Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Sorgun, "İşsizim, açım diye geliyorlar, iş beğenmiyorlar" demiş.

        “Bize ‘Yandım, bittim’ diye gelenler oluyor. Bir işadamını arıyorum. 'Hemen gönder' diyor. Bize iş için gelenler sonra ‘Belediye olmaz mı, hastane olmaz mı?' diyor. Bu iş beğenmeme. '08.00-17.00 çalışacağım, cumartesi-pazar tatil olacak' diyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Ağır iş kollarında çalışanların çoğu nereli? Suriyeliler. Sanayici ‘Eğer Suriyeliler olmazsa sanayi bitti’ diyor” diye de eklemiş.

        Sorgun’un bu sözleri hem gerçeklikten kopuk hem de her kesimden vatandaşı kızdıracak cinsten çünkü...

        Türkiye’de 3.5 milyondan fazla Suriyeli var ama en fazla 35 bini legal olarak çalışıyor.

        Yani sigortasız, güvencesiz, mesai saati kavramı olmadan, kaçak olarak çalışan yüz binlerce Suriyeli mevcut.

        Pek çoğunun sanayide ağır işlerde çalıştığını tahmin etmek hiç zor değil.

        Dolayısıyla, Sorgun’un bahsettiği işadamları daha az maaş ödemek uğruna Suriyelilerin emeğini sömürmek yerine sigortalı işçi çalıştırsalar...

        “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok” diyerek küçümsediği ama aslında evrensel insan hakkı olan mesai düzenlemesini uygulasalar...

        Evine ekmek götürme derdi olan vatandaşımız yine de o işi elinin tersiyle iter mi?

        Kaldı ki işsiz dediğiniz kategori yalnızca ağır sanayide çalışacak vasıfsız işgücünden ibaret değil. Hatta TÜİK verilerine göre şu an ülkemizde üniversite mezunlarının işsizlik oranı ilköğretim mezunlarından daha fazla.

        Bir ülkenin ekonomik büyüklüğü ucuz ve vasıfsız işgücüyle değil, üniversite mezunu gençlere istihdam yaratabilmesiyle, beyin göçünün önüne geçebilmesiyle ölçülür.

        Ayrıca sözleri siyasi iletişim açısından tam bir fiyasko çünkü AK Parti seçmeninin de rahatsız olduğu Suriyelilere karşı öfkeyi büyütüyor.

        “İş beğenmiyorlar” diye halkımıza kızacağınıza “Biz nerede hata yaptık?” diye düşünerek kendinizi sorgulayın Ahmet Bey...

        Bravo Erciyes Üniversitesi

        Bravo Erciyes Üniversitesi
        0:00 / 0:00

        Türkiye’de 16 farklı aşı çalışması var. Bunların içinde laboratuvar ve hayvan deneylerini başarıyla tamamlayarak klinik test aşamasına geçen yani insan üzerinde denenen ilk aşı Kayseri Erciyes Üniversitesi’nin yürüttüğü oldu.

        Prof. Dr. Aykut Özdarendeli’nin ekibiyle geliştirdiği bu aşı başarılı olursa buzdolabı sıcaklığında da saklanabilecekmiş.

        Anadolu’da kurulan kimi üniversiteler her hafta abuk sabuk skandallarla gündeme gelirken, Erciyes Üniversitesi’nin bu başarısı kesinlikle alkışı hak ediyor.

        Prof. Dr. Özdarendeli, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına karşı da aşı geliştiriyor.

        Erciyes Üniversitesi’nin bu çabası, bilimsel araştırmalar için ayrılan kaynaklarla tencere tava alan üniversitelerimize de örnek olur inşallah.

        'Atlattım, tamam' demeyin

        'Atlattım, tamam' demeyin
        0:00 / 0:00

        Teknik Direktör Yılmaz Vural ikinci kez korona virüse yakalandı. Üstelik bu sefer yoğun bakımda. Artık şundan kesin olarak eminiz: Bu lanet hastalık insanın yakasına tekrar tekrar yapışabiliyor.

        Hem de daha ağır şekilde.

        Eğer ki bir kez yakalandıysanız, “Antikor geliştirdim, bana artık bir şey olmaz” falan demeyin.

        Aksine daha sıkı tedbir alın, önlemlerde boşluk bırakmayın...

        Vural’ın şahsında şu an hastalıkla pençeleşen herkese acil şifalar dilerim...

        'Efsane cuma' tantanasının bende yarattığı duygular

        'Efsane cuma' tantanasının bende yarattığı duygular
        0:00 / 0:00

        Efsane cuma, efsane hafta sonu gibi indirim kampanyalarını gördükçe...

        Esnafımız için sevinsem de, günlerdir üstümüze boca edilen reklamlar yüzünden alışveriş iştahım tamamen kaçıyor.

        Önce zam yapıp sonra indirim varmış gibi eski fiyattan ürün satanları tek tek ifşa etmek istiyorum.

        Korona salgınına aldırış etmeden mağazaların önüne yığılan kalabalıklara “Hey, o kazağı almazsan ölmezsin ama virüs seni öldürebilir” diye haykırmak istiyorum.

        Birkaç hafta sonra yüzde 70 indirime girecek markaların, yüzde 20 indirimi büyük bir olaymış gibi pazarlamasına acayip içerliyorum.

        Fiyatı 3 kuruşa düşen mallar hakkında “Demek ki ederi buymuş, resmen kazıklanıyormuşuz” diye düşünmeden edemiyorum.

        Diğer Yazılar