Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Biliyorsunuz bir süredir Ercüment Ovalı, Korona aşısı üzerinde çalışıyor. Aslında aşı üzerine çalışan tek isim o değil, şu an TÜBİTAK çatısı altında 8 farklı ekip aşı bulmak için uğraşıyor. Onlarca araştırmacı ve akademisyen gecesini gündüzüne katıyor.

        Diğer ekiplerin çalışmalarının ne aşamada olduğundan pek haberimiz olmuyor ama Ercüment Ovalı arada sosyal medya hesabından son gelişmeleri paylaşıyor. Böyle yaptığı için de biraz eleştiriliyor.

        Dün Twitter’dan yeni bir açıklama daha yaptı. “Kahramanlarım Sars Cov-2 spesifik 1 milyon doz aşıyı üretmeyi başardılar. Yeni hedef 2 milyon. Nihai hedef 40 milyon. 1.basamak hayvan testlerini başarı ile geçtik. 2. basamak hayvan çalışması bitti. Veriler analiz ediliyor. Sonuçlar TUBİTAK'a rapor edildi. Hedef klinik çalışma” diye yazdı.

        Bu açıklamasını görünce ilk önce “Henüz insanlar üzerindeki etkisi onaylanmamış bir aşıdan neden 1 milyon doz üretilsin? Yoksa Ercüment Ovalı dikkat çekmeye mi çalışıyor” diye düşündüm.

        Sonra kendisini aradım. Daha ben sorumu tamamlamadan “Bitmemiş bir aşıdan neden o kadar çok ürettik? Bugün herkes bana bunu soruyor” diye başladı söze ve 1 milyon dozun nedenini şu sözlerle anlattı:

        REKLAM

        “European Medicines Agency (EMA)’nın böyle bir kuralı var. ‘Daha önce laboratuarda küçük parçalar halinde üretip test ettiğin ürünlerin sonuçları iyi olabilir ama ben senin insana uygulayacağın son ürünü birkaç milyon doz üretip onu test etmeni istiyorum. Aksi halde sana klinik çalışma izni vermem. Toptan üretim yapacak sonra onların içinden rastgele seçtiğin örnekler ile test yapacaksın ki ürününün güvenli olduğuna inanayım’ diyor.

        Bu yüzden 2 milyon doz aşı üreteceğim ve 3. basamakta bunlar arasından rastgele seçtiğim 100 örneği hayvanlar üzerinde uygulayacağım.

        Eğer bu klinik testler başarılı olursa insanlar üzerinde uygulama aşamasında 40 milyon dozu üretmeye başlayacağım. O 40 milyon dozu da yeniden hayvan testine almak zorundayım.

        Aşı üreticilerinin en büyük riski bu. Türkiye’de birçok kişi aşı üretmeye kalkabilir ama bunu yapabilecek başka bir ekip yok çünkü böyle milyon dolarlık bir yatırımı yapacak güçleri yok.”

        Ercüment Ovalı, geçen ay Habertürk TV’den Kürşad Oğuz’a verdiği röportajda üzerinde çalıştığı aşının DNA teknolojisi kullanılarak yapılan rekombinant aşılardan değil, geçmişten beri geleneksel yöntemlerle elde edilen aşı türü olduğunu açıklamıştı. Dünkü sohbetimizde de bunun altını çizdi:

        “Bizim üzerinde çalıştığımız rekombinant aşı değil. Rekabet edebilmemizin sebebi bu. Biz virüsü olduğu gibi kullanıyoruz. Türkiye’de rekombinant aşı üzerinde çalışan çok iyi gruplar var. O çok sofistike ve doğru bir teknoloji ama pandemilere yetişmez. O çalışmalar uzun vadelidir ve Türkiye’nin gelecekteki politikaları için çok önemli işlerdir. Türkiye’de benim hayran olduğum böyle üç model var. İsim vermeyeyim, gerçekten inanılmaz iyiler ama yetiştiremezler. Bir sonraki yaza ancak biter. Biz onları asla rakip olarak görmüyoruz. Türkiye’nin geleceği onlar. Aşı üzerinde çalışan grupların hepsi çok profesyoneller. Ama bizim yolumuz pandemiye yönelik.”

        Prof. Dr. Ercüment Ovalı
        Prof. Dr. Ercüment Ovalı

        ‘AŞI ÜZERİNDE ÇALIŞAN DİĞER GRUPLAR DA ÇOK İYİLER’

        “Peki şu an aşı üzerinde çalışan 8 grup içinde sizden başka geleneksel aşı üzerinde çalışan var mı?” diye de sordum.

        “2 grup daha var. Onlar da çok iyiler. Emeklerine saygı duyuyorum. Örneğin Konya Selçuk Üniversitesi’nden bir grup var, çok iyi niyetle çalışıyorlar. Özel bir firmayla işbirliği içinde müthiş işler yapıyorlar. Aşı ile ilgili TÜBİTAK’ın düzenlediği son toplantıda onlara “Size yardım edelim” dedim. Biz ekonomik olarak güçlü bir grubuz. Böyle bir avantajımız var.

        Hatta aramızda şöyle bir konuşma geçti. Aşı bulunduğunda ilk kendi üzerimizde deneyeceğiz. Bütün gruplar bunu söylüyor. İşte bu kadar iyi niyetle ve fedakârca çalışan bir bilim dünyası var Türkiye’de.

        Ben de aşıyı ilk kendi üzerimde deneyeceğim çünkü zaman kazanmaya çalışıyoruz.

        Biz kapitalist değiliz. Eğer aşıma güveniyorsam deneklere vermeden önce kendime yapmam lazım.

        TÜBİTAK’ta çalışan bütün bilim adamı arkadaşlarım benimle aynı fikirde. Hepimiz çok heyecanlıyız. Bütün ekipleri tebrik ediyorum. Bizim tek farkımız ekonomik bir sıkıntımızın olmaması” dedi.

        ‘AŞI ÇOK UCUZ OLACAK’

        Aşı çalışması başarılı olursa fiyatı nasıl olacak?

        “Maliyeti yüksek çıktı ama satış fiyatı çok çok ucuz olacak çünkü 30-40 milyon üretilecek. Devlet karşılamazsa bile herkesin ulaşabileceği bir fiyatı olacak” iddiasında bulunuyor Ovalı.

        “HEDEF 1 ŞUBAT 2021”

        REKLAM

        Dünyada pek çok ülke aşı konusunda büyük bir rekabet içinde. Zamanlama çok önemli. Yurtdışındaki aşı çalışmalara kıyasla neredeyiz? Türkiye’deki süreç tahminen ne zaman tamamlanır?

        Prof. Dr. Ovalı’nın hedefi 1 Şubat. “Görünen o ki yurtdışındaki gruplar aşıyı Ekim-Kasım gibi getirecekler. Biz onlardan 3 ay sonra çıkarabileceğiz” diyor.

        “EYLÜL’DE İKİNCİ DALGA GELEBİLİR, VİRÜS MUTASYONA UĞRUYOR”

        Peki salgında ikinci dalga mı geliyor? Şu sıralar en büyük korkularımızdan biri bu. Prof. Dr. Ovalı da bu konuda kaygılı. “Umarım yanılırım ama Eylül sonu gibi ikinci dalganın gelebileceğini düşünüyorum. Şu an yaşadığımız artışlar ikinci dalga değil, erken bozulan tedbirlerin bir sonucu. Tekrar 2 binli rakamlara çıkabiliriz. Tek umudum mutasyon. Virüs sürekli mutasyon geçiriyor. Biz 153 ayrı varyasyon saptadık. Etkisini zayıflatacak derecede bir mutasyona uğrarsa bir sabah uyandığımızda pandemi bitmiş olabilir.” diyor.

        “AMACIM MEŞHUR OLMAK DEĞİL”

        Aşı üzerinde ciddi biçimde çalışan diğer ekipler sosyal medyadan açıklama yapmazken Ercüment Ovalı’nın yaptığı paylaşımlar bilim dünyasında eleştirilere neden oluyor.

        “Sosyal medya bunun mecrası değil. İnsan hayatı için çok önemli bir süreç işletilirken Prof. Dr. Ovalı’nın açıklamaları aşı üzerinde çalışan diğer akademisyenlerin moralini bozuyor” diye düşünen çevreler var.

        Prof. Dr. Ovalı’ya bu eleştirileri de sordum.

        “Aslında Twitter’ı kapatmıştım. Bu akşam tekrar kapatacağım ve yeni müjdeye kadar da açmayacağım. Amacım meşhur olmak değil ama benim twitlerim olmasa çalışmalarımızdan kimsenin haberi olmayacak. Bizi görmezden gelen sisteme 'Biz de varız' demek için sosyal medyaya yazıyorum. Tek derdim ‘Biz varız ve en ilerideyiz’ demek” diyor.

        TÜBİTAK Başkanı teşekkürü hak ediyor

        TÜBİTAK Başkanı teşekkürü hak ediyor
        0:00 / 0:00

        Dünyada korona aşısı konusunda öyle büyük bir rekabet var ki, aşıyı bulmamız en az İHA–SİHA üretiyor olmamız kadar önemli.

        Tıpkı savunma sanayinde olduğu gibi aşı ve ilaç alanında da ciddi bir atılım yapma potansiyelimiz var.

        TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal bu konuya kafayı takmış durumda.

        Yakın çalışma arkadaşları Prof. Dr. Mandal için “Bütün gün laboratuarları geziyor. Durmaksızın çalışıyor. Gece TÜBİTAK binasının önünden geçerken yanan bir ışık görürseniz kesin Prof. Mandal’ın odasıdır” diye anlatıyorlar.

        Bu arada uluslararası rekabet o kadar artmış ki Türkiye’deki çalışmaları yavaşlatmak için ithal olarak alınan ekipmanlara kota uygulayan ülkeler varmış. Deney fareleri gibi kritik ihtiyaçların tedarikindeki ciddi zorluklara rağmen TÜBİTAK bilim insanlarını ciddi şekilde destekliyor.

        İster Ercüment Ovalı ister diğer gruplardan biri olsun fark etmez, mühim olan birlikte başarmamız.

        O yüzden ilaç ve aşı çalışmalarını siyaset üstü bir mesele olarak görüp hepsini destekleyen TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal da ciddi bir teşekkürü hak ediyor.

        Diğer Yazılar