Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Amerikan bağımsız sinemasının belirleyici yönetmenlerinden birinin imzasını taşıyan “Carol”, ‘lezbiyen sinema’ya getirdiği yorumla bu yılın “Mavi En Sıcak Renktir”i olabilir mi? Aslında bu çok iddialı bir soru… Ama en azından Cate Blanchett-Rooney Mara arasındaki bir-iki dakikalık cesur ve zarif seks sahnesiyle konuşulacak gibi gözüküyor. Todd Haynes, melodram başyapıtı “Cennetten Çok Uzakta”ya “Manji” etkili bir kardeş kazandırırken, muhafazakar Eisenhower rejimine dil uzatıyor. Altın Palmiye için de yarışan “Carol”ı 68. Cannes Film Festivali’nde yapılan, Cate Blanchett ve Rooney Mara’nın da katıldığı dünya prömiyerinde izledim.

        Yeni Eşcinsel Sineması’nın (New Queer Cinema) önemli figürlerinden Todd Haynes, 90’ların başından bu yana imza attığı üç-dört başyapıtla kalitesini ispatlamıştır. 24 senede çektiği altı filmle işini şansa bırakmamış, uzun aralar vermiştir. “Poison” (1991) adlı camp (bilinçli bayağılık estetiği) yeraltı klasiğine imza atmasının ardından “Velvet Goldmine” (1998), “Cennetten Çok Uzakta” (“Far From Heaven”, 2003), “Beni Orada Arama” (“I’m Not There.”, 2007) ile çıtayı iyice yükseltmiştir.

        DOUGLAS SIRK HAYRANLIĞI ÇOK AÇIK

        Yönetmen eşcinsel tabanından kısa sürede ayrılarak heteroseksüel, biseksüel karakterlerin, kadınların dünyalarına da girmiştir. Araki’nin olgunluk dönemindeki işleriyle paralel seyretmiştir. 1930’larda bir kadının sınıf atlamasını ve kendini kabul ettirmesini anlatan ‘Mildred Pierce’ (2011) mini dizisinin ardından lezbiyen bir kadının izini sürüyor. Aslında Haynes’in 1990’larda fazlasıyla erkeklerin cinsel tercihlerini/arayışlarını, bunalımlı eşcinsel kimlikleri işlediğini biliriz.

        Ama bu kez taraf değiştiriyor kendisi... Douglas Sirk’in 50’li yıllarda Technicolor çekitiği melodramlar eşcinsel kitleden de alıcı bulmuştur. Bugünlerde Almodóvar, Ozon gibi yönetmenler onu referans olarak gösteriyor. Haynes de “Cennetten Çok Uzakta”da üstadın “Her Şey Senin İçin”ini “All That Heaven Allows”, 1955) yeni milenyuma uydurmuştu. 50’ler Amerika’sında statü/sınıf olarak altta kalıp küçümsenen bir adamla beraber olan varlıklı kadının motivasyonları değiştirilmişti.

        CENNETTEN ÇOK UZAKTA”NIN KARDEŞİ

        Günümüzde bu ayrım ‘siyahi bir bahçıvan’ yoluyla canlandırıldı. Aslında son derece ‘Amerikan’ bir aşk canlanmıştı. Ama yönetmen Techicolor tekniğini, yeşil, mavi ve sarıyı öne çıkarıp Julianne Moore kaynağından değil, görsel yapıdan kırılgan bir dünya yaratmıştı. Ağaçları, ev içi aksesuarları kullanma becerisi halen akıllarda.

        “Carol”da aslında Cary Scott (Jane Wyman) ya da Cary Whitaker’a (Julianne Moore) komşu olarak Carol Aird geliyor. Evli ve rahat bir kadının, tutkuyu genç bir kadın tezgahtarda araması öne çıkarılıyor. Bu kez Lachman Super 16 çalışmış. 16mm’nin nimetlerinden faydalanmış. Yine üç şeritli Technicolor kullanımı retro bir doku getirirken, gren oranı ve mat renk paleti öne çıkarılıyor. Daha durgun ve sabit kareler var.

        Aslında girişteki steadicam ya da dolly ile alınmış kaydırmalı uzun plan bir yönetmenlik gösterisi. Bunun etrafı da aynı minvalde dolduruluyor. Carol ile Therese’in aşkı, Wyman-Hudson, Moore-Haysbert ya da “Korku Ruhu Kemirir”indeki (“Angst Essen Seele Auf”, 1974) Mira-Ben Salem ilişkisinin bir benzeri. Sirk de, Fassbinder de, Haynes de aynı meseleyi farklı ülke koşullarında, bambaşka sosyolojik yaklaşımlarla ele almıştı. Örneğin bunlardan sonuncusunda statü farkı fazla öne çıkmaz. Yeni Alman Sineması’nın özgürlükçü damarından beslenerek ‘tutku’, ‘cinsel iletişim’ ve ‘ihtiras’ her şeyi kontrolü altına alır.

        SINIF FARKLARI DEĞİL SAKLI CİNSEL TERCİHLER

        Haynes, Yasuzô Masumura’nın lezbiyen sinema klasiği “Manji”sinde (1964) kocasını genç bir mankenle aldatan ve zamanla bir ‘üçlü ilişki’ye yol açan ev kadının durumunun bir benzerini sunuyor. Hikaye yapıları çok yakın. Çocuk sahibi olamayan Sonoko’nun Mitsuko’ya tutulması burada da Blanchett-Mara arasında var. Üstelik ABD’nin 50’lerdeki tutucu döneminde ayıplamalar, ahlakçı müdahaleler eşliğinde.

