Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        18 MART FİLMLERİ

        Yozlaşmış polislerin ve dalavereci suçluların cirit attığı tür filmlerinin ABD’den çıkmasına aşinayız. Yeni milenyumun en yaratıcı kıyamet sonrası bilimkurgularından “Yol”un (“The Road”) yönetmeni “Kod 999”da bu alana el atarken, Kate Winslet, Woody Harrelson, Casey Affleck gibilerinden de faydalanıyor. El-omuz kamerası kullanan John Hillcoat, kontrolü bir an olsun kaybetmiyor. Dört kişilik ekipten çıkan başarılı müzik de eklenince Mann’in “Büyük Hesaplaşma”sı ile akrabalık kurabiliyor.

        Sadece oyuncu kadrosu, yönetmeni ve besteleriyle bile içine alabilen bir yapıt… “Kod 999” (“Triple 9”, 2016), ismi kadar karmaşık bir örgüye, entrikaya sahip değil. 70’lerde devreye giren ‘kirli polis’ motifine ‘soygun filmi’ damarlı bir formül arıyor. Michael Mann’in reji geleneği, bu duruma çare olmak için devreye girmiş.

        MAFYA-POLİS İLİŞKİSİ İLGİ ÇEKİCİ DEĞİL

        Avustralyalı John Hillcoat, kariyerinin zirvesi olarak anılabilecek “Yaşayan Ölülerin Hayaletleri” (“Ghosts… of the Civil Dead”, 1989), “Kanlı Teklif” (“The Proposition”, 2005) ve “Yol” (“The Road”, 2009) ile her türe ait senaryoların görsel karşılığını bulmakta başarılı olduğunu ispatlamıştı. Burada çıtayı yüksek koymasa da biçim-içerik uyuşması konusunda sınıfı geçiyor. El-omuz kamerasını kullanarak aslında fark yaratan dil, anlatı denemelerine bir yenisini daha ekleme peşinde. Hollywood kariyerinden gidersek filmin Baltasar Kormakur imzasını taşıdığını düşünüyoruz.

        “Kod 999”, “Zorlu İkili” (“Two Guns”, 2013) ile yakın akraba. Tek fark ikincisinin çizgi roman uyarlaması olması ve polisiyenin iki kafadar filmi alt türünün üzerine gitmesi. Burada ise aslında Rus mafyası ile polis teşkilatının ilişkisinden bir kesit yansıtılıyor. Filmin senaryosunu yazan Matt Cook ilgi çeken bir entrikalar yumağına imza atamıyor. Senaryonun motivasyonları içine almıyor ya da bayat geliyor.

        KAMERA VE MÜZİK BİR UYUM İÇİNDE

        Ama 115 dakikada bizi oyalıyor. Bobby Krlic-Atticus Ross-Leopold Ross-Claudia Sarne dörtlüsünün besteleri her sekansta kontrolü ele geçiriyor. Elektronik müzik izlenimi bırakırken davula da başvuran işitsel yapı, aksiyon-gerilim tonuna katkı yapıyorlar. “Bullhead” (“Rundskop”, 2011) ile bilinen görüntü yönetmeni Nicolas Karakatsanis, kamerayı iyi kullanmış.

        Gece sahnelerinde çerçeveye giren yapay ışığı ‘karizmatik bir renk dokusu’na dönüştürüyor. Gündüze geçince ise yalıtılmayan ışık, doğal bir etki yapıyor, sallanan kameranın gerçekçiliğini destekliyor. Karanlığın üzerinde aslında suç filmi geceleri çok şık duruyor. İki kere Oscar adayı olmuş kurgucu Dylan Tichenor ise müzik-sinematografi uyumuna bir Michael Mann stili yaratmak için katkıda bulunamıyor. “Büyük Hesaplaşma” (“Heat”, 1995) ile akrabalık estetik açıdan yarıda kalırken, “Kırılma Noktası” (“Point Break”, 1991) da zaman zaman akla geliyor. Karakter prototipleri ise 70’lerin muhalif eğilimine gö z kırpıyor.

