İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emre Erdoğan ve Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, Türkiye’de kutuplaşmanın boyutlarını ölçmek için bir araştırma yapmış.
Telefon aramasına dayanan gelgeç bir anket değil, ciddi bir akademik çalışma. 4 bin kişiyle 2 ay boyunca yüz yüze görüşmüşler.
Sonuçlara göre, ekonomik kötüleşmeden, salgın ve terör tehdidinden herkes korkuyor.
Fakat mesele siyasi tartışmalara gelince çılgın bir kutuplaşma var. Sadece kendi oy verdiği partinin seçmenine güveniyor insanlar.
En korkunç sonuç ise komşuluk ve bir arada yaşama isteğiyle alakalı başlıkta karşımıza çıkıyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 67’si, çocuklarının 'en uzak' hissettikleri parti taraftarlarının çocuklarıyla oynamasını istemiyor!
Siyasetçilerin birbirine karşı hasmane tutumlarının insanlara da sirayet etmesi ne kadar üzücü… Siyaset gelir geçer, gündem de dengeler de değişir ama çocuklarımızı birbirine düşman ederek yetiştirirsek bu ülke asla iflah olmaz.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için AK Parti ile ittifak değil ama bir masa kurulabilir. Ana muhalefet partisi de orada olmak durumundadır" sözleri günlerdir tartışılıyor.
Akşener’in bu sözleri üzerine iki akşam uzun yayınlar yaptıktan sonra şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki parlamenter sisteme dönüş konusunda muhalefetin acilen yanıt vermesi gereken temel sorular var.
Birincisi, güçlendirilmiş parlamenter sistemden kastınız nedir? İYİ Parti, CHP, Saadet, yeni kurulan partiler ve hatta HDP… Aynı model üzerinde uzlaşabilecek misiniz? Bu uzlaşı için daha ne kadar bekleyeceksiniz?
Hedefiniz parlamenter sisteme seçimden önce mi geçmek yoksa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde bir dönem yönettikten sonra mı?
Seçimden önce geçmenizin yegâne yolu AK Parti’yi ikna etmekten geçiyor, bunu başarabilir misiniz?
Seçimden sonra geçmeniz de kolay değil. Anayasa değişikliğini referanduma götürebilmek için en az 360 milletvekili gerekiyor. Bu, muhalefetin şu anki milletvekili sayısına yaklaşık 100 vekil daha eklemeniz demek. Yani Cumhurbaşkanı seçiminden bağımsız parlamento çoğunluğunun da muhalefete geçmesi gerekir. Bunu başaramazsanız ne olacak? Millete açıkça “Cumhurbaşkanı muhalefet blokundan seçilse bile sistemi değiştiremeyebiliriz” diyebilecek misiniz?
Seçilecek Cumhurbaşkanı yetkilerin tadına vardıktan sonra sistemi değiştirmek istemezse ne olacak?
“Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı önemli değil çünkü asıl hedefimiz parlamenter sisteme dönüş” diyorsunuz fakat muhalif seçmenin güçlü aday beklentisini de karşılamak zorunda olduğunuzun farkında mısınız?
Ve en önemli soru; parlamenter sisteme geri dönülürse şu an en yüksek oyu alan AK Parti’nin MHP’nin desteği ile yeniden iktidar olacağı garanti gibi görünürken sistem değişikliğini seçmeninize nasıl anlatacaksınız?
Bu soruların yanıtını vermeden tüm seçim stratejinizi sistem değişikliğine odaklamanızın sizi fena halde dezavantajlı duruma düşürdüğünü göremiyor musunuz?
Bu arada Abdülkadir Selvi, dünkü yazısındaMeral Akşener’in “Parlamenter sisteme dönüş için AK Parti ve CHP ile uzlaşı masası” çağrısını “Siyasete kadın eli değince böyle oluyor” diyerek bir kadının hazırladığı yemek masasına benzetmiş.
“Mönü’de de başkanlık sistemi var” ifadesiyle ti'ye almış.
Teklifi bir erkek siyasetçi yapsa “Oyun kurucu, gündem belirleyici” gibi cümlelerle anlatılacak bir politik hamle, kadın siyasetçiden gelince birden “Kadın eli değdi”’ye dönüyor.
En ciddi meselelerde dahi zihinlerindeki cinsiyet rolü kalıplarını kıramıyor bazı meslektaşlarımız.
Ne yani bu saatten sonra size “Aslında iyi şefler erkeklerden çıkar, yemek yapmak, masa kurmak sadece kadın işi değildir” gibi klişelerle mi yanıt verelim?
Allah'tan “Elinin hamuruyla büyük işlere giriyor” falan demiyorsunuz!
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, eski AK Parti Milletvekili ve eski güreşçi Hamza Yerlikaya’nın sahte diploma nedeniyle yargılandığı iddiası dolaşıyor günlerdir medyada.
Yerlikaya’nın İmrahor Meslek Lisesi’nden alınmış sahte diploma ile Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’na kayıt yaptırdığı, mahkemenin de “Sanığın kullandığı diplomanın sahte olup bu, sahteliği yapanlarla dayanışma içine girdiğine, bu suça katıldığına dair herhangi bir delil yoktur. Mevcut delil durumuna göre ancak sanığın sahte olan diplomayı bilerek kullandığı söylenebilir” dediği öne sürülüyor.
Gelinen noktada olay CHP’li Engin Özkoç ile Yerlikaya arasında karşılıklı kişisel polemiğe dönüştü.
Yerlikaya Twitter’dan içinde açık öğretim lisesinin de olduğu diploma fotoğraflarını paylaşmış. Fakat Özkoç’a yanıt verirken “Tasması kimin elinde olduğu belli olmayan”, “Kaset kumpası mamulleri”, “Terörist cenazesinde boy gösteren” gibi ifadeler kullanmış.
Ortada bir iddia ve mahkeme tutanakları varsa, çıkıp buna karşı sakince yanıt vermek, “Bakın ben liseyi dışarıdan tamamladım, diplomamla ilgili bir sorun yok” demek yerine neden böyle bir üslup benimsiyor Yerlikaya, anlamak mümkün değil…
Ortada dolaşan mahkeme kaydı nedir? Gençlik zamanınızda yaptığınız bir hata mı var? Yoksa böyle bir olay hiç mi yaşanmadı? İftiraya mı uğradınız?
Çıkıp tane tane anlatsanız, güreşteki şampiyonluklarınızla Türkiye’ye yaşattığınız gurura yakışır olgun bir açıklama yapsanız, kamuoyu da meseleyi anlasa daha iyi olmaz mı Hamza Bey?
Bu söylediklerim elbette tüm partilerden siyasetçiler için geçerli… Hakkınızda bir haber ya da bir iddia çıktığında önce kamuoyunu aydınlatın, haklı olduğunuz anlaşılsın; siyasi ataklarınız sonra gelsin…
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.