HATA YAPMAYALIM

        Türkiye’de muhalefet Esed rejimi ile görüşüp mülteci sorununu çözeceğini söylüyor ya, onlara da soruyorum:

        “Peki Esed sizinle görüşürken bu sorunu çözmek isteyecek mi, hiç düşündünüz mü?”

        Irak, Lübnan devletleriyle ilişkileri çok iyi ama oradaki mültecileri de geri almak istemedi. Bizdekileri neden alsın ki?

        Türkiye’nin barışma niyeti retorik olarak iyi ama dikkatli olalım, açığa düşmeyelim.

        Adım gibi eminim Esed asla statükonun değişmesini istemiyor.

        Asla mültecilerin geri gelmesini istemiyor.

        Asla Anayasayı değiştirip, Nusayri iktidarını tehlikeye sokacak seçimlere gitmek istemiyor.

        Onun tek istediği Türk askerleri Suriye’de çıksın, Suriye Milli Ordusu silah bıraksın, İdlib’deki radikal unsurlar Türkiye’ye gönderilsin.

        Sonra?

        “Sonrasına bakarız” diyeceklerdir.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi şartlarını açıklamadı ama o şartlarda uzlaşma olmadan Esed ile görüşürse, fotoğraf verirse kendisi için büyük hata yapmış olur.

        Diğer Yazılar