Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ne lobiymiş arkadaş!

        Koltuk döşemesi lime lime olmuş leş gibi araçlarla yola çıkan bunlar.

        “Bugün bir arkadaşın yerine bakıyorum” diyerek iti kopuğu şoför koltuğuna oturtan bunlar.

        “Ben karşının taksisiyim yolu siz tarif edin” diyerek Beşiktaş’tan köprüye çıkışı bile bilmeyen adamlara lisans veren bunlar.

        Taksimetreyi çalıştırmayıp sonra “Unutmuşum” diye pişkinlik yapan bunlar.

        Mütemadiyen turist dolandırarak ülkenin itibarını yerle bir eden bunlar.

        Tek vardiyalı saat sistemini dayatıp saat 14.00-15.00 sularında hiçbir taksi bulamamanıza neden olan bunlar.

        Sahte para üstü veren bunlar, “Bozuğum yok” deyip fazla para koparmaya çalışan bunlar.

        Plakayı not almadıysanız inerken unuttuğunuz eşyaların üstüne bir bardak su içmenize neden olan bunlar.

        Saçma sapan müzikleri sonuna kadar açan ya da yol boyunca telefonda konuşup başınızı şişiren bunlar.

        Taksi fişi isteyince “Yanımda yok” diyen bunlar...

        Daha sayacak çok şey var ama uzatmamayım.

        Ha aralarında namuslu düzgün işini iyi yapanlar yok mu? Elbette var. Denk gelirseniz o gün sizden şanslısı yok.

        Ama şunu artık anlamaları lazım: aralarındaki kötüleri ayıklamak bizim işimiz değil.

        Turkuaz taksi çıkınca “Oh tamam biraz fazla para versek bile bunlar daha iyi olur en azından” dedim ama heyhat iki sefer bindim, onlarda da araçta sigara içene, müziği sonuna kadar açana denk geldim. Zaten sayıları çok az.

        REKLAM

        Dünyanın bütün metropol kentlerinde Uber gibi, Didi gibi medeni taksi sistemleri varken biz bu ilkelliğe mecbur muyuz?

        Açarsın mobil uygulamayı, yazarsın alınacağın ve bırakılacağın noktayı, kaç lira tutacak, şoför kim, kaç dakika sonra seni alacak hepsini görürsün. Gelen araç pırıl pırıldır, su ikram edilir. Arabanın sınıfına göre fiyat seçeneği vardır. Aynı dili konuşmuyorsan bile uygulama üzerinden temel bir sohbet edebilirsin. Ödemeyi uygulama üzerinden yaparsın, nakit paraya dokunmak zorunda kalmazsın. Faturası mailine gelir. Şoför hakkında yorum yazarsın, vesaire...

        Bitaksi önceleri fena değildi ama sonra o da tamamen bozuldu. Yoğun saatte zaten işe yaramıyordu. Navigasyon sistemi trafiği hesaplamıyordu, 5 dakika sonra varacak araç 25 dakika sonra geliyordu. İ-Taksi de ondan farklı değil.

        Eğer Ekrem İmamoğlu bütün bu sorunları çözecek bir sistem getirecekse, UBER’e benzer belediyeye bağlı yerli bir sistem geliştirebilecekse, taksici lobisiyle mücadelesinde sonuna kadar yanındayım.

        Ama yok eğer şu anki sarı taksi kâbusuna 5 bin tane de o ekleyecekse bu şehre çok büyük kötülük etmiş olur.

        Sıra dışı bir diplomat Volkan Bozkır

        Sıra dışı bir diplomat Volkan Bozkır
        0:00 / 0:00

        Birleşmiş Milletler Genel Kurul Başkanlığı’na eski AB Bakanı ve TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Büyükelçi Volkan Bozkır’ın seçilmesi son dönemde ülkece yaşadığımız en gurur verici gelişmelerden biri.

        Volkan Bozkır Dışişleri’nin diplomasi geleneğinden gelen, siyasete atıldıktan sonra da zarafetinden asla ödün vermeyen klâs bir isim.

        Bu göreve seçilmesine bir yandan seviniyorum ama yaşadığı talihsizliğe de üzülüyorum çünkü bu yıl korona salgını nedeniyle devlet başkanları Eylül ayında toplanacak Genel Kurul toplantılarına katılmayacak. Zirve video konferans yöntemiyle yapılacak.

        Gerçi Volkan Bozkır buna da bir çare önermiş.