        OYUNCULAR ORTALAMANIN ÜZERİNDE

        Hillcoat, tür sinemasında başarılı olduğunu plan plan hesaplanmış, el-omuz kamerası ürünü bir işle ispatlıyor. Ama ne ‘Kod 999’ meselesi “Kartal Göz”ün (“Eagle Eye”, 2008) teknolojik tarafı kadar çekici, ne de açılış sekansını kapsayan soygun sekansının devamı “Büyük Hesaplaşma” gibi dahiyane... Film, belli bir seviyede olsa da yönetmeninin kariyerinin alt sıralarına yerleşiyor. Hatta onun duraklama döneminin bir üyesi. Ama vatandaşı Dominik’in kariyerinin en zayıf halkası “Kibarca Öldürmek”te (“Killing Them Softly”, 2012) olduğu gibi bir ‘dokunuş’ görüyoruz.

        Kötü kadın kimliğine yakışan Kate Winslet “Kod 999”un en iyisi, “Steve Jobs”taki (2015) performansının altına düşmüyor. Teresa Palmer, Casey Affleck ve Chiwetel Ejiofor ona eşlik ediyor. Açıkçası ‘gerçekçilik’ düşüncesine paralel olarak çıplaklık da zaman zaman kullanılıyor. Woody Harrelson antolojik bir kirli polis tiplemesi yarattığı “Rampart” (2011) kadar çarpmıyor. Spike Lee’nin “Büyük Hesaplaşma”yı çekmesini hatırlatan eser, hem dokusu hem de karakterleriyle ‘hood film’e (Afro-Amerikalıların arasında geçen gangster-suç filmi) de yanaşıyor yer yer.

        FİLMİN NOTU: 5.5

        Künye:

        Kod 999 (Triple 9)

        Yönetmen: John Hillcoat

        Oyuncular: Casey Affleck, Chiwetel Ejiofor, Kate Winslet, Anthony Mackie, Woody Harrelson, Teresa Palmer, Gal Gadot

        Süre: 115 dk.

        Yapım yılı: 2016

        ‘İŞLER GÜÇLER’İN SADİ’Sİ BAŞROLDE

        Anadolu komedisi, bu kez Samsun’dan geliyor. “Olaylar Olaylar”, tek bireyli, içinden Özcan Deniz de geçen bir komedi filmi denemesi. Ama Sadi Celil Cengiz’in kontrolü ele geçirdiği anlar dışında geriye bir şey kalmıyor. Sinematografik boyutsuzluk çok acıklı.

        ‘Ramazan Güzeldir’ (2009), ‘Leyla ile Mecnun’ (2011), ‘Üsküdar’a Giderken’ (2011) gibi dizilerde çıkış yaptıktan sonra ‘İşler Güçler’de Ahmet Kural-Murat Cemcir ikilisinin ‘destekleyici’si olarak dikkat çekti. Sadi Celil Cengiz, yan rollerin aranan ismine dönüşmeye başlamıştı. Ama senaryosunu da yazdığı “Olaylar Olaylar” (2016) onun için bir fırsat. Unkapanı’nda klip çeken Haldun’un memleketi Samsun’da yerel bir TV kanalının başına geçmesiyle yaşadıklarına uzanıyor.

        GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ KAPASİTESİNİ ZORLAMIŞ

        Aslında “Manda Yuvası” (2015), “Sebahat ile Melahat” (2015) gibi Karadeniz komedileri ile “Kanal-i-zasyon” (2009) gibi ‘TV’nin sırlarını arayan komedi filmleri’ akla geliyor. Ama belli ki Sivas komedisi olarak tutan “Düğün Dernek”e (2013) bir ‘Samsun alternatifi’ gelmiş. Oflu Hoca’nın, Temel’in kullandığı Trabzon’a da kardeş geliyor sanki.

        İşin doğrusu Sadi Celil Cengiz’in senaryosu kendisine çok yakışmış. Ana karakter, birçok sahnede eğlendiriyor, yan karakterler de bu duruma eşlik edebiliyor. Fırat Tanış’ın varlığına dair ‘sahte kabadayılık yetti artık!’tan başka bir şey gelmiyor aklımıza. Fazlaca motiften beslenen mizaha onun sayesinde ‘mafya/keş komedisi’ damarı da ekleniyor. Ama Çarşı TV’de genel yayın yönetmenliği yapmak yerel kanaldan bile günümüz Türkiye’sine dair iğneleyici tespitler içeriyor.

        Açılışta Unkapanı’na giren helikopter kamera, finalde kaydırılan plan sekans alma düşüncesine kapılan kamera derken, her kare arası geçişte uyum kesmesi gibi teknikleri kullanma arzusu ise filmi ‘yamalı bohça’ya dönüştürüyor. Cengiz “Olaylar Olaylar”ın tek yıldızı olarak her şeyi toparlamaya çalışırken yapay öğeler seyri baltalıyor. Renk işlemesi yapılmamış ve kafaları kaçırabilen sinematografi bunların en dikkat çekicisi. Görüntü yönetmeni Taylan Sancaktar, onca emeğe karşın dizi alışkanlığının dışına çıkamamış. Rastgele bağlanan detay planlar süre uzadıkça göze batıyor.

        FİLMİN NOTU: 2.7

        Künye:

        Olaylar Olaylar

        Yönetmen: Osman Taşçı

        Oyuncular: Sadi Celil Cengiz, Burak Satıbol, Fırat Tanış, Enes Atış, Zeynep Kankonde,

        Süre: 104 dk.

        Yapım yılı: 2016

        AKICI, RENGARENK VE SULU

        Kağıt üstünde rengarenk ve akıcı gözükse de aslında görsel açıdan da sıkıntılı bir komedi filmi. “Şeytan Tüyü” için Haldun Dormen’den Selen Uçer’e birçok oyuncu koşup gelmiş, renkli dünyaya katkıda bulunuyorlar. Ama Mustafa Üstündağ bu eğlenceye katılmadan kendi şovunu yapıyor, film de ister istemez ‘ısmarlama proje’ olmanın ötesine geçemiyor.

        Armağan Tunaboylu’nun 2004’te yayınlanan polisiye romanı ‘Yıldız Cinayetleri’, aslında ‘Behzat Ç.’ İle akraba bir uyarlamayı beklememizi sağlıyor. Ama “Şeytan Tüyü” (2015) sayesinde Mustafa Üstündağ’ın ne yaptığını bilmediği, içsesin bir anlatım sorununa dönüştüğü, renkli atmosferin ise kolaycı bir sinematografiye sebebiyet verdiği bir komedi filmi izliyoruz.

        DUYAN GELMİŞ

        “A Hard Day’s Night”ı (1964) hatırlatan “Tehlikeyle Flört”le (2015) dikkat çeken ve İngiliz sinemasının biçimci kanadıyla bağ kuran Murat Şenöy, bu kez memuriyet yapmış. Genel plan-detay plan birlikteliğini her sekansta uygulamak istiyor. Oyuncular ise akın akın gelmiş. Haldun Dormen, Güven Kıraç, Selen Uçer, Tuğrul Tülek, adeta yok yok…

        Ama ‘polisiye-komedi’nin, zamanla ‘kaba kara komedi’ye döndüğü an Üstündağ’ın kendini kaybetmesiyle karşılık buluyor. Yeraltı romanı kahramanı gibi duran Metin Çakır’ın Beyoğlu’nun arka sokaklarından bir “Kötü Kedi Şerafettin”e (2016) dönüşebildiğini söylemek güç. Aksine kurgucuya projenin ağır geldiği, görüntü yönetmeninin ise renkleri parlatarak caka sattığı bir iş canlanıyor. Hayat kadınları etrafta niye uçuşuyor? Hiçbir fikrimiz yok.

        “Şeytan Tüyü”, posterinde olduğu gibi çizgi romansı estetik yaratacak bir rejisör bulsaymış, saygı duyulası bir denemeye dönüşebilirmiş. Bu haliyle ise capcanlı performansları yan rollere hapsetmek, karikatürize karakterlerden medet ummak ve Mustafa Üstündağ’ın kişisel kararlarına bel bağlamak zorunda kalmış.

        FİLMİN NOTU: 3.5

        Künye:

        Şeytan Tüyü

        Yönetmen: Murat Şenöy

        Oyuncular: Mustafa Üstündağ, Haldun Dormen, Güven Kıraç, Selen Uçer, Şükran Ovalı, Beyti Engin

        Süre: 101 dk.

        Yapım yılı: 2016

        OLGUNLAŞMAK YARAMADI

        Drew Barrymoore ile Toni Collette’in başrollerini paylaştığı dokunaklı bir dostluk hikayesi… “Seni Şimdiden Özledim”, Hardwicke’in zinde yıllarını mumla aratan, öncü kadın yönetmenin düşüşüne dikkat çeken bir iş. Zayıf senaryosu bir tarafa görsel açıdan da doyurucu olamıyor.

        2000-2010 arasına bakınca yeni milenyumun en önde gelen yönetmenlerinden biriydi Catherine Hardwicke. Ama son altı yılda ona bir şeyler oldu. Seçtiği projeler ya da “Alacakaranlık”ın (“Twilight”, 2008) kötü ünü sebebiyle köşeye sıkıştı. Açıkçası “Plush” (2013) ve “Seni Şimdiden Özledim” (“Miss You Already”, 2015) yaşlandığını anlatıyor.

        HARDWICKE DÜŞÜŞE GEÇTİ

        “Kız ve Kurt”ta (“Red Riding Hood”, 2011) masalsı kurt adam filmi denemesi Amanda Seyfried’in uyumu ve Hammer Films ekolünü hatırlatan yapım tasarımıyla ilgi uyandırmıştı halbuki. Belki de yönetmen, gençlerin hikayelerini anlatmaktan uzaklaştıkça sinemasının gereklerini yerine getiremeyecek.

        Elliot Davis’in varlığıyla onda gördüğümüz bir mavi renk, bir ışık yalıtımı hep vardı. “Onüç” (“Thirteen”, 2003) ve “Alacakaranlık”, gençlik filmi ve vampir filminde çığır açtı bu arka planla. Bir özgürlükçülük, biçimcilik de bunlara ilave ediliyordu. Arada “Dogtown’ın Efendisi” (“Lords of Dogtown”, 2005) gibi gerçekçiliğin esiri olan bir ‘ısmarlama film’ iş kazasıydı.

        ÖZENSİZLİK ALIŞKANLIĞA DÖNÜŞÜYOR

        Ama “Seni Şimdiden Özledim”, ne görsel, ne dramatik açıdan onun sinemasını yansıtıyor. Aksine iki dostun dokunaklı öyküsünü yüzeysel bir melodrama malzeme ediyor. Üstüne üstlük mavi rengin aşırı yapay hale geldiği, kurgunun dramatik yapıyı kaldıramadığı, müziklerin de öylesine ortalığa bırakıldığı bir çalışma…

        Film, HD ile zoraki halledilmiş bir görsel yapı servis ediyor. Collette ve Barrymore ise sevgiyi sömüren karakterlere dönüşürken ‘dostluk’ ve ‘ölümcül hastalık’ kavramlarına tutunuyorlar. Hardwicke, etraftaki başarısız kadın filmlerine (chick flick) bir yenisini ekliyor böylece. Senarist Morwenna Banks’ın diyalog ve karakter açısından yetersizliği onu bu uçuruma sürüklemiş. Yönetmen için eldeki metnin değeri bir kez daha ortaya çıkıyor.

        FİLMİN NOTU: 3.8

        Künye:

        Seni Şimdiden Özledim (Miss You Already)

        Yönetmen: Catherine Hardwicke

        Oyuncular: Drew Barrymore, Toni Collette, Dominic Cooper, Paddy Considine, Jacqueline Bisset

        Süre: 112 dk.

        Yapım yılı: 2015

        DAHA MÜKEMMEL GÜNLER İÇİN…

        1995’te yaşanan gerçek bir olay, Bosna Savaşı’nın son yılında geçiyor. Yeni milenyumun en çok şişirilen filmlerinden “Güneşli Pazartesiler”in yönetmeni Fernando Léon de Aranoa onun üzerinde, rahat izlenen bir esere imza atıyor. Oyunculuklar, kurgu ve sinematografide sıkıntı yok, ama söylemiyle tartışılacak bir çalışma “Mükemmel Bir Gün”.

        Yıl 1995. Balkanlar’da savaşın etkisinin hissedildiği günler. Meselemiz Birleşmiş Milletler’in görevlendirdiği bir yardım ekibinin öyküsü. Mesele ise kuyudan ceset çıkartmanın bürokratik ve siyasi çıkarımları. “Mükemmel Bir Gün” (“A Perfect Day”, 2015), Paula Farias’ın romanının uyarlaması. “Güneşli Pazartesiler” (“Los Lunes Al Sol”, 2002) ile bilinen İspanyol Fernando Léon de Aranoa, bu kez Yugoslavya’daki iç savaşta geçen bir drama bakıyor. Görüntü yönetmeni ve kurgucunun katkısıyla en akıcı filmine imza atıyor.

        KURTULUŞ AMERİKA’DA!

        2002’de çektiği eserde işçi sınıfının arasına sızıp insani mesajlar vermek isterken sinemayı unutan yönetmen, aslında “Amador”la (2010) biraz toparlamıştı. Burada ise 1995’te yaşanan gerçek bir olayın üzerine gidiyor. Robbins ve Del Toro gayet başarılı. Film ise ‘yabancı vatanı mesken tutan ayrımcı bir Amerikan macera filmi’ne dönüşüyor. Andrew Davis’in “Kuyu”su (“Holes”, 2003) ile akrabalık kuruyor. Kuyudaki cesetleri kurtarma hedefinin ‘siyasi/sosyal taşlama’ya açılan penceresinde ise eksiklikler var.

        İspanyol Aranda, Balkan mizahını yakalayacak kadar kıvrak ve olgun bir isim değil. Aksine bu olayları bir macera filmi şablonuna transfer ederek, işin içine ekstradan mizah ve başarı enjekte ediyor. Seyircinin ilgisini bir an olsun yitirmeyen “Mükemmel Bir Gün” bu tarafıyla keyifle izleniyor, özdeşleşme imkanı sunuyor. Ama ideolojik açıdan bakarsak ‘korkmaya gerek yok Amerikalılar her şeyi düzene sokar’ gibi ‘Batıcı’ bir söylem çıkıyor ortaya…

        FİLMİN NOTU: 5.4

        Künye:

        Mükemmel Bir Gün (A Perfect Day)

        Yönetmen: Fernando Léon de Aranoa

        Oyuncular: Benicio Del Toro, Tim Robbins, Olga Kurylenko, Mélanie Thierry

        Süre: 106 dk.

        Yapım yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        5. Dalga (The 5th Wave): 4.2

        Ali Kundilli 2: 1.8

        Annemin Yarası: 2.9

        Aşkın Seçimi (The Choice): 3.5

        Aşk ve Gurur + Zombiler (Pride and Prejudice and Zombies): 5

        Babalar Savaşıyor (Daddy’s Home): 3.7

        Baskın: Karabasan: 7.7

        Bizans Oyunları: Geym of Bizans: 3

        Buz ve Gökyüzü (La Glace et Le Ciel): 4.5

        Büyük Açık (The Big Short): 4.5

        Dedemin Fişi: 3

        Carol: 7.5

        Creed: Efsanenin Doğuşu (Creed): 5.4

        Çılgın İhtiyar (Dirty Grandpa): 5.5

        Danimarkalı Kız (The Danish Girl): 6.6

        Deadpool: 6.1

        Dedemin Fişi: 3

        Delibal: 3

        Denizin Ortasında (In The Heart of the Sea): 5.8

        Diren! (Suffragette): 3.5

        Diriliş (The Revenant): 6.2

        Dünyanın En Güzel Kokusu: 0.9

        Gençlik (Youth): 3.8

        Gizli Dünya (Room): 5.8

        Hasret (Yearning): 5.5

        Hep Yek: 4.1

        Her Şey Aşktan: 4.5

        Hesaplaşma (Misconduct): 4.3

        Hes@pta Aşk: 5.2

        İftarlık Gazoz: 5.5

        İyi Bir Dinozor (The Good Dinosaur): 3

        Joy: 6.5

        Kaçma Birader: 5.4

        Kardeşim Benim: 4.4

        Kocan Kadar Konuş: Diriliş: 4.6

        Kod Adı: Londra (London Has Fallen): 3

        Köstebekgiller 2: Gölge’nin Tılsımı: 3.2

        Kötü Kedi Şerafettin: 7

        Mısır Tanrıları (Gods of Egypt): 4.5

        Naciye: 4

        Osman Pazarlama: 4.8

        Point Break: 5.3

        Saul’un Oğlu (Saul Fia): 6.7

        Senarist: 1.9

        Sessiz Çığlık (Louder Than Bombs): 7.2

        Spotlight: 2.5

        Star Wars: Güç Uyanıyor (Star Wars: The Force Awakens): 3.6

        Steve Jobs: 5.5

        Şevkat Yerimdar 2: Burada Sakat Çok: 3

        The Club (El Club): 7.8

        The Hateful Eight: 6.5

        The Lobster: 6.5

        Yalan Labirenti (Im Labyrinth des Schweigens): 3.1

        Yandaş (Allegiant): 5.7

        Zor Saatler (The Finest Hours): 2.6

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar