Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Pazar akşamı yaptığımız yayında Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın hem Merkez Bankası’nın faiz indirimi ve döviz kurundaki yükseliş hem de istifa iddiaları hakkındaki sessizliğinden bahsediyorduk.

        Nasuhi Güngör iktidarın ekonomi konusunda doğru bir iletişim yürütemediğini söyleyince, ben de “Bize 'Ey halkım, bakın biz yeni bir şey deniyoruz. Şunu yapacağız, neticesi de şu olacak' diye anlatmaları lazım" dedim.

        “Yeni bir şey deniyoruz” sözüm konukları güldürse de sonraki gün Kültür Bakanı Yardımcısı Serdar Çam da “Türkiye ekonomide yeni bir şey deniyor” diye uzun bir tweet dizisi yazdı.

        Hazine ve Maliye Bakanı susarken açıklamanın Kültür Bakanı Yardımcısı’ndan gelmesinin absürtlüğünü bir yana bırakıp en azından ne yapılmaya çalışıldığını öğrendiğimize şükretmeliyiz.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan adına 'ekonomide kurtuluş savaşı' dediği yeni ekonomik modeli resmen ilan etti.

        Aslında Berat Albayrak döneminde kısmen uygulanan, onun ayrılmasından sonra kısa bir süre vazgeçilen politikaya tekrar ve şiddetle geri döndüğümüzü anlıyoruz.

        Ekonomist değilim ama meseleyi A+B eşittir C gibi bir basit formüle indirgeyecek olursak iktidar şunu yapmak istiyor:

        A- Faizleri düşürerek kuru yükseltelim.

        B- Bu yolla ihracatı yani dışarıya sattığımız malları artırıp ithalatı yani dışarıdan aldıklarımızı azaltalım.

        REKLAM

        C- Dışarıya sattığımız mallar sayesinde gelecek dolarlar sayesinde kur kendiliğinden düşer, dolayısıyla enflasyon da düşer.

        Bu formüle bir de yabancı yatırımcı gelmesi beklentisini eklemek gerekiyor.

        (Burada bir parantez açarak bugün Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed al-Nahyanın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapacağı görüşmenin ekonomik açıdan kritik öneme sahip olduğunu hatırlatalım. Bloombergde geçen ay yayınlanan bir analize göre, emirliğin en büyük fonu Abu Dhabi Investment Authority (ADIA) ve yeni kurulan fonu ADQ, Türkiyede 1 milyar dolara kadar yatırım yapmayı değerlendiriyor.)

        'EKONOMİK MİLLİ BEKA' SÖYLEMİ TUTAR MI?

        İktidar, bu yeni ekonomik modeli izlediği milliyetçi-muhafazakâr ideoloji ile de bütünleştirmeye çalışıyor.

        Üretimin artırılmasını, ‘ekonomik kurtuluş savaşı’ gibi milliyetçi bir söylemle tarif ediyor.

        Faiz indirimi için “Nas belli” diyerek uygulanan politikayı muhafazakâr tabana dini referanslar üzerinden anlatıyor.

        Bu modele itiraz edenleri 'mandacı iktisatçılar' olarak nitelendirilerek yine bir yerli-millilik vurgusu yapıyor.

        Kısacası Cumhur İttifakı seçmenine bu sefer de “Ekonomik milli beka için dişinizi sıkın” mesajı veriyor.

        Ekonomistlerin “Üretim için gereken hammaddeler dışarıdan gelirken ve kurdaki yükseliş ile hammadde fiyatları uçarken üretim nasıl artacak? İhracatçı ve ithalatçı bu kadar oynak kurlarla nasıl teklif verip alacak? Daha önemlisi artan enflasyon karşısında ihracatla işi olmayan ücretli kesim hayatını nasıl sürdürecek? Hukuk güvenliği yetersizken yabancı yatırımcı niye gelsin?” gibi eleştirilerini bir kenara bırakıp işin siyasi maliyeti üzerine odaklanmak istiyorum.

        REKLAM

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, en yakınındaki siyasetçi ve bürokratların itirazlarına rağmen büyük bir risk almayı tercih etti.

        Bu yolda kendisiyle aynı fikirde olmayanlarla yol yürümeyeceğini ilan ederken “Bu politikayla biz ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı, nasıl yaptığımızı, hangi risklerle karşı karşıya bulunduğumuzu, sonunda ne elde edeceğimizi gayet iyi biliyoruz” diyerek sorumluluğu da üstlendi.

        Şimdi asgari ücreti 4 bin TL seviyesine çekerek vatandaşların şikâyetlerini azaltmayı ve piyasayı canlandırmayı deneyecek.

        Ve kendisine oy veren kitlelerden bu ‘ekonomik milli beka mücadelesi’ karşısında sabırlı olmalarını isteyecek.

        Bu yüzden kimi AK Parti milletvekilleri şimdiden “Aylarca soğan ekmek yiyeceğiz ama kimseye taviz vermeyeceğiz”, “Türkiye'yi Amerika'nın talimatıyla Suriye'ye çevirmeye çalışıyorlar. Ayda 2 kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz ama buna müsaade etmeyiz” gibi sloganlar üretmeye başladı bile...

        Bu süreç sadece dar gelirliyi değil orta ve üst sınıfları da ciddi manada etkileyecek. Geçim sıkıntısı yaşamayanlar da mutsuzlaşacak. Yurt dışına seyahatin imkânsızlaşacağı, tüketimin ciddi oranda azalacağı, tedirginliğin zirve yapacağı ve içimize kapanacağımız bir süreçten söz ediyoruz.

        Seçime 1.5 yıl var.

        Erdoğan siyasi hayatının en büyük risklerinden birini aldı.

        Şimdilik çekirdek tabanı “Sana inanmak istiyoruz ama ya tutmazsa Reis?” endişesi içinde olacakları gözlüyor.

        Yeni ekonomik model en geç 1 yıl içinde sonuç vermezse büyük ihtimalle AK Parti sandıktan yenilgiyle çıkacaktır.

        Üstelik muhalefetin kimi aday göstereceğinin veya adayın sağdan olup olmamasının da fazla bir önemi kalmayacaktır...

        Diğer Yazılar