Maksat üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi?
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu son altı ayda ‘pro-aktif’ bir siyasete geçti.
Kürsüden eleştirmek yerine sorun yarattığını düşündüğü kurumların kapısına dayanmaya başladı.
Açıkçası Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’na yaptığı ziyareti ben de başarılı bulmuş, yapıcı bir siyaset örneği olduğunu söylemiştim.
O görüşmenin yapıcı olmasının temelinde karşılıklı görüşme sayesinde bir diyalog ortamının oluşması da yatıyordu.
Fakat sonrasında TÜİK ve Milli Eğitim Bakanlığı önündeki açıklamaları için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
Aslında hem TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları hem de işe alımlardaki mülakat sistemi vatandaşı doğrudan etkileyen konular.
Ana muhalefet liderinin bu konularda mağduriyeti önlemek için konuşmakla kalmayıp elini taşın altına koyması etkili bir politika biçimi.
Zaten iktidar da belli bir noktada adım atmak zorunda kalıyor. Mesela asgari ücretten vergi alınmayacak olması, elektrik faturalarından TRT payı kesintilerinin kaldırılması gibi uygulamaları önce CHP gündeme taşıdı.
Fakat Kılıçdaroğlu görüşmek istediği kurumdan randevu istedikten sonra muhatabına yeterli zaman tanımadan birden kapıya dayanıyor artık.
Normal şartlarda kapıları kapatan kuruma kızacak vatandaş bile bu baskın tavır karşısında Kılıçdaroğlu’nun amacının üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu düşünebilir.
Ayrıca kapıda kalan siyasetçi görüntüsü Kılıçdaroğlu’nun imajını zayıflatabilir.
Kamuoyu desteğini gerçekten arkasına almak istiyorsa görüşmek istediği kuruma en azından 3-5 gün zaman tanımasında fayda var.