        “Genel Kurul'da her ülke masasında bir ülke temsilcisi oturacak. Genel Kurul Başkanı, bir ülke başkanını anons edecek. Eskiden nasıl yürüyerek kürsüye gelip konuştuysa şimdi de yine o mesajı ekranda çıkacak, yani Genel Kurul ortamında dünyaya mesajını verecek” diyor.

        En azında Volkan Bey’i Genel Kurul Başkanlık divanında zirveyi yönetirken görebileceğiz.

        2014 yılında AB Bakanlığı yaptığı dönemde kendisiyle ile uzun bir röportaj yapmış, hakkında bilinmeyenleri sormuştum. Arşivden bakınca ne kadar renkli bir kişilik olduğunu hatırladım.

        - Bir kere tam bir Fenerbahçe fanatiği. Programlarında maç saatleri yazıyor, o sırada ekibin araması yasak.

        REKLAM

        - Gençliğinde özel günlerde Ankara Oteli’nde, Bulvar Palas’ta, Dedeman’da orkestralarda org ve gitar çalarmış. “Sesim de fena değildi, söylüyordum o zamanlar” diye anlatıyor.

        - Babası İstanbul Kocamustafapaşalı ama memur olduğu için Volkan Bey Ankara’da büyümüş.

        - Monşer bir aileden gelmediği için Dışişleri’ndeki ilk yıllarında çok zorluk çekmiş. Ankara Koleji ve Ankara Hukuk mezunu olduğunu öğrenince “Ya Galatasaraylı ya da Mülkiyeli olmalısın, yanlış yere gelmişsin. Yan tarafta Adalet Bakanlığı var, oraya git” demişler.

        - Eşi Nazlı Hanım tiyatro eleştirmeni. Volkan Bey’in görevi yüzünden çalışamamış.

        - Kızı Okşan Bilkent’te mütercim tercümanlık okumuş, marketing üzerine çalışmış. Oğlu Oytun Amerika’da müzik işletmesi eğitimi almış.

        - Bebek’teki meşhur Lucca’nın ve Zorlu’daki Cantinery’nin sahibi Cem Mirap, Volkan Bozkır’ın damadı.

        - Hançer koleksiyonu var. Azeri, Fas, Hint hançerleri topluyor.

        - Hukuk fakültesinde okurken Mülkiye takımında basketbol oynamış. Sonra tenise başlayıp turnuvalara katılmış. 40’ından sonra kayağa merak salmış. Sonra sakatlanma korkusuyla hepsini birden bırakmış!

        Lafın kısası BM gibi tüm dünya renklerini barındıran uluslararası bir kuruluşa da Volkan Bozkır gibi bir diplomat yakışırdı. Yolu açık olsun...

        Cüneyt'e haksızlık ediyorlar

        Cüneyt'e haksızlık ediyorlar
        0:00 / 0:00

        Youtube’da yeni bir yol seçti kendine. Başarılı da oldu. 1 milyon aboneye ulaşmak zevzek içeriklerle prim yapan Youtuber’lar için kolay olabilir ama haber programı yapan bir gazeteci için bu net bir başarıdır.

        Hele de ki bunu mahallecilik yapmadan yani işin kolayına kaçmadan yapıyorken...

        Son aylarda hemen hemen tüm partilerden siyasetçileri konuk etti.

        Fakat yine de kimseye yaranamıyor. Sağdan da vuruyorlar, soldan da...

        Önceki gün HDP’den Garo Paylan’ı aldı yayına. Teşekkür bir tarafa en büyük eleştiriler ve hakaretler HDP’lilerden geldi.

        Vay efendim neden yayında sadece “PKK’yı terör örgütü olarak görüyor musunuz?” diye sormuş.

        Gerçi haksız sayılmazlar, soracak daha çok soru vardı. Mesela “Dün ekmeğinin peşinde 4 gariban işçinin yol çalışması sırasında Silopi’de bomba patlatılarak öldürülmesi de 'sebep değil sonuç' mudur?” diye de sorabilirdi...

        Gazeteciliğin esası her meşru siyasi görüşe eşit mesafeden yaklaşıp gereken soruları sormaktır. Biz sorumuzu sorar, “Takdir kamuoyunun” deriz. Konuğun verdiği yanıtın değerlendirmesini halk yapar.

        Tam da bunu yapmaya çalışıyor Cüneyt. Hakkında atıp tutanların haksızlık ettiğini düşünüyorum.

        Diğer Yazılar