Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kerem Akça, 9 Eylül’de vizyona giren filmleri değerlendirdi

        9 EYLÜL FİLMLERİ

        Artık adını daha çok yönetmen olarak anmaya başladığımız Clint Eastwood, gerçek hikayeleri perdeye taşıma arzusunu sürdürüyor. 11 Eylül korkusunun yatıştırıcı bir yan bölümü gibi duran “Sully”, 2009’da yaşanan Hudson Nehri’ne uçak indirme meselesinin kahramanını mercek altına alıyor. Vasat pilot biyografisi filmi, alanında akrabalık kurduğu eserlerin yavanlığına çözüm bulamazken fazlasıyla zorlama duruyor.

        Hollywood, havacılıkla ilgili filmlere zamanı geldiğinde ilgi gösterir. Bunların bir kısmında geçimini o meslekte sağlayan bir karakterin aşkını, bir kısmında hava kuvvetlerinde görevli askerlerin mücadelesini, bir kısmında ise gerçek insanların hayatlarını görebiliriz. “Hell’s Angels”dan (1930) “Top Gun”a (1986), “Wings”den (1927) “Memphis Belle”e (1990), “Uçak”tan (“Airplane”, 1980) “Air Force One”a (1997) uzanan birçok film bu şimdi fazlasıyla ‘külüstür’ gözüken alana dahil edilebilir.

        BAŞARI HİKAYESİNDE MALZEME BULUNMUŞ

        Clint Eastwood bunlardan birine imza atarak kariyerinde değişim yaratma peşinde. Ama Amerikan halkının hassas karnına hitap etmek için ilgisini çeken gerçek bir hikaye bulmuş. Chesley Sullenberg, 2009’da LaGuardia Havaalanı’ndan yola çıkıp düşecek uçağı Hudson Nehri’ne indiren ve 155 kişinin canını kurtaran bir kahraman. Bunu yaparken nasıl değer yargılarıyla hareket ettiği, ne hissettiği ve hangi aşamalardan geçtiği de sorgulanıyor filmde.

        ‘Sully’ lakaplı adamın bu riski almasının sebepleri üzerine kurulan ‘mahkeme süreci’ ise yan hikayeye dönüşüyor. Filmin temeli onun yaşadığı paranoya, vicdan azabı ve korku üzerine kurulu. Bilinçaltında sürekli uçağın binalara çarpma görüntülerini görebiliyor. Bu durum karşısında da aslında bizi de bir sorgu seansı bekliyor. Aslında Eastwood başarı hikayelerini bulmaya gayret eder ve bunlardan klasik Amerikan sinemasına uygun filmler çıkarır.

        NE ANLAMI VAR?

        Ama çıkardığı “Keskin Nişancı” (“American Sniper”, 2014) ve “Jersey Boys” (2014) gibi işlerde ‘ne anlamı vardı?’ sorusunu da devreye sokabiliyor artık. “Sully”de de aynı durumu hissedebiliyoruz. 11 Eylül paranoyasına teğet geçen bir olayı bu kadar gözümüze sokmak, adeta uçak korkusunu yumuşatarak dramatize etmek çok da çekici gelmiyor nedense.

        Tom Hanks yaşlandığı için gerçek karaktere uymuyor bile. Kendi ses tonunu yine koruyor. Linney, her önemli filmde 2-3 sahne gözüksün diye imdada yetişiyor. Aaron Eckhart bu toplamın en iyisi. Ama Oscar’lık bir performans mı veriyor tartışılır. Tom Stern, klasik Amerikan sinemasına uyarak en sıradan işlerinden birini çıkarıyor. “Atalarımızın Bayrakları”nı (“Flags of Our Fathers”, 2006), “Sahtekar”ı (“Changeling”, 2008), “J. Edgar”ı (2011) mumla arıyoruz bu sayede… Görüntü yönetmeni tarihi filmlerde daha başarılı olduğunu kanıtlıyor.

        KONU HAVACILIK OLUNCA ZATEN BELLİ BİR SEVİYEYE ULAŞABİLİRSİNİZ

        Elbette biyografinin kısa zaman dilimine odaklanması avantaj. Ama “Sully”de Eastwood’un, bir-iki yarı-şaşaalı uçak sahnesi ve patlama sahnesi çekmesinin getirdiği ‘aksiyon’ bile yapıştırma duruyor. Filmde genel anlamda bir vasatlık, sıradanlık ve her şeyin yamama gözükme sıkıntısı var. Gerçek olayla ön planda olup bitenler birbiriyle uyuşmuyor. Sanki Hanks başka dünyadan gelmiş gibi. Onun kabuslarında gördüğü sekanslar da “Yalancı Billy”deki (“Billy The Liar”, 1963) Schlesinger’in zamanlamasını, hayal-gerçek arasında gidip gelmeye ahenk dolu yaklaşımını aratıyor.

