Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Pazartesi akşamı Açık ve Net’te Prof. Dr. Ersan Şen ile Cem Küçük arasındaki tartışma dün sosyal medyada en çok konuşulanlar arasında yer aldı.

        Programı izlememiş olanlar için kısaca anlatayım; CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme yolculuğuna çıkacak olmasını konuşuyorduk.

        Konuklara “Kemal Bey kimlerle helalleşecek? Muhafazakârları kastediyorsa eğer, bu helalleşme atağı ile CHP’ye yıllardır oy vermeyen sağ-muhafazakâr Anadolu seçmeninin güvenini kazanabilir mi?” diye sordum.

        Bu soruma Ali Haydar Fırat içine sol kesimdeki kırgınlıkları da alan daha genel bir çerçeve çizdi.

        Söz sırası Prof. Dr. Ersan Şen’e geldiğinde tabiri caizse fırtına koptu çünkü ona göre bu tür çıkışlar zaman kaybıydı. Kılıçdaroğlu iktidara gelmek istiyorsa ekonomideki sorunları hangi programla ve hangi ekiple çözeceğini açıklamalıydı. Asıl 'milli beka' meselesi, Suriye’deki PYD yapılanması ve Kerkük’ün Barzani kontrolüne geçmesiydi. Kılıçdaroğlu illa helallik isteyecekse şehit yakınlarından istemeliydi.

        Buna karşıt olarak Cem Küçük ise Kılıçdaroğlu’nun helalleşme girişimini siyasi strateji açısından doğru bulduğunu, dolar 20 TL olsa bile sağ-muhafazakâr seçmen ikna edilmeden, sadece ekonomik argümanlarla seçimin kazanılamayacağını iddia etti.

        Peki Ersan Şen mi haklıydı yoksa Cem Küçük mü?

        Bu soruyu sormamın nedeni yaptığımız programa büyük önem atfediyor olmam değil, CHP içindeki iki ekolü yansıtıyor olduğunu düşünmem.

        CHP içinde bir grup Kemal Bey’in bu girişimini desteklerken, diğer bir grup ise kızmış.

        İlk videonun ardından “Kimi kastediyor?” veya “Ne gereği vardı?” homurdanmaları yükselmiş.

        Bu tepkiler Barış Yarkadaş'ın köşe yazısında vücut bulmuştu zaten.

        CHP Lideri, dünkü grup konuşmasında eleştirilere yanıt verdi.

        “Medyada bazılarının ‘Ne güzel muhalefet zaten kazanıyor, ne gerek vardı tüm bunlara?' demesine hüzünlendim. Çünkü bunlar bu söylediklerimi strateji zannediyor. Ne stratejisi! Ben gelecekte bu ülkenin çocuklarının ardımdan bu ülkeyi barıştırdığımı söylemelerini istiyorum. Hangi strateji çocuklarımızın geleceğinden daha önemli? Helalleşeceğiz dostlarım, helalleşeceğiz. Açık yaralar var, biliyorum zor olacak ama kesinlikle yapacağız ve başaracağız” dedi.

        Kılıçdaroğlu helalleşmeye 28 Şubat mağdurlarını, ikna odalarına sokulan başörtülü kızları ve Roboski’yi anarak başladı.

        CHP geleneği içindeki katı laikçi ve ulusalcı çizginin bu sözlerden büyük rahatsızlık duyacağını tahmin etmek zor değil.

        Ama Kemal Bey bu yolda yalnız kalma riskini de göze alarak, yani asıl mücadeleyi kendi partisi içinde vererek bir yolculuğa çıkıyor.

        Oysa hem partisi hem de CHP’ye yakın medya içinde hesaplaşmayı helalleşmenin önüne koyanlar var.

        Onlar CHP’nin mevcut iktidara karşı çok daha rövanşist bir dil benimsemesini istiyor.

        Hâlbuki bu nobran tutum kararsızları Millet İttifakı’ndan uzaklaştırıyor.

        Zira bir yandan AK Parti iktidarı ile hesaplaşacağınızı söyleyip diğer yandan AK parti seçmeni ile helalleşmeye çalışırsanız bunun inandırıcılığı olmaz.

        Duyduğuma göre Kemal Bey bu durumun farkındaymış.

        Başta Halk TV olmak üzere muhalif medyadaki kimi öfkeli yorumlara kızıyormuş, “Onlara rağmen başaracağım” diyormuş.

        Fakat zaman zaman onların etkisinden kurtulamadığı da aşikâr.

        Örneğin bürokratları tehdit eden sözleri kendi kitlesinin yüreğini soğutsa bile geçmişte Cumhur İttifakı’na oy veren seçmeni endişelendirdi.

        Somut kanıtlarla ortaya koyamadığı yolsuzluk iddiaları da siyasi ortamı germenin ötesinde bir işe yaramıyor.

        Kemal Bey gerçekten de bu ülkeyi barıştırmak istiyorsa -ki ben bunu çok kıymetli buluyorum- kendi yüreğini soğutamayan kronik muhaliflerin eleştirilerine aldırmadan daha yapıcı bir siyaset dili benimsemeli.

        Son olarak “Ersan Şen mi haklıydı yoksa Cem Küçük mü?” sorusunun yanıtına gelecek olursak, verdikleri uç örneklere rağmen bence ikisinin de haklı olduğu noktalar vardı.

        Muhalefet seçimi kazanmak istiyorsa, ortaya somut bir ekonomik program ve kadro koymak, dış politikadaki milli meselelerde daha net bir tutum almak ve aynı zamanda geçmişte Cumhur İttifakı’na oy veren kararsız muhafazakâr seçmenin kazanımlarını kaybetme korkusunu gidermek zorunda…

        Diğer Yazılar