Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kerem Akça, bugün vizyona giren filmleri değerlendirdi

        30 EKİM 2015 FİLMLERİ

        Kariyerini mahvetmiş bir şefin, Adam Jones’un ‘ayağa kalkma’ hikayesi, başarılı İngiliz senarist Steven Knight’ın metniyle sunuluyor. Daha çok yapımcı olarak bilinen John Wells’in rejisi ‘tutuk’ dursa da “Çok Pişmiş”, otomatiğe bağlanan montaj sekanslarla bir tempo kazanıyor. Başta ana karakteri adeta yaşayan Bradley Cooper’ın olmak üzere Emma Thompson ve Sienna Miller’ın performansları da, bu aperatif niyetine izlenen yemek filminden geriye kalanlar…

        Kendi dilinden konuşmak gerekirse “Çok Pişmiş” (“Burnt”, 2015), unu şekeri olmasına karşın eldeki malzemelerden uygun ‘tarif’i bulamamış, kıvamı tutmamış bir film. Weinstein’in Oscar projesi olarak piyasaya sürdüğü, Mayıs’ta Cannes’da tanıtarak büyük oranda Bradley Cooper’dan umutlu olduğu bir yapıt esasen... Uyuşturucu bağımlılığı sebebiyle her şeyini kaybetmiş eski bir şefin yeniden ayakları üzerinde durma çabası ele alınan…

        KOLAYCA TÜKETİLEN BİR SEYİRLİK

        Bunun için sevgili, arkadaş, doktor ve iş arkadaşları da devreye giriyor. Film, Nick Moore’un hesaplı montaj sekanslarıyla bir tempo kazanıyor kazanmasına. Hatta sanattan kopuk bir seyir arayanları çoğu zaman tatmin ediyor. Bradley Cooper özellikle son 15 dakikada kendini kasıp rol keserek Oscar hedefini reddetmiyor. Sienna Miller yüzünü çirkinleştirmek, saçını farklılaştırmak, başka bir aksan yapmak için kasıyor. Başarısız da değil.

        Emma Thompson’ın terapist rolünde sıkıntı yok. Alicia Vikander ve Uma Thurman konuk oyuncu gibi. Daniel Brühl’den yabancı aksanıyla çıkan İngilizce tuhaf duruyor. Oyuncu hiçbir şekilde bizi kendine inandıramıyor. Film onun ortaya çıktığı bölümlerde bir sahicilik sıkıntısı çekmek durumunda kalıyor. Böylece özel hayata kaykılıyor.

        OYUNCULARLA YÜKSELEN BİR YÖNETMEN

        John Wells “Büyük Adamlar” (“The Company Men”, 2010), “Aile Sırları” (“August: Osage County”, 2013) ile yönetmenlik kumaşını sınamıştı. İlkinde ekonomik kriz sebebiyle işten çıkarılan mağdur insanlara bakıp, Ben Affleck, Chris Cooper ve Tommy Lee Jones’la ahenk içinde çalışmıştı. İkincisinde ise biraz fazla demode bir işlevsiz aile temsili sunmuştu. Ama Meryl Streep’ten Margo Martindale’e kadar bütün oyuncular akılda kalmıştı.

        “Çok Pişmiş” de öyle. Bradley Cooper’ın hafif sıkıntılı tiplemedeki gözleri, hareketleri tam olarak karakterin psikolojisini kaldırabiliyor. Ama Adam Jones zorluk derecesi yüksek, iddialı bir rol değil. Bu sebeple de ‘dramedi’ içerisinde kendini kasmak zorunlu hale geliyor. Görüntü yönetmeni de idare edenler arasında.

        APERATİF NİYETİNE

        Oscar uzmanı Weinstein Kardeşler, bu ‘Bradley Cooper projesi’ne ucuz bir yönetmen tutmuş. Başarılı İngiliz senarist Steven Knight ise ABD’ye gelince dağılmış. Psikolojik incelemeye sokamadığı karakterleri elinden kaçırdığı gibi, Jones’un şeflik mesleğindeki konumu üzerine de kafa yormamış.

        “Woman on Top” (2000), “Bolca Martha” (“Bella Martha”, 2001) ve 2007’deki yeniden çevrimi, “Ratatuy” (“Ratatouille”, 2007) gibi yeni milenyumun kıvamı tutturulmuş başarılı yemek filmlerinden biri canlanmıyor. “Aşka Ruhunu Kat” (“Soul Kitchen”, 2009), “Şeflerin Savaşı” (“Le Chef”, 2012), “Aşk Tarifi” (“The Hundred-Foot Journey”, 2014) kadar kötü denemeler de akla gelmiyor. Knight’ın bunlardan sonuncusunun senaryosunu yazıp en zayıf işine imza atması ‘bile bile lades’ lafını akla getiriyor.

        ‘YEMEK’ ÇOK DAHA İYİ FİLMLERE MALZEME OLUYOR

        “Çok Pişmiş”, bildik formülleri kullanarak seyir sürecini canlı tutmaya çabalayan, adeta ‘aperatif’ olarak izlenebilecek bir film. İsminin tam çevirisi ‘yanık’ı, ana karakterini metaforik bir irade öyküsüne sokarak işlevsel hale getiremiyor.

        Yemeği merkeze yerleştirip ‘klasik’ olarak kabul edilen “Büyük Tıkınma” (“La Grand Bouffe”, 1973), “Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı” (“The Cook, The Thief, His Wife and Her Lover”, 1989) gibi melankolik işlerden birini zaten beklemiyoruz. Ama Steven Knight, bir şefin bunalımları olarak planladığı filmde oyuncuları da süs olsun diye yerleştirmiş gibi. Jones’un psikolojisindeki gelgitler, kafasındakiler tutarlı bir yere oturmuyor. Daha çok yapımcı kimliğiyle bilinen, TV’ye de çokça iş yapan John Wells’in ise en parlak filmi halen “Büyük Adamlar”. Oyuncular ne kadar fazla öne çıkarsa, yönetmen de bir o kadar geriliyor.

        FİLMİN NOTU: 4.1

        Künye:

        Çok Pişmiş (Burnt)

        Yönetmen: John Wells

        Oyuncular: Bradley Cooper, Sienna Miller, Daniel Brühl, Emma Thompson, Alicia Vikander, Uma Thurman

        Süre: 100 dk.

        Yapım yılı: 2015

        TÜRK İŞİ BEDEN DEĞİŞTİRME KOMEDİSİ

        Sinemasal açıdan zafiyetleri çok açık olan, ama bunlar göze batmayınca Yeşilçam samimiyetinden ‘eğlence’ çıkaran bir fantastik film… “Mavi Gece”, beden değiştirme romantik-komedisi formülüne iki yetenekli oyuncu bulmuş. Varlıer ve Tanış, içsesleri ve performanslarıyla seyirciyi oyalıyor, filmi ayağa kaldırıyor.

        Beden değiştirme komedisi Hollywood’da karşımıza çıkan bir format. ‘Fantastik komedi’nin içine değerlendirilebilir. Yakın dönemden “Çılgın Cuma” (“Freaky Friday”, 2003), “Hayat Sana Güzel” (“The Change-Up”, 2011) gibi stüdyo mamulü örnekleri var. Aslında bu konuda geçmişe giderek eski veya yeni halinin içinde canlanma da başka bir formül oluşturuyor.

        VARLIER VE TANIŞ FİLMİ AYAĞA KALDIRIYOR

        “Mavi Gece”, bu formülün “Dating the Enemy” (1996), “Kız Erkek Meselesi” (“It’s a Boy Girl Thing”, 2006) gibi örneklerini gördüğümüz ‘beden değiştirme romantik-komedisi’ tarafına bakıyor. Filmde bir prodüksiyon kalitesi var. Eser için ‘yolda kalmış’ diyemeyiz. Yeşilçam kriterlerine göre bakarsak Fırat Tanış-Ayça Varlıer arasındaki etkileşime tav oluyoruz.

        Eğlenceli anlarla deneyimlediğimiz yapıtta elbette teknik falsolar var. Kurgu paralel kesmelerde esprilere katkı yapıyor. Ama akıcı olmak istediğinde kullandığı efektlerle kırılgan gözüküyor. Boyutsuzluk filmin görsel yapısının en büyük sıkıntısı. Fantastik yıldırım efektleri fazlasıyla ucuz duruyor. Asla bir Hollywood işindeki profesyonellik yok. Ama özellikle iki başrol oyuncusu eğlendiriyor. Senaryodaki tespitler ve durumlar filmi bir yere kadar taşıyor.

        YAN KARAKTERLER ÖZENSİZ

        “Mavi Gece”, gösterişli ambalajına karşın ‘sinemasız’ duruyor. Ama Varlıer ile Tanış’ın değiştirdikleri içseslerinin zekasına uyum sağlayan hareketler ve konuşmalarla oyalıyor. Bu konuda ‘inandırıcı’ durabiliyor. Onların karşı karşıya gelmeleri, olayı itiraf etmeleri ve malikane-gecekondu yaşamını deneyimleyip kültür şoku yaşamaları gülücüklere yol açıyor. Birçok basmakalıp romantik-komedinin üzerine konabilecek bir iş canlanıyor. Cinsiyetler çekişmesinin dozu iyi ayarlanıyor.

        Varlıer’ın erkeksi, Tanış’ın kadınsı halleri, yetenekli oyuncuların bize derslik portreler çıkarmasını sağlıyor. Eda Bilgin dışındaki yan oyuncular özensiz gözüküyor. Ama bu üçlü dersine iyi çalışmış. Kabul etmeliyiz ki görüntü yönetmeni Alper Derli kariyerindeki ivmeyi tekrarlayarak şaşırtmayınca, Hoşsöyler de sinemasal anlamda kötü bir filme imza atıyor. Ama hedefi yüksek koymayınca göze batmıyor. Yeşilçam samimiyetiyle, metne malzeme olan fikirle oyalıyor. Özellikle sinema kariyerinde belirgin bir yükseliş gösteren Ayça Varlıer, “Mavi Gece”de de bu ivmesini sürdürerek göz dolduruyor.

        FİLMİN NOTU: 3.3

        Künye:

        Mavi Gece

        Yönetmen: Ahmet Hoşsöyler

        Oyuncular: Fırat Tanış, Ayça Varlıer, Eda Bilgin, Gökhan Mumcu, Gül Kahyaoğlu

        Süre: 100 dk.

        Yapım yılı: 2015

        ÖZENTİ DURAN SOSYAL GERÇEKÇİ FİLM

        Belgeselleriyle öne çıkan Emine Emel Balcı, kurmacaya kayıp sıkıntı çeken kadın yönetmenler arasına katılıyor. “Nefesim Kesilene Kadar”ın Türk sinemasının ‘Rosetta’sını yaratma derdi çok açık. Ama Dardenne Kardeşler hayranlığı biraz fazla özenti duruyor.

        “Nefesim Kesilene Kadar” (2015), üç sene önce ödüle boğulan “Zerre”nin (2012) kardeşi gibi… Bir tekstil atölyesinde çalışan Serap’ı takip eden Murat Tuncel’in kamerası değerli bir görsel dil aracına dönüşüyor. Ana karakteri asla gözden kaçırmayan bir sosyal gerçekçi sinema örneği böylece canlanıyor. Dinginliğin, oyuncu bazlı yönetmenliğin bir tutarlılığı var. Renklerin, seslerin de.

        TÜRK KADIN YÖNETMENLERİN MAKUS TALİHİ

        Ama Emine Emel Balcı daha ziyade belgesellerde başarılı bir isim. Burada Dardenne Kardeşler hayranlığıyla kendi ‘Rosetta’sını yaratma çabası hiçbir şeye değmiyor. Aksine ‘özenti durma’ riskini beraberinde getiriyor. Bu durum karşısında Esme Madra başrole uyumuyla idare ediyor.

        Filmi ayağa kaldırma hamlesi ise fazla tutmuyor. Zira yönetmen, Pelin Esmer gibi belgeselci kadın yönetmenlerin kurmacaya girip sıkıntı çekmesi ekolüne katılıyor. Arada Yeşim Ustaoğlu’nun da “Bulutları Beklerken” (2003) gibi manzaradan başka bir şey göstermeyen bir esere imza attığını düşünürsek, bu duygusallık pahalıya mal oluyor.

        Sözde entelektüel bir işçi sınıfı temsili olan “Nefesim Kesilene Kadar”, ikili diyalogların, karakterin boynunun ve izleme planlarının dışına çıkmıyor. Kişisel yolculuğu, işçi temsilini sonraki jenerasyonlara aktaramıyor. Dardenne Kardeşler’i zirveye taşıyan hareketli uzun planlar konusunda becerikli değil. Aksine fazlasıyla sıradan ve özenti durmakla kalıyor.

        FİLMİN NOTU: 3.3

        Künye:

        Nefesim Kesilene Kadar

        Yönetmen: Emine Emel Balcı

        Oyuncular: Esme Madra, Rıza Akın, Gizem Denizci

        Süre: 94 dk.

        Yapım yılı: 2015

        BOSNA SAVAŞI’NI TAKİBEN FİLİZLENEN AŞKLAR

        Balkanlar’da etnik kökenleri sebebiyle ‘aşk’ yaşamayan bireylerin, 1991, 2001 ve 2011’deki ilişkilerinden manzaralar… “Güneş Tepedeyken”, Bosna Savaşı’nın toplumdaki dinmeyen negatif etkilerini inceliyor. Hırvatistan’ın Oscar adayı film, yönetmenin görsel dil konusunda yetersiz kalmasına ve öykünün çekici taraflarının geliştirilmemesine takılıyor.

        Farklı yıllara yayılmasıyla ilk bakışta yeni bir “Yağmurdan Önce” (“Before the Rain”, 1994) olabileceğini düşünüyoruz. Ancak “Güneş Tepedeyken” (“Zvizdan”, 2015) üç zaman dilimi arasında gidip gelerek bir ‘aşk filmi’ devriminin sözünü veremiyor. Aksine karakterleri aynı oyunculara emanet etmesine karşın birbirinden bağımsız üç kısa filmden oluşuyor hissi yaratıyor.

        MATANIC KISA SÜREDE SİLİNİP GİDECEKTİR

        Bunların bir bütüne ulaştırmaya çabalarken, Bosna Savaşı’nın etkisinin boyutlarını olgun bir analize sokamıyor. İşin içine sadece birlikteliği devam ettirme, seks ilişkisine girme ve köklerden kopma huzursuzluğu gibi şeyler girebiliyor. Ama Hırvat yönetmen Matanic, uzun metraj konusunda deneyimli, üretken gözükse de bugüne kadar niye duyulmadığını kanıtlıyor burada.

        “Güneş Tepedeyken”, reji esasları konusunda kafası karışık bir film. Ne zaman sabit, ne zaman sallanan kamera kullanacağını bilemiyor. Teknik araçlardan bir üslup çıkaramıyor.

        Sinematografinin belgesellerde çalışan Marko Brdar’a emanet edilmesi, çıkış noktasındaki ‘ilişkiler geçmişteki kıyımlardan kopamadan sağlıklı olabilir mi?’ sorusu bir görsel karşılık bulamıyor. Karakterleri aynı oyuncuların oynaması bir metot değil de bir kolaycılık gibi gözüküyor. Oyunculukların sarkması da buna ekleniyor.

        Yönetmen meselenin keskinliğine kapılıp eldeki dramatik yapıyı geliştirmiyor. Tutku da, cinsellik de, aşk da bir malzeme olamıyor. Bosna Savaşı’nın yarattığı yıkımla ilgili sayılabilecek başarılı filmler (bkz. “Kusursuz Çember”, “Barut Fıçısı”, “Tarafsız Bölge”, “Çocuklar”) arasına giremiyor “Güneş Tepedeyken”.

        Aksine sinemanın görsel tarafıyla ilgili bilgisi olmadığı için kısa sürede silinip giden Bosnalı Jasmila Zbanic’in ‘meseleyi damardan vermek yeterli’ anlayışı canlanıyor. Matanic, bölüm bölüm ilginç anlarla kafa kurcalayabiliyor. Şok etkisi yaratabiliyor. Ama siyaset ile cinselliğin, aşk ile etnik zorunlulukların çakıştığı nokta beklendiği kadar çarpıcı olamıyor, yarı yolda kalıyor.

        FİLMİN NOTU: 4

        Künye:

        Güneş Tepedeyken (Zvizdan)

        Yönetmen: Dalibor Matanic

        Oyuncular: Thiana Lazovic, Goran Markovic, Nives Ivankovic, Slavko Sobin

        Süre: 123 dk.

        Yapım yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        45 Yıl (45 Years): 5.6

        Amy: 4.2

        Aşk Nerede?: 1.8

        Aşk ve Merhamet (Love and Mercy): 6.9

        Aşkın Ritmi (We Are Your Friends): 5.4

        Ben Kimim (Who Am I): 6.2

        Bulantı: 3.9

        Deccal: 3.4

        Efsane (Legend): 5.3

        Ejder Kılıcı (Dragon Blade): 2

        Everest: 2.5

        Evlenmeden Olmaz: 1.8

        Frankenstein: 4.4

        Geçmişin Laneti (Visions): 3

        Geçmişten Gelen (The Gift): 2.9

        Geniş Aile Yapıştır: 2.2

        Git Başımdan: 1.7

        Hayat Öpücüğü: 2.4

        Her Şey Güzel Olacak (Every Thing Will Be Fine): 1.9

        Hitman: Ajan 47 (Hitman: Agent 47): 2.2

        Kaçış Yok (No Escape): 2.5

        Kara Bela: 3.8

        Kara Düzen (Black Mass): 4

        Kızıl Tepe (Crimson Peak): 4.6

        Kod Adı: U.N.C.L.E. (The Man from Uncle): 5.5

        Korku Terapisi (Regression): 5.5

        Küfa: Cin Kapanı: 2

        Küçük Prens (The Little Prince): 6

        Labirent: Alev Deneyleri (The Maze Runner: The Scorch Trials): 5.2

        Lanet II (Sinister 2): 4.5

        Madımak: Carina’nın Günlüğü: 1.5

        Mantıksız Adam (Irrational Man): 4.8

        Marslı (The Martian): 3

        Merdiven Baba: 4

        Minyonlar (Minions): 5.2

        Otel Transilvanya 2 (Hotel Transylvania 2): 5.3

        Öyle ya da Böyle: 1.4

        Pixels: 6.8

        Sıradışı Anne (Ricki and the Flash): 3.5

        Sicario: 3

        Solace: 5.6

        Son Şans (Southpaw): 6.5

        Stajyer (The Intern): 5.5

        Şah Mat (Pawn Sacrifice): 6.3

        Takım: Mahalle Aşkına: 4.4

        Tehlikeli Yürüyüş (The Walk): 3.6

        Yaktın Beni: 2.8

        Yok Artık: 3.7

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar