Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Murat Zaman, Meclis’teki milletvekillerine kur korumalı mevduat hesaplarını anlatırken ‘‘Gelişmekte olan ülke olarak, Türkiye için en büyük problem kurlardaki oynaklık. Bu üründe amacımız oynaklığı yok etmek. Dua edin de bu ürün gerçekten tutsun, oynaklık azalsın’’ demiş.

        Kur korumalı mevduat hesapları, kurdaki hızlı yükselişin önünü kesmesi bakımından etkili bir çözüm oldu.

        Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, geçen hafta bu hesap türüne geçen bakiyenin 91.5 milyar TL'yi aştığını söylemişti.

        Öte yandan ekonomistler, “Bankalardaki döviz hesaplarının oranında azalma yok, yani dolarını bozdurup kur korumalı mevduat hesaplarına geçenlerin sayısı çok değil” diyor.

        Belli ki hâlihazırda kredili TL mevduat hesaplarındaki paralar yeni ürüne yönelmiş ama insanlar döviz hesaplarındaki paraları bozdurmakta tereddüt ediyor. Ayrıca dolarda yavaştan bir yükseliş eğilimi de var.

        Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Zaman’ın deyimiyle kurdaki oynaklığın kaderi sadece bu yeni hesap türünün tutmasına bağlamak yanlış olur bence beklentileri iyi yönetmek, öngörülebilir politikalar ve dış faktörler de kuru istikrara kavuşturmak için etkili olacaktır.

        Bu sefer Meclis Başkanı haklıydı

        Bu sefer Meclis Başkanı haklıydı
        0:00 / 0:00

        CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu cumartesi akşamı Teke Tek’te Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtlarken konu Milli Eğitim Bakanlığı önünde yaptığı açıklamaya geldi.

        Bakanlık kapısına kilit vurulmasını kendi korumasının talep ettiğine dair iddia gündeme gelince “Ben zaten içeri girmeyecektim çünkü randevu verilmemişti” dedi.

        Sonra CHP heyetinde milletvekilleri de olduğu için, devlet kurumlarının randevu vermemesini Meclis Başkanı’nın da eleştirmesi gerektiğini öne sürdü.

        TÜİK’e alınmamasını da hatırlatarak “Bırakın ana muhalefeti, genel başkanlığı, bir milletvekili bir yere gidecek, siz kapıyı kapatıyorsunuz. Tepkiyi TBMM Başkanı'nın göstermesi lazım. Niye gösteremedi? Çünkü saraydan talimat alması lazımdı tepki göstermesi için” dedi.

        Bunun üzerine Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop yayına bağlandı. Söze “Siyasi partilerin genel başkanlarıyla günlük siyasi polemiğe girmem” diyerek başladı ve “Ben TBMM Başkanı'yım ve hukukçuyum. Bir milletvekilinin Anayasa ve içtüzükten kaynaklanan haklarının neler olduğunu, haklarla ilgili sorun yaşandığında Meclis Başkanı’nın ne zaman, hangi enstrümanlarla müdahale edeceğini gayet iyi biliyorum. Ama Meclis Başkanı milletvekillerinin her türlü taleplerini karşılayacak bir makamda değildir” ifadesini kullandı.

        Doğrusu Şentop’un sözleri bana da mantıklı geldi.

        CHP yetkilileri çeşitli kurumlardan ani randevular istiyor, verilmediğinde de 24 saat bile beklemeden kapısında açıklama yapıyorsa bu siyasi bir eylemdir.

        Randevu vermeyen kurumları siyasi kaygıyla hareket ettiği gerekçesiyle eleştirebiliriz.

        Bir ülkenin ana muhalefet lideri yanında milletvekili heyetiyle bir kurumdan randevu istiyorsa o randevu verilmelidir. Bu, asgari nezaketin de gereğidir.

        Fakat milletvekillerinin alınmadığı yer TBMM değilken, konunun yasama ile ilişkisi yokken, yaşam hakkına veya kürsü dokunulmazlığına müdahale eden bir durum da söz konusu değilken Meclis Başkanı niye tepki göstersin?

        Geçen söylediğimi tekrar edeyim; Kılıçdaroğlu’nun Merkez Bankası’na yaptığı ziyaret yerli yerine oturmuştu. Fakat TÜİK ve MEB baskınları gündem yaratsa bile amaç üzüm yemekten ziyade bağcıyı dövmekmiş gibi bir izlenim uyandırdı.

