Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hükümet, “Reform dediysek de Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş için sözlerimizden bir anda dönecek değiliz” mesajı verdi.

        Cumhur İttifakı güçlendi, MHP ve Devlet Bahçeli daha çok güçlendi.

        Önce Berat Albayrak, ardından Bülent Arınç… Erdoğan tüm camiaya “Ayağınızı denk alın, kimse vazgeçilmez değil” demiş oldu.

        7 yıllık güvenlikçi paradigmanın 7 günde değişmeyeceği kesinleşti.

        ‘Reform’ ve ‘yeni dönem’ söyleminden vazgeçilmedi ama zamana yayarak ve alıştıra alıştıra bir dönüşüm deneneceği belli oldu.

        Arınç’a en çok Kavala ve Demirtaş kızmış olmalı. AİHM ve AYM kararları gereği, sessiz sedasız bir tahliye belki de mümkünken, ötelenmiş oldu.

        Meral Akşener, üst üste sert açıklamalarıyla tarafının muhalefet bloku olduğunu bir kez daha gösterdi.

        Cemil Çiçek'in tavır farkı

        Cemil Çiçek'in tavır farkı
        0:00 / 0:00

        Reform söyleminin ardından en çok iki ismin sözleri dikkat çekmişti, Bülent Arınç ve Cemil Çiçek.

        Aslında ilk önce konuşan Çiçek’ti. Karar Gazetesi'nden Ahmet Taşgetiren’e “Reform kelimesi çok aşındı, kimse bir şey beklemesin. Bize topyekün bir tevbe-i nasûh lazım” demesi hükümete yönelik ciddi bir eleştiri olarak okunmuştu.

        Ayrıca iktidarın limoni olduğu Karar Gazetesi’ne konuşması Cumhurbaşkanı’nın da tepkisini çekmiş duyduğum kadarıyla.

        Arınç’ın yarattığı kriz ile birleşince Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu'nun topyekûn tasfiyesi dahi gündeme gelmiş.

        Arınç’a kıyasla her zaman daha temkinli bir çizgide ilerleyen Çiçek, yaklaşan fırtınayı görmüş olmalı ki kendi pozisyonunu ayırmakta gecikmedi.

        Önceki gece ben yayındayken programımıza bağlandı ve sözlerine açıklık getiren açıklamalar yaptı.

        Öncelikle “Görülmekte olan davalarla ilgili Arınç’ın yaptığı yorumları doğru bulmuyorum” diyerek tarafını belli etti.

        Ardından AYM kararlarının tartışmaya açık olmadığına da vurgu yaparak adaletten yana tavrını ortaya koydu.

        Arınç’ın bu haftakine benzer eleştirileri kurul toplantılarında bizzat Erdoğan’a da söylediği speküle edilmiş, hatta Arınç’ı Erdoğan’ın teşvik ettiğine dair gerçeklikten uzak yorumlar yapılmıştı.

        “Sahi ne konuşuyorsunuz o toplantılarda? Arınç eleştirilerini Cumhurbaşkanı’na da söylüyor mu?” diye açıkça sordum Çiçek’e.

        “Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’nda sadece devlet sorunlarını konuşuyoruz. Orası AK Parti İstişare Kurulu değil. Gündelik siyaseti, partiler arası ilişkileri konuşmuyoruz” diyerek çok merak edilen bir meseleyi açıkladı. Bu vesileyle kurulun bekasını da korumaya çalıştı.

        Peki Çiçek parti içindeki muhalif kanattan mı?

        Sık sık gündeme gelen bu iddiaya da son tartışmalar üzerinden yanıt verdi.

        “Bugünün siyasi ortamında kimse başkasını suçlamak için benim sözlerimi kullanmasın. AK Parti ya da Cumhur İttifakı ile ilgili bir sıkıntı çıkarılmak isteniyorsa benim laflarımdan o değirmene söz çıkmaz” diyerek de Erdoğan’a ya da ittifaka muhalif olmadığının altını çizdi.

        Arınç’ın istifası şimdilik istişare kurulunun topyekûn tasfiyesini engellemiş görünüyor ama önümüzdeki süreçte Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan tüm kurullarda yapısal bir dönüşüme gidilirse kimse şaşırmasın.

        Bir Başkadır'a dair esaslı bir soru

        Bir Başkadır'a dair esaslı bir soru
        0:00 / 0:00

        Bir Başkadır üzerine onlarca yazı binlerce yorum yazıldı. Aralarında benim en çok dikkatimi çekenlerden biri gazeteci Meryem İlayda Atlas’ın Star Gazetesi’nde yazdıkları oldu.

        “Bu diziyi 2000’lerin başında izlemiş olsaydım, Gülbin’in Peri’nin arkasından söylenmesi beni rahatlatırdı, mutlu ederdi. O yargıların oluştuğu yıllarda, 28 Şubat dönemlerinde Peri, Amerika’sında okurken, yüzlerce başörtülü kadın da yurt dışında okul yollarına düşmüştü.

        Meryem’in hikâyesini anlatmak kolay. Peki ya Peri gibi yurt dışında okumuş, filtre kahve içen başörtülü kadının hikâyesini anlatmak?” diye soruyor Meryem İlayda...

        Ve bunun arkasında özel sektörde, başörtülü ve eğitimli kadınlara karşı hâlâ adı konmamış bir şekilde devam eden ‘görmeme’ isteği olduğunu söylüyor.

        Haksız mı? Karşılaşmıyor muyuz yoksa onları anlatmaya cesaretimiz mi yok?

        Diğer Yazılar