Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Atlantik Okyanusu'nu ilk kez 1999 yılında geçtim uçakla.

        Dil öğrenmek için ABD ve Kanada’da sürecek bir yıllık serüvenimin başlangıcıydı bu geçiş.

        Tuttuğum günlüklerde büyük bir heyecan, merak ve kaygı dolu cümleler vardı.

        Amerika’yı ilk kez o zaman görmüştüm.

        Bir harita alıp New York’un meşhur Manhattan bölgesini yürüyerek dolaşmıştım. Atlantik soğuğu ile o zaman tanıştım. Zatürre oldum o soğuktan, neredeyse 20 gün hasta yattım.

        Ölümden döndüm desem yeridir. ABD bana pek iyi gelmedi desem yeridir.

        Bir yıl sonra, 2001 yılında Atlantik Okyanusu'nu geri dönerken daha çok kaygı, özlem dolu duygularım vardı. İş bulacaktım, ailemi geçindirecektim ve ağır ekonomik krizde tükenmiş banka hesabımla ayakta kalacaktım.

        Döndükten sonra kaygılanmakta haklı olduğumu anladım. Ekonomik kriz yüzünden neredeyse 3 yıl doğru düzgün iş bulamadım.

        2003 yılında TBMM’de işe başlayınca biraz olsun rahat nefes aldım.

        O günden beri ne zaman ABD’ye gitsem, uçak Atlantik’i geçerken hep not aldım, yaşanan değişimleri yazdım.

        REKLAM

        23 yıllık sürede Atlantik’i kaç defa geçtiğimi hatırlamıyorum ama hem kişisel serüvenim, hem Türkiye, hem de dünya çok büyük değişimler yaşadı bu süre içinde.

        ABD ve Kanada’da gördüklerimi sayfalarca yazmıştım o yıllarda. 23 yıl önce yani.

        Acımasız kapitalizmin ve sinsi ırkçılığın izleri daha çok dikkatimi çekmiş nedense.

        New York'ta o yüksek binaların insanı nasıl ezdiğini ve değersizleştirdiğini, sonra insanların bir anda nasıl evsiz kalıp sokaklara düştüğüne şaşırmıştım.

        Bugün yine Amerika’da, Washington sokaklarında ve kenar mahallerinde dolaşırken, o gün aldığım notları hatırladım.

        Evsiz siyahiler, ötekileştirilmiş göçmenler ve derinleşen kutuplaşma… Bugünkü ABD seyahatimde yine not aldığım şeylerdi.

        ABD popülist milliyetçiliğin, yabancı düşmanlığının, politize olmanın gittikçe daha çok sıkıntı verdiği günler geçiriyor.

        Trump’ın “Make America Great Again” (Amerika’yı yeniden muhteşem yap) sloganı artık bir grubu tanımlıyor. Başkan Biden bu insanlara "MAGA" diyor. Sloganın baş harflerinin kısaltmışı.

        MAGA kendini Trump’la ifade ediyor bir anlamda.

        Yani milyonlarca Trump gibi düşünen, onun gibi hareket eden insan düşünün. İşte onlar Amerika’yı adeta ikiye bölmüş durumda.

        Amerika’nın yüceliğine inanmış, beyazları üstün gören, ilk fırsatta göçmenleri ülkeden kovacak, sert, şiddet eğilimli, az okuyan ama çok bilen, popülist milliyetçi insan tipleri…

        Başkan Biden bu tipolojiyi “MAGA insanı” olarak tanımlıyor ve ülke için tehlikeli görüyor.

        REKLAM

        ABD Kongresi’ni basan insanlar da bu insanlardı.

        Temsilcimiz Ali Çınar, MAGA insanlarının parlamentoyu gelip bastıkları yerleri gösterirken, dünyada son yıllarda parlamentosu basılan iki ülke olduğunu fark ettim: Irak ve ABD…

        Trump şimdi bu baskın yüzünden soruşturma geçiriyor. Eğer mahkum olursa Başkan adayı olamaz. Ancak mahkum olmazsa en güçlü Başkan adayı şimdiden.

        Fakat ABD şunu anlamıyor. Asıl tehlike Trump değil, onu doğuran sosyoloji. Trump olmasa da bu sosyoloji bir başkasını doğuracaktır...

        Günlüklerimde yıllar önce aldığım notlara şimdi bunları eklerken, ülkenin sosyolojik olarak daha iyiye değil, daha kötüye gittiğini gözlemledim.

        Kapitalizmin acımasız dişlileri arasında ezilen kesim, üstüne artık sinsi olmaktan çıkıp iyice gün yüzüne çıkan ırkçılık ve ayrımcılıkla daha da eziliyor.

        Biz görür müyüz bilmiyorum ama gelecek ABD için çok da parlak değil kanımca.

        Diğer Yazılar