        Eastwood bazen çok rastgele hikayeler ve senaryolar bulur. Bunları besleyemez. Burada da aynı hataya düşünce kariyerinin en zayıf işlerinden birine imza atmış. Elbette alanda “Flyboys” (2006), “Gökyüzünün Hakimleri” (“Les Chevaliers du Ciel”, 2005), “Amelia” (2009), “Kızıl Baron” (“Der Rota Baron”, 2008) gibi vasatın altındaki işlerin ürediği devrede çok da yanıltıcı bir durum değil bu.

        Ama “Göklerin Hakimi”nde (“The Aviator”, 2004) çok yönlü biyografik karakterin çekiciliğini ya da “Uçuş”taki (“Flight”, 2012) her şeye rağmen Zemeckis dokunuşunu arıyoruz. Eastwood “Öteki Dünya”dan (“Hereafter”, 2010) sonra burada da ‘fantastik doku’ya birazcık kayınca onun insani tarafından ve tarihi dokudan yükselen olgun üslup devre dışı kalıyor.

        FİLMİN NOTU: 4.2

        Künye:

        Sully

        Yönetmen: Clint Eastwood

        Oyuncular: Tom Hanks, Aaron Eckhart, Laura Linney, Valerie Mahaffey

        Süre: 96 dk.

        Yapım yılı: 2016

        FACEBOOK ARKADAŞLIĞIYLA GELEN KIYIM

        Dingin ve yaratıcı başlayan ‘siber korku’ “Lanetli Mesaj”, doğaüstü öğelere kayınca hedeflerinden uzaklaşıyor. Tim Burton’ın animasyonlarını andıran sanal animasyonun çizimleri mest ediyor, kurgu da akıcılıkla destek veriyor. Ama son düzlükte ‘internet üzerinden yayılan korku’ furyasına çok da aman aman bir şey konmadığı ortaya çıkıyor.

        Kiyoshi Kurosawa’nın “Nabız”ından (“Cairo”, 2001) bu yana internetin ‘zebani’ye dönüştüğü fazlaca korku-gerilim filmi izledik. Bir cep telefonundan olsun, bir web sitesinden olsun fark etmeksizin lanetin şekilden şekle girebildiğini gördük. Paul Verhoeven ile ilişkisi olmayan Alman yönetmen Simon Verhoeven, burada o şablona yeni bir şeyler eklemek istiyor.

        TIM BURTON’VARİ SANAL VIDEO TASARIMLARI

        Açıkçası facebook arkadaşlığının hayatı ele geçirmesi üzerinden işin boyutunu ‘tarikatlar’a taşıma arzusu fena değil. Hatta ilk 45 dakikadaki ‘sanal video’ niyetine beliren animasyon tasarımları da Tim Burton’ın dışavurumcu görsel efektlerini akla getiriyor. Ama “Picco” (2011) ile dikkat çeken Philip Koch’un da destek verdiği senaryo zamanla kontrolden çıkıyor.

        Son düzlükte Hasan Karacadağ’ın “Magi”si (2016) hesabı bir özensizlik görebiliyoruz. Efektlere boğulan senaryo inandırıcılığını kaybediyor. Hiçbir şeye değmeyen bir finale doğru ilerliyoruz.

        ‘NABIZ’IN ÇIKTIĞI ÇAĞDA ÖZGÜN DURMUYOR

        Halbuki ülkesinde popüler filmler çeken Verhoeven, ilk İngilizce filminde ‘gençlik-korku’ damarlı ‘okült korku filmi’ne açılarken dekupaj olarak fena bir iş çıkarmıyor. Fakat mesele fazla formülleşince hiçbir şeyin anlamı kalmayabiliyor.

        İnternetten musallat olan katillerle ilgili “Lanetli Mesaj”, belki teknolojiyi yakalıyor, ‘facebook’ üzerine de “Sosyal Ağ”a (“The Social Network”, 2010) alternatif oluyor. Ama “Nabız”ın çıktığı çağda çok da çarpıcı durmuyor. Bir “Ölüm Bizi Gözetliyor” (“My Little Eye”, 2002), bir “Cevapsız Arama” (“Chakushin Ari”, 2003) olamıyor. ‘Teknoloji’yi kullanma emellerinde özgün durmuyor.

        FİLMİN NOTU: 4

        Künye:

        Lanetli Mesaj (Friend Request)

        Yönetmen: Simon Verhoeven

        Oyuncular: Alycia Debnam-Carey, William Moseley, Conor Paolo, Brit Morgan

        Süre: 92 dk.

        Yapım yılı: 2016

        BİLDİĞİNİZ ÇOCUK FİLMLERİNDEN DEĞİL!

        2012’den bu yana Manhattan’da yaşan farklı yaş gruplarından eşcinsel bireyleri merceğine alan Ira Sachs, gerçekçi-minimalist arası sinemasıyla sıradan duruyor. “Küçük Adamlar” da bu eğilimin ‘çocuk’lu versiyonu. Samimi bir ‘cinsel kimlik arayışı’ hikayesi, ama sinemasal açıdan yavan duruyor.

