Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Fatih Portakal’ın ayrıldığına dair iddialar ortaya çıkınca medya dünyasında yerine gelecek isimle ilgili büyük bahisler açıldı.

        İzleyici kitlesi en çok muhalif ve sivri dilli tarzlarından dolayı Nevşin Mengü ve İrfan Değirmenci’yi istiyordu. Cüneyt Özdemir’in ve Ünsal Ünlü’nün de adı epeyce geçti. Gazeteciler arasında bambaşka isimler de konuşuldu.

        Fakat hiç kimsenin aklından Selçuk Tepeli ismi geçmedi.

        Hatta meslekte duayen bir isim “Bana 3 bin gazeteci say desen içinde Selçuk aklıma gelmezdi” dedi.

        Akıllara gelmemesi de aslında son derece normal çünkü Selçuk televizyon izleyicisinin yakından bildiği bir şöhret değil. Yaklaşık 6 aydır sabah 06.00 kuşağında Serap Belet ile ekranlardaydı. Daha önce çeşitli dış politika programları da yapmıştı ama daha çok işin mutfağındaydı. 2013’ten sonra gazetede, ardından da kısa bir süre televizyonda yayın yönetmenliğimizi yaptı.

        Büyük şöhret olmak bir kenara, Twitter hesabı bile yoktu çünkü sosyal medyanın belirlediği gündemin gücüne inanmayanlardandı.

        Fox izleyicisinin şu an merak ettiği tek bir şey var o da acaba yerine gelen kişi Fatih Portakal kadar muhalif ve cesur yorumlar yapabilecek mi?

        Onlara bir iyi bir de kötü haberim var.

        Selçuk’u yandaş veya muhalif diye alışılageldik kalıplara sokmak mümkün değil. Kafası farklı çalışır. Hava durumuyla ilgili yaptığınız bir yoruma kızıp gökyüzünde toplanan bulutların yağmur mu yoksa kar mı getireceği üzerine saatlerce konuşabilir ya da ısırdığı elmanın menşei üzerine kesintisiz 8 saat detay anlatabilir. Dışarıdan bakanlar için ‘efendi çocuk’, yakından tanıyanlar içinse ‘tanımlanamayan bir cisim’ gibidir. Çok çalışır, iddialı ve iddiacıdır. İlk bakışta mütevazı gibi görünse de özgüveni oldukça yüksektir. Sorulduğunda “Ben gazeteci değilim” der ve işe bir CEO mantığıyla yaklaştığını ima eder.

        REKLAM

        Açık konuşmak gerekirse Fox’taki yeni görevini duyunca ben de şaşırdım ama şaşkınlığım çok uzun sürmedi çünkü Fatih Portakal’ı da pek çoğumuz o göreve gelmeden önce hiç tanımıyorduk. Belli ki yerine geçecek ismin belli bir bagajı olmasın ama ‘huysuzlukta’ Portakal’ı aratmasın istediler!

        Espri bir yana televizyonculuk tıpkı sinema gibi kast işidir. Yeni karakterler yaratmak gerekir. Bu bakımdan Selçuk Tepeli’nin, Habertürk TV’nin sabah kuşağında başladığı yorumlu habercilik macerasını Fox TV’de daha da ileri taşıyabileceğini ve televizyonların sürpriz bir karakter kazanabileceğini düşünüyorum. Bu bakımdan doğru isim olduğunu söyleyebiliriz.

        Yolu açık olsun.

        Fatih Portakal'ınki de Meryem Uzerli sendromu mu?

        Fatih Portakal'ınki de Meryem Uzerli sendromu mu?
        0:00 / 0:00

        Gazetecilik, özellikle de televizyonculuk stresli meslek. Canlı yayında bir hata yapar mıyım, ağzımdan çıkan yorum yanlış anlaşılır mı, linç yer miyim... Hepsini hesap etmek, izleyicilerden gelen tepkileri göğüslemek, reyting yarışında da başarılı olmak zorundasınız.

        Üstelik yapacağınız hataların maliyeti de çok ağır. Edeceğiniz tek cümleyle işinizden olabilir ya da mahkeme kapılarına düşebilirsiniz.

        Fazla temkinli olursanız bu sefer de korkaklıkla suçlanabilir ya da hiç fark edilmeyebilirsiniz.

        Yani dışarıdan bakınca ışıltılı görünse de hiç kolay iş değil.

        Hele bir de ego tehlikesi var ki o en fenası... Kitlelerin alkışları ile gaza gelip, şöhretin ışıltısıyla büyük bir kibre kapılırsanız hatalarınızı göremez olur, en yakın dostlarınızı kaybedersiniz. Kalabalıklar içinde yalnızlaşırsınız.

        Fatih Portakal’ın Fox TV’yi bırakmasının arkasında siyasi baskı ya da maddi anlaşmazlık yattığını iddia edenler oldu. Fakat anlıyoruz ki sadece ve sadece huzur için bıraktı.

        En çok izlenen program olmak, kitleler tarafından sürekli alkışlanmak, “İşte cesur gazeteci” diye parmakla gösterilmek illa mutluluk getirecek diye bir şey yok. Yükseldikçe üstünüzdeki flaşların sayısı artıyor, stresiniz katlanıyor. Hele bir de rakipsizseniz anlam arayışınız boşluğa düşüyor.

        Bu yüzden Fatih Portakal’ın ayrılışı bana yıllar önce Meryem Uzerli’nin, Muhteşem Yüzyıl’ın zirvesindeyken tükenmişlik sendromu yaşayarak Berlin’e kaçmasını hatırlattı.

        Portakal’ın ayrılış haberi yayılınca gazeteci bir arkadaşım “Kesin uzun tatilin etkisi. “Güzel güzel balığımı tutayım, keyfime bakayım, ne uğraşacağım” dedi herhalde. Demek ki o kadar uzun tatil yapmamak gerekiyor. Tatili uzatırsak birbirimizi uyaralım!” diye esprili bir mesaj atmış. Kim bilir belki gerçekten de tatil fazla iyi geldi.

        Ama ben yine de Portakal’ın ‘Ferrari’sini Satan Bilge’ modundan bir süre sonra sıkılacağını ve başka bir şekilde, belki de siyasette yine iddialı bir pozisyonda karşımıza çıkacağını zannediyorum. Mesela son haftalarda desteğini açıkça gösterdiği Muharrem İnce ile Memleket Hareketi’ne katılır mı acaba?

        Diğer Yazılar