Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ Oscar’ı için dokuz filmlik kısa liste açıklandı. Sezon başından beri dile getirdiğim gibi “Mustang” rahatlıkla bu toplama girdi. Açıkçası en iyi filmler “Saul’un Oğlu” ve “Yeni Ahit”. Ama ideolojik bakışı, aldığı tepkiler ve sinemasıyla Akademi’yi mest edeceği belli olan “Mustang”i göndermeyen Oscar kurulu sınıfta kaldı. Bundan sonra kurula seçilenler daha iyi gözden geçirilmeli. Böyle fırsatlar kolay kolay ele geçmez.

        Akademi üyelerini tatmin etmek için belli şartlar var. Yabancı filmde de bunlar aşağı yukarı aynı. Ama tek fark, dokuz filmlik kısa listeye giren üç yapıtın, bu alanda ihtisas yapmış özel bir kuruldan gelmesi. Bunlardan biri muhtemelen Kolombiya adayı “Embrace of the Serpent”tır (“El Abrazo De La Serpiente”, 2015). Cannes’da beğenilen film, Roy Andersson, Pablo Larrain, Radu Jude, Hou Hsiao-Hsien gibilerini devirdi. İzleyenleri ikiye bölme şansının düşük olmasından faydalandı. “Sivas” da bu kontenjanı zorlasa da ‘yedeğin yedeği’ konumuna düştü.

        AKADEMİ’NİN PROFİLİ ORTAYA ÇIKTI

        Bunun yanında diğer iki filmi tespit etmek geçen seneki kadar kolay değil. Bilinmeyenler kontenjanından “The Fencer” ve “Theeb” sanki daha ağır basıyor. Açıkçası filmlerin özelliklerine bakınca aşina olduğumuz hassasiyetler ortaya çıkıyor. ‘Egzotik ülke manzaraları’, ‘tarihi arka plan/gerçek hikaye’, ‘özdeşleşmeye alan açan bireysel irade öyküsü’, ‘zorlamayan, rahat tüketilen bir anlatı’ ve ‘duygusallaştıracak sosyal/politik mesele’ en başta geliyor. Açıkçası bunları uygularken çok büyük bütçeli olmak pek satmıyor artık. Aksine odaklanılan meselenin ve zaman diliminin ilgi çekiciliği öne çıkabiliyor. Dokuz filmin yedisinin ABD dağıtımcısı var. Sony Pictures Classics ve Magnolia Pictures ikişer, Cohen Media Group, Oscilloscope Pictures ve Film Movement birer film soktu.

        “Saul’un Oğlu”nun (“Saul Fia”) Saul’u, “Viva”nın Jesus’ı, “Theeb”in Theeb’i, “The Fencer”ın (“Miekkailija”) Endel’ı, “A War”un (“Krigen”) Claus’u ve “Mustang”in kızları, kendilerini bir irade hikayesinin, mücadelenin orta yerinde buluyorlar. Hatta “Yalan Labirenti”nin (“Im Labyrinth des Schweigens”) savcı Johann’ını, “Yeni Ahit”in (“Le Tout Nouveau Testament”, 2015) Ea’sını da bunlara ekleyebiliriz. Bu filmlerin tamamına yakınında duygusal bir aile öyküsü arka planda hüzünlendirmek için bekliyor.

        AİLE BAĞLARIYLA ETKİLEME ÇABASI

        Baba-oğul, üvey baba-kız, eşcinsel oğul-baba ya da karı-koca ilişkisi bir duygusallık katıyor. İşin içerisine bu damarı dahil etmek sanki ana tema olmuş gibi. Jesus, Küba’da ‘şarkıcılık yapan travestiler’in arasına girmek istiyor. Eşcinsel ama kılık değiştirerek bu birlikteliğe katılma peşinde…

        Yahudi Saul’un Auschwitz’de kendi dindaşlarının cesetlerini yakması, siyasi kargaşaya karşı çıkması tüyleri diken diken ediyor. Çocuğuyla ilişkisi ise olayı daha da trajikleştiriyor. Ailesini koruyan figürler ana seçkide bilinçaltındaki ‘muhafazakar’ eğilimi destekliyor. “The Fencer”da eskrim öğretmeninin öğrencilerine ‘baba’ şefkatiyle yaklaşması da elbette değerli.

        KEŞFE ÇIKMAK ÇEKİCİ GELİYOR

        “Mustang”in amcaya, tüm büyüklere, baskıcı ve tutucu ailelere karşı gelen kızların asi çıkışlarını hiç saymıyoruz. Aslında filmlerin içinde 2. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya’sında, Sovyetler Birliği’nin komünist döneminde, 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı döneminde ve hatta günümüzün Ortadoğu cephesinde geçenleri de var.

        “Embrace of the Serpent” ise egzotik ülke manzaraları olarak bize Kolombiya’nın balta girmemiş ormanlarında bir ‘şifacılık’ hikayesi sunuyor. Sanki Karadeniz’in “Mustang”teki otantik görünümüyle bir ortaklık var. Keşfe çıkmak, turistik gezi yapmak, coğrafya ve tarih dersleri almış gibi olmak, ‘vay be!’ demek bu filmlerle mümkün. Bu durum Akademi’nin 50 yaş profiline uyuyor.

        SEYİRCİNİN RAHAT İZLEYEBİLECEĞİ FİLMLER

        Açıkçası dil olarak genel çerçeveyi ‘popüler sinema grameri’ne oturtabiliriz. “A War”, Danca olmasına karşın Greengrass imzalı milliyetçi bir savaş draması gibi. “Mustang”, Fransız Yeni Dalgası’nın cinselliğe yaklaşımını özdeşleşmeye açık, sıçramalı kurgudan beslenen bir anlatıyla servis ediyor. “Yalan Labirenti” ve “Viva”, mini dizi ya da TV dekupajıyla idare ederken zeki tanıtım kampanyalarının ekmeğini yiyor. Akıcı kurgusuyla rahat izlenen “Yeni Ahit”, fantastik ilişki kurma muzipliğine Kafkaesk bir mimari de ekliyor. “The Fencer”ın spor filminin alt türü eskrim filmine girerken plan plan kurguyu çok doğru kullandığı kesin.

        “Theeb” de arada kalmış gibi. Halüsinasyonlarla, seraplarla örülü çöl atmosferi, bedevi bir çocuğun peşine takılıp “Çölde Çay”ı (“The Sheltering Sky”, 1990) andıran bir dille sunuluyor. “Embrace of the Serpent”ın Werner Herzog’u, 1.33:1 çekilmiş “Saul’un Oğlu”nun Andrzej Wajda ve Bela Tarr’ı hatırlatması dışında anormal bir durum yok. Kucaklanmak istenen çocuklarla, Ürdün’den, Belçika’dan samimi tiplerle karşılaşmak ‘özdeşleşme sineması’nı besliyor. Belki “Sivas”, “Theeb” ve “Yeni Ahit”in rahat izlenmesine kaybetti.

        BAŞKA DİLDEKİ FİLMLER BİLE GÖNDERİLEBİLİYOR

        Filmler arasında Türkçe “Mustang”in Fransa, İspanyolca “Viva”nın İrlanda, Estonca “The Fencer”ın Finlandiya’dan aday gösterilmesi bir tek bizi ilgilendiriyor. Ortak yapım olmasını bile umursamadan bambaşka dillerdeki eserler, sırf yönetmene ve Oscar şansına güvenilerek yarışa sokulabiliyor. Bu konuda bir tek bizim milliyetçi damarımız kabarıyor. Bundan da çekeceğimiz var anlaşılan.

        “A War”un, “Mustang” gibi ‘Danca çekilmiş Amerikan filmi’ izlenimi bırakması da ayrıca sevilen bir metot. Milliyetçi ve emperyalist Ortadoğu bakışı Tobias Lindholm’un bir önceki filminde de vardı. “Kaptan Phillips” (“Captain Phillips”, 2013) bu çiğ politika ve vasat sinema anlayışının bir çeşit yeniden çevrimiydi.

        Elbette ‘savaş draması’, ‘eskrim filmi’, ‘politik-gerilim’, ‘fantastik film’ gibi türler aktif olabiliyor. Ama bunun ötesinde Cohen Media Group’un iyi tanıtım yaptığı “Mustang”i, ‘oryantalist’, ‘vasat’, ‘kötü’, ‘kimliksiz’, ‘ruhsuz’, ‘samimiyetsiz’ veya ‘ortak yapım’ diye göndermeyen Oscar Kurulu üyeleri hatalı. Zira söz konusu Doğu olduğunda Akademi’nin ideolojik bakışı bellidir. “Theeb”de bir bedevi çocuğunun, Barbar Osmanlı ile mücadelesini anlatması da o zaman ‘düşmanca tutum’ olarak yorumlanmaz mı? ABD böyle kutuplaşmaları içinde bir insani hikaye, bir bireysel mücadele varsa seviyor.

        MEDENİ ÜLKELERLE YARIŞMAK ZOR

        Sinemasal açıdan ilk beşe giren ortak yapım “Timbuktu”nun vasat ve oryantalist haline karşın, Fransa’da neredeyse kendileri aday olmuş kadar mutluluk yaratması, bir medeniyet göstergesi. Bizim de ilerlemek için Avrupa ülkeleri seviyesine gelmemiz lazım. Elbette Türkiye’deki para ödüllü ulusal yarışmalarda ‘Türk filmi’ illa ki olmalı. Bu konuda yeri geldiğinde tepkimizi koymalıyız. Ama böyle durumlarda kurallar iyi gözden geçirilirse ülkelere yararı dokunur. 1992’de Türk oyuncuların rol aldığı “Umuda Yolculuk”un (“Reise der Hoffnung”, 1991) İsviçre’nin adayı olarak Oscar’a ulaşması halen akıllarda. Ki o film “Mustang”ten daha az Türk’tü.

        İrlanda’nın Küba’da geçen “Viva”, Finlandiya’nın Estonca “The Fencer” ile ilk dokuza girmesi derslik olmalı. Elbette ödülden bağımsız düşünüp film olarak bakınca ‘fantastik dini taşlama’ “Yeni Ahit” ve Yahudi gözünden 2. Dünya Savaşına Wajda-Tarr arası bakış “Saul’un Oğlu” önde. “Theeb”, “The Fencer” ve “Embrace of the Serpent” boş işler değiller. Gerisi ise yorumsuz… “Yalan Labirenti”nin ‘İki Nazi Almanya’sı filmi olmasın’ diye son anda ilk beşin dışında kalıp yerini “The Fencer”a, “Yeni Ahit”e kaptırma şansı olduğunu da ekleyelim. “Mustang”in 14 Ocak’ta açıklanacak 88. Oscar adayları arasına girme şansı yüksek.

        Kerem Akça’nın ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ dalı için tahmini

        1-Saul’un Oğlu

        2-Theeb

        3-Mustang

        4-Yalan Labirenti

        5-A War

        6-The Fencer

        7-Yeni Ahit

        8-Viva

        9-Embrace of the Serpent

        Kerem Akça’ya göre kısa listedeki filmlerin kalite sıralaması

        1-Saul’un Oğlu

        2-Yeni Ahit

        3-Theeb

        4-Embrace of the Serpent

        5-The Fencer

        6-A War

        7-Mustang

        8-Yalan Labirenti

        9-Viva

        Kerem Akça’nın 88. Oscar Ödülleri sürecinde yazdığı yazılar:

        Diğer Yazılar