Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        28 Şubat’ta sahiplerini bulacak 88. Oscar Ödülleri öncesi Yabancı Dilde En İyi Film kategorisindeki heyecanı değerlendirdim. Yarışan 81 filmden 30’a yakınını izlemişim. Dominik Cumhuriyeti, Ürdün, Filipinler, Vietnam, Singapur, Karadağ, Kırgızistan, Malezya, Venezuela, Nepal gibi ülkeler de bu toplamda var. Bu sene bahislerde ve yabancı basının listelerinde öne çıkan “Mustang”in niye Fransa’dan gönderildiği tartışılacak gibi. “Sivas” ondan iyi film. Fakat Akademi’nin kriterlerine göre Deniz Gamze Ergüven’in eserinin ilk dokuza girme ihtimali daha yüksek. İnşallah bu tercih sebebiyle bilinçsiz gözüken ve duygusal davranan Oscar kurulu pişman olmaz.

        ‘“Mustang” (2015) mi, “Sivas” (2014) mı?’ sorusuyla anılacak bir Oscar sürecine girdik… Aslında her ülke kendi filmini bireysel şartlarına göre belirlemeli. Geçen sene “Uzun Yol” (2014) ve “Kış Uykusu”nun (2014) ardından 2016 Oscar’larında da 81 başvurunun arasına iki filmle giriyoruz. Bunların şansı var mı?

        MUSTANG’ TAHMİN LİSTELERİNDE İLK DOKUZDA YER ALIYOR

        “Sivas”, yabancılar ve Akademi üyeleri için tam bir kapalı kutu. ABD’de dağıtımcısı yok, son dakika kampanyalarıyla bir şeyler yapmaya çalışacak. “Mustang” ise geçen yıl “The Liberator”ı (“Libertador”, 2013) ilk dokuza, “Timbuktu”yu (2014) ilk beşe sokan Cohen Media Group’un katkısıyla bir yerlere gelme çabasında. Açıkçası oryantalist damarıyla, çok sevilen bir ideolojik yaklaşıma kayması mest etti. Karadeniz’deki baskıcı aileye, erkek egemenliğine karşı çıkış arayan asi kızların direnci iz bıraktı. Ambalajın entelektüel olması da… Film, Avrupalı ve Amerikalı sinema yazarlarının bu daldaki en iyiler listelerinde üst sıralarda yer alıyor. Fısıltı gazetesi çok iyi gidiyor. Gelen ödüller de ortada.

        Bu sene Oscar kurulunun yanlış yaptığını rahatlıkla söyleyebiliriz. “Sivas” gibi Venedik ana yarışmasından Türk sinemasına ilk kez majör ödül getiren bir eserin gönderilmesi doğal. “Abluka”, “Misafir”, “Saklı”, “Mucize”, “Yitik Kuşlar” gibileri arasında öne çıkıyor. Film köpek dövüşünü taşranın acımasız yüzü olarak yansıtmasının ötesinde ‘çocuk hikayesi’yle de izletir. Çocuk-köpek dostluğu ağlatabilir. Beğenen çıkacaktır. Ama İran sineması gerçekçi damarından giden eser çok etkili olmaz.

        OSCAR KURULU YARIŞI BİLMEYEN İSİMLERDEN OLUŞTURULUYOR

        2015 filmleri için ’30 Eylül’den önce vizyona girmesi gerekiyor’ kuralını ‘limitli vizyon ile çözeriz’ diyen filmler ‘haksız rekabet’ yaratıyor olabilir. Ama bu da mantıklı bir gerekçe değil. Zira geçen sene “Kış Uykusu” doğrudan yollanınca “Sivas”ın böyle bir şansı dahi olmamıştı. Fransa’nın benzer gerekçeyle “Mavi En Sıcak Renktir” (“La vie d'Adèle”, 2013) yerine “Renoir”ı seçmesiyle yaşadığı hayal kırıklığını biliyoruz.

        “Mustang”in Türkiye’yi kötü gösteriyor diye yollanmamasıyla aslında kendi ayağımıza kurşun sıktık. Oscar kurulundakiler Deniz Gamze Ergüven’in filmi aday olursa umarız vicdan azabı çekmezler. Ortak yapım olan filme verilecek 500.000 TL için ne düşünülmüştür bilemeyiz. Ama duyduğumuza göre ‘Oscar’a iyi film gönderilir’ derdine düşülmüş.

        O zaman Moritanya’nın gönderdiği “Timbuktu”, geçen sene yabancı film dalına nasıl aday olmuştu? Örnekler çoğaltılabilir. Oscar kurulu süreci bilen, her şeyi takip eden, Montreal’de alınan ödülü müthiş bir güç olarak görmeyen üyelerden oluşturulmalı. Yoksa bu cahillik ve bilinçsizlik başımıza daha çok dert açar.

        FRANSA NİYE ‘MUSTANG’İ SEÇTİ?

        “Mustang”in yanında “Dheepan” de aslında Akademi’nin seveceği bir bakışı yansıtıyordu. Tamamına yakını Tamilce çekilmiş film, Fransa’da yaşamaya çalışan bir Tamil savaşçısının acıklı dünyasını karşımıza çıkarıyor. Ülkenin onu seçmemesi ‘Altın Palmiye Oscar getirmiyor’ istatistiği sebebiyle idi, yani mantıklı bir uluslararası gerekçe vardı.

        Damardan gidersek ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ için genel izleyici kitlesine yatkın bir anlatı, üzerinde konuşulacak bir sosyal/sosyopolitik mesele, dokunaklı bir gerçek hikaye, egzotik ülke manzaraları ve bağ kurulacak/ağlatacak bir ana karakter gibi kriterler devreye sokulursa ‘vuruculuk’ artar. Oryantalizm de önemli olabiliyor.

        CANNES’DAN DÖRT İDDİALI FİLM VAR

        Ama son yıllarda festivallerde gösterilen sanat filmlerinin oranı arttı. Zira Aralık sonu veya Ocak başında açıklanan kısa listedeki dokuz filmden üçünü piyasayı takip eden özel bir kurul belirliyor. Ama geçen sene Cannes ana yarışmasından üç filmin yarışması, ‘Altın Palmiye’ garezini tersine çeviremedi. Bu konuda es geçilen filmler Oscar’da zirveye oynayabiliyor. Bu sene de “Saul’un Oğlu” (“Saul Fia”), “The Assassin” (“Nie Yin Niang”), “Mustang” ve “İnatçılar” (“Hrutar”) iddialı... Elbette “Yeni Ahit” (“Le Tout Nouveau Testament”) de eklenebilir. Özellikle İtalya’nın “Annem”i (“Mia Madre”), Japonya’nın “Küçük Kız Kardeşim”i (“Umimachi Diary”) göndermemesi şok etkisi yarattı.

        Bu sene böylesi şaşkınlıklar Oscar sürecinde söz sahibi oldu. Avrupa Film Ödülleri gibi yarışın galibini Aralık başında tayin eden bir ödül için "Aferim!", “Babam” (“Babai”), “Goodnight Mommy” (“Ich Seh, Ich Seh”), "Güneş Tepedeyken" ("Zvizdan"), "İnatçılar", “İnsanları Seyreden Güvercin” (“En Duva Satt På En Gren Och Funderade På Tillvaron”), "Keçi" ("Koza") "Mustang", "The Summer of Sangaile",“Yalan Labirenti” (“Im Labyrinth des Schweigens”) ile "Yeni Ahit" arasından bir seçim yapılacak olması, “Saul’un Oğlu”nun aday adayı olarak bile yarışmaması ilginç bir tercih... Bu durum ‘zafer başka kıtadan çıkar’ cümlesini akla getiriyor.

        HANGİ ŞİRKETLER ÖNE ÇIKIYOR?

        Açıkçası festival beğenisinde “Saul’un Oğlu”, “The Assassin”, “İnsanları Seyreden Güvercin”, “Mustang”, “Aferim!”, “Annemle Geçen Yaz” (“Que Horas Ela Volta?”) gibileri öne çıkıyor. Bunlardan birincisini kapatan Sony Pictures Classics’in Nazi döneminden duyulmamış bir hikaye anlatan “Yalan Labirenti”yle ne yapacağı da merak konusu… Bu kategorinin iddialı şirketi, iki senelik mağlubiyetin ardından 2016 ödülleri için Music Box Films, Cohen Media Group, Magnolia Pictures, Film Movement, Oscilloscope, Kino Lorber gibileriyle bir yarışa girecek.

        Özellikle bunlardan ilki “Ida”nın (2013) zaferinin ardından “The Club” (“El Club”) ve “Loreak” ile ne yapacak merak konusu… Oscilloscope ise Kolombiya, Brezilya ve Kanada adaylarıyla hayal kırıklığı geleneğini sürdürür gibi. Cohen Media Group “Mustang” ve “İnatçılar” ile bir hayli iddialı... 20th Century Fox, esas yarışa konsantre olacağından “The Clan” (“El Clan”) ile fazla ilgilenmez gibi…

        BÜYÜK PRODÜKSİYONDAN ZİYADE İLGİNÇ HİKAYE SATIYOR

        Bu sene 2014 yapımı filmlerin yoğunluğu dikkat çekici. “Ida”nın ve “Mandalina Bahçesi”nin (“Mandariinid”) başarısını tekrarlama çabası denebilir. Açıkçası “Theeb” ve “Court” bir şeyler yapabilir. Egzotik ülke manzaralarında “Ixcanul” (“Ixcanul Volcano”), “The Last Reel”, “Gone with the River” (“Dauna. Lo que lleva el río”), “Stranger” (“Zhat”), “Men Who Save the World” (“Lelaki Karapan Dunia”), “Embrace of the Serpent”, “Arrows of the Thunder Dragon” damarlarıyla öne çıkıyor.

        İran, Filipinler, Güney Kore tarihi filmleri yollamayı tercih etmiş. Açıkçası gerçek hikayelerden bir-iki giriş olabiliyor. Bu sene Majid Majidi’nin “Muhammed”i ilk dokuzda kendine yer bulabilir. Büyük prodüksiyon dudak ısırtıyor. Amerikan sinemasının geleneğini uygulayanlardan ise “The Wave” (“Bølgen”), “Sunstroke” (“Solnechnyy Udar”) ve “A War” (“Krigen”) başını içeri atabilir. Tür sinemasına bir övgü olur.

        Bunlar arasında ‘kopya’ izlenimi yaratan devasa prodüksiyonlardan ziyade ilginç, törpülenmiş, kolay izlenir hale getirilmiş hikaye satıyor. Irak’ta 1980’lerde yaşanan Kürt soykırımını film çekimi süreci üzerinden ele alan “Taşa Yazılmış Hatıralar” (“Bîranînen li Ser Kevirî”) sürpriz yapabilir. Eşcinsel hikayelerindeki artış fazla geri dönüş almaz gibi…

        BANA GÖRE EN İYİLER

        “İnsanları Seyreden Güvercin”, “Goodnight Mommy”, “The Assassin”, “The Club”, “Aferim!”, “Yeni Ahit”, “Saul’un Oğlu” seçkinin en iyileri… Ama bunların öne çıkarılması çok kolay değil. Oscar kurulunu seçtiği üç film arasına zor seyir süreçleri sunan “İnsanları Seyreden Güvercin”, “The Assassin” ve “Aferim!”i ekleme ihtimali var. Bu kontenjandan pek bilinmeyen “Sivas”ın veya vizyona giren “Court”un şansı da olabilir.

        Bu durumda “Saul’un Oğlu”, “Mustang”, “Ixcanul”, “Theeb”, “Mustang”, “Yalan Labirenti”, “İnatçılar”, “Sunstroke”, “The Wave” öne çıkarılabilir. Bunlara sürpriz desteği de gelebilir. EFA’nın her sene soktuğu bir-iki film arasında “İnatçılar” olursa şaşırmamak lazım.

        Kerem Akça’nın ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ kısa listesi için tahminleri

        1-Ixcanul (Guatemala)

        2-Saul’un Oğlu (Macaristan)

        3-Theeb (Ürdün)

        4-Mustang (Fransa)

        5-İnatçılar (İzlanda)

        6-Yalan Labirenti (Almanya)

        7-The Assassin (Tayvan)

        8-Court (Hindistan)

        9-Sunstroke (Rusya)

        10-The Wave (Norveç)

        11-İnsanları Seyreden Güvercin (İsveç)

        12-Muhammed (İran)

        13-Taşa Yazılmış Hatıralar (Irak)

        14-Gone with the River (Venezuela)

        15-Run (Fildişi Sahilleri)

        16-Baba Joon (İsrail)

        17-The Clan (Arjantin)

        18-A War (Danimarka)

        19-Aferim! (Romanya)

        20-Sivas (Türkiye)

        Kerem Akça’nın 88. Oscar Ödülleri sürecinde yazdığı yazılar:

        Diğer Yazılar