        Haynes, her şeyi kalıbına uydurmuş. Dönemsel dokuyu öne çıkarırken Carter Burnwell’dan kalıcı bir tema müziği istemiş. Kameranın ‘zoom in/out’ı zaman zaman kullanması bir yana sabit kameradan fazla kopulmamış. Cinsel içerik ise aslında “Cennetten Çok Uzakta” ile “Manji”yi birleştiren bir yapının sözünü veriyor. Sınıf, ırk farklarının ötesinde, sosyopolitik arka planın getirdiği zorlu cinsel tercih/kimlik tartışması gündeme geliyor.

        BLANCHETT CESARETİYLE BÜYÜLÜYOR

        Genelde Patricia Highmisth’i gerilim/polisiye romanlarıyla biliriz. Ama burada ikinci romanının uyarlamasında büyük oranda 2000’lerin lezbiyen sineması için konuşulacak bir işle temsil ediliyor. Alanda “Ateşli Oda” (“Habitación en Roma”, 2010), “Mavi En Sıcak Renktir” (“La Vie d’Adele”, 2011) gibi güçlü ve yönlendirici filmlerin ürediği bir periyodda “Carol” da ağırlığını hissettirmek istiyor.

        İşin doğrusu Blanchett-Mara arasındaki çıplaklıktan ve zeki bir kamera açısından beslenen, teleobjektifle ve doğru karelerle halledilen seks sahnesi çarpıcı. Bir-iki dakikalık dozunda müstehcen malzeme veriyor. Mara, seksi vücuduyla dikkat çekerken, Blanchett asaleti ve mantıklı frikikleriyle büyülüyor. En cesur rolüne imza atıyor.

        Kabul edelim ki günümüzde çıplaklık, tutku ve seks oranı yüksek lezbiyen filmleri izliyoruz. “Erkekler Ağlamaz” (“Boys Don’t Cry”, 1999), “Mulholland Çıkmazı” (“Mulholland Dr.”, 2001) gibi Amerika mamülü yapıtlardaki cinsel içeriğe yakın bir kullanım var burada.

        Haynes belli ki bazı tabuları yıkmaya çalışmış. 1950’lerde Douglas Sirk’in kadınların sorunlarını anlatırken, entrikalara da başvurmasını burada farklı bir temasal açılıma yönlendirmiş. Unutulan bir kesime bakmış. İşin doğrusu bu konuda fazla sıkıntısı yok filmin. Savaşlarla dolu Eisenhower döneminin tutucu politikalarının yol açtığı ‘ahlakçı’ toplumsal yapıyı gözler önüne seriliyor. Üstelik metin de ambalaj da sağlam ilerliyor. Haynes, dönemi iyi kavrıyor. Julianne Moore ile iki uyumlu beraberliğin ardından Blanchett’le de ikinci buluşmasında ‘iletişim’ sözü veriyor. Oyuncu değişken aksanıyla fark yaratıyor.

        "Carol", usta işi bir çalışma... Her karesi hesaplı bir anlatı var. Haynes her şeyi çözmüş. “Prison” gibi dahiyane bir kült eşcinsel sinema örneği, “Velvet Goldmine” gibi yaratıcı ve camp bir rock dünyası tanımı ya da “Beni Orada Arama” gibi çığır açan bir biyografik film canlanmıyor.

        Film sadece Haynes’in hala seks sahnesi çekebildiğini, yaşının geçmediğini kanıtlıyor. Eşcinsel çiftlerin de Tom Kalin’in “Swoon”unun (1992) ötesinde bir profesyonellikle sarıldığını gösteriyor. Yeni Eşcinsel Sineması’nda Gus Van Sant’ın duyguların, sosyal sorumluluğun kurbanı olduğu yıllarda, Haynes’in belki de kendi kendini geliştirmesi sevindirici. “Carol”, yönetmenin başyapıtlarla dolu kariyerinin en zayıf halkası olsa da birçok rejisörün en iyilerini sollayacak kalitede… Nasıl ‘Mildred Pierce’, “Cennetten Çok Uzakta” modelinin 30’lar ayağı ise, bu eser de ‘lezbiyen sinema’ ayağı olarak konumlanıyor. “Carol” için ‘yenilikçi bir film’ demek zor…

        FİLMİN NOTU: 7.5

        Künye:

        Carol

        Yönetmen: Todd Haynes

        Oyuncular: Cate Blanchett, Rooney Mara, Kyle Chandler, Sarah Paulson

        Süre: 118 dk.

        Yapım yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN ALTIN PALMİYE YARIŞMASINDAKİ FİLMLER İÇİN YILDIZ TABLOSU:

        LOUDER THAN BOMBS: 7.5

        MARGUERITE AND JULIEN: 6.3

        MON ROI: 4.3

        SON OF SAUL (SAUL FIFA): 6.5

        THE SEA OF TREES: 3.6

        Not: Yıldızlar festival süresince güncellenecektir.

        Diğer Yazılar