        Kemal Bey kusura bakmasın ama bu sefer Şentop haklıydı.

        HDP'siz yüzde 50+1 mümkün mü değil mi?

        HDP'siz yüzde 50+1 mümkün mü değil mi?
        0:00 / 0:00

        CHP Milletvekili Gürsel Tekin geçen hafta programda “CHP ve İYİ Parti birlikte aday göstereceğiz. HDP ise ayrı bir aday gösterecek. HDP yetkilileri de bunu söylüyor” dediğinde itiraz etmiş, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın “Meclis seçimleri için ittifak kurmayacağız ama mutabakat sağlanırsa ortak aday fikrini benimseyebiliriz” açıklaması yaptığını hatırlatmıştım.

        Tekin, HDP’nin ayrı bir Cumhurbaşkanı adayı çıkaracağı konusunda ısrarını sürdürdü.

        Dün bir başka CHP’li isimden, Oğuz Kaan Salıcı’dan da benzer sözler duyunca şaşırdım.

        Sözcü Gazetesi'nden Saygı Öztürk’e konuşan Salıcı, “Bir Millet İttifakı var, öbür tarafta da ‘Buraya dahil olma çabamız yoktur' diyen HDP var. Dolayısıyla biz başka bir süreç yürütüyoruz. HDP bağımsız bir süreç yürütüyor. AKP bizi HDP ile yan yana görmek istiyor ama öyle bir konu yok" demiş.

        İYİ Parti HDP ile arasına net bir kırmızı çizgi çekti. Sağın birinci partisi olma hedefine odaklanan İYİ Parti’nin bundan sonra HDP konusunda yumuşamasını beklemek saflık olur.

        Yani HDP’nin istediği gibi CHP, İYİ Parti ile bir masanın etrafına oturup açık müzakere ile bir ortak aday belirlemeleri ihtimali neredeyse imkânsız.

        Öte yandan yüzde 10’un üzerinde oya sahip bir partiyi dışarıda bırakmak muhalefet açısından riskli görünüyor. “50+1’i yakalayabilmemiz için HDP’nin de itiraz etmeyeceği bir aday göstermeliyiz” mantığı ile hareket ediliyor.

        Peki buna rağmen son günlerde CHP kurmayları neden HDP’nin ayrı bir yol yürüyeceğine hatta kendi Cumhurbaşkanı adayını göstereceklerine dair açıklamalar yapıyor?

        Muhalefet blokunun HDP olmadan yüzde 50+1 oy alabilmesi mümkün mü?

        Aslında teorik olarak mümkün.

        Zira son anketlere göre AK Parti ve MHP’nin toplam oyu ile CHP ve İYİ Parti’nin toplam oyu kafa kafaya. Yani yüzde 40’lar düzeyinde. Geride kalan yüzde 20’lik oyun ortalama yüzde 10’u HDP’ye, diğer yüzde 10’u ise kararsızlara ve yeni kurulan partilere dağılmış durumda.

        Deva, Gelecek, Memleket Hareketi gibi yeni kurulan partiler muhalefet bloku içindeler.

        CHP ve İYİ Parti’nin kararsızların oyunu almak için bir arayış içine girdiği görülüyor.

        Oğuz Kaan Salıcı aynı röportajda buna da değinmiş. “İktidar olabilmek için Karadeniz ve Orta Anadolu'yu yükseltmeliyiz. Daha önce ‘AKP'den CHP'ye oy geçişkenliği yok' diyorlardı. Bu yıkıldı. Şu anda önemli bir geçiş var. Karadeniz'de bu mümkün mü? Mümkün. MHP'den kopanlar da CHP'ye, İYİ Parti'ye katılıyor” demiş.

        Bu geçiş ne orandadır bilemem ama CHP’nin daha önce oy alamadığı sağ-muhafazakârlığın kalelerine odaklanması stratejik açıdan çok doğru bir adım olmuş.

        AK Parti’den uzaklaşan kararsız seçmeni kazanan bir muhalefet yüzde 50+1’i yakalayabilir.

        Öte yandan HDP sembolik bir Cumhurbaşkanı adayı gösterip seçmenini rahat bırakırsa hem Milet İttifakı iktidarın HDP eleştirilerinden kurtulmuş hem de HDP tabanından gelecek belli miktarda oy ile seçimi garantilemiş olur.

        CHP’li kurmaylar “HDP ayrı aday çıkaracak” derken böyle bir hesap mı yapıyor acaba?

        Diğer Yazılar