        Sundance’te zafere ulaştığı Bergman etkili “Forty Shades of Blue” (2005) ile dikkat çeken Ira Sachs zamanla eşcinsel sinemanın gerçekçi figürü olmaya başladı. Ama “Işıkları Açık Tut!” (“Keep The Lights On”, 2012), “Aşk Başkadır” (“Love is Strange”, 2014) gibi inandırıcı durmayan denemelere imza attı. Bu işler ‘sosyolojik’ açıdan ve ‘kimya’ açısından dikkat çekince ‘gerçekçilik’lerine karşılık buldular.

        EŞCİNSEL FİLMLERİ ARASINDA EN TUTARLISI

        “Küçük Adamlar” (“Little Men”, 2016) belki de üçlemeye çocuk karakterleri ekliyor. Klasik bir New York ailesi tasviri gibi başlasa da zamanla birbirine bağlandığını hisseden 13 yaşlarındaki Jake ve Tony arkadaşlıktan öteye geçiyorlar. Aslında film, “Küçük Manhattan” (“Little Manhattan”, 2005) ile 90’ların Yeni Eşcinsel Sineması örneklerini birleştiren bir iş gibi görünürde.

        Sachs “Aşk Başkadır” ve “Işıkları Açık Tut!” kadar seviyeyi düşürmüyor. İlkindeki yılgınlığın ve bürokratik problemlerin, ikincisindeki tutkunun yerini bu kez samimi bir ilk heyecan alıyor. Sachs bu konuda tutarlı. Sinemasal açıdan olgun gözüktüğü “Forty Shades of Blue”ya yeni bir yaprak ekleyemiyor. Ama oyuncuları ve diyaloglarıyla bir samimiyetin sözünü veriyor. Barbieri ve Taplitz başarılı.

        Ama “Küçük Adamlar”ın minimalizmi çok yavan ve kopyala-yapıştır duruyor. Bu sebeple Linklater ekolüne yaklaşırken kendi dünyasında debeleniyor film. Kinnear, Garcia, Molina gibi yeteneği tartışmasız oyuncular de bu sayede samimiyeti bozan profesyonel oyunculara dönüşüyor.

        FİLMİN NOTU: 4.5

        Künye:

        Küçük Adamlar (Little Men)

        Yönetmen: Ira Sachs

        Oyuncular: Michael Barbieri, Theo Taplitz, Paulina Garcia, Greg Kinnear, Jennifer Ehle, Alfred Molina

        Süre: 85 dk.

        Yapım yılı: 2016

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Arınma Gecesi: Seçim Yılı (The Purge: Election Year): 5

        Aşk Uğruna (Equals): 5.4

        Ben Salvador Değilim: 1.9

        Bol Şans: 2.7

        Buz Devri: Büyük Çarpışma (Ice Age: Collision Course): 2.9

        Café Society: 3.9

        Denizdeki Ateş (Fuocoammare): 5

        Emanet: 4.1

        Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı (The Secret Life of Pets): 4.3

        Eyvah Annemler Dağıttı! (Bad Moms): 3.8

        Frekans (Cell): 2.5

        Hain (Our Kind of Traitor): 5.2

        Hatırla (Remember): 5

        Hayalet Avcıları (Ghostbusters): 2.7

        Hayran (Fan): 3.5

        Hitler’e Suikast (Elser): 3.5

        Işıklar Sönünce (Lights Out): 3

        Jason Bourne: 5.9

        Kabustan Gelen (Before I Wake): 3.9

        Kan Bağı (Blood Father): 6.7

        Kanlı Girdap (The Ghosts of Garip): 0.8

        Karanlık Sular (The Shallows): 5.5

        Kralın Kılıcı: Final Fantasy XV (Kingsglaive: Final Fantasy XV): 3.3

        Kurtarıcı (Extraction): 4.5

        Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit (Independence Day: Resurgence): 5.1

        Lanetli Anathar: 0.8

        Midnight Special: 5.8

        Mike ve Dave: Ah Bir Sevgili Yapsak (Mike and Dave Needs Wedding Dates): 4.3

        Nefesini Tut (Don’t Breathe): 4.5

        Neon Şeytan (The Neon Demon): 7.4

        Oyun (Nerve): 7

        Prensim (Mon Roi): 4.5

        Saraybosna’da Ölüm (Smrt U Sarajevu): 5.5

        Star Trek: Sonsuzluk (Star Trek Beyond): 5.4

        Suicide Squad: 5

        Suikast (Mechanic: Resurrection): 2.8

        Sultan: 4.9

        Şeytanın Oyuncakları (Worry Dolls): 0.9

        Şimdi Nereyi İşgal Edelim? (Where to Invade Next): 6.7

        Tarzan Efsanesi (The Legend of Tarzan): 6.3

        Üç Harfliler 3: Kara Büyü: 2.7

        Veronique’in İkili Yaşamı (La Double Vie de Veronique): 9.7

        Viral: 4.5

        Yüce Adalet (The Whole Truth): 3.8

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar