Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu olası Cumhurbaşkanlığı adaylığında AK Parti tabanındaki muhafazakarları da kendisine oy vermeye ikna etmek için zaman zaman çıkışlar yapıyor.

        Arada parti içinden veya tabandan gelen tepkiler nedeniyle kesintiye uğrasa da bu çabasını istikrarlı biçimde sürdürüyor.

        Helalleşme çağrısıyla başlattığı atağını geçen hafta muhafazakar genç kadınlara seslenerek sürdürmüş, ‘‘CHP eski CHP değil; siz de eski siz değilsiniz. Aynı değerleri savunuyoruz” demişti.

        Şimdi de bir Mavi Marmara açılımı yaptı.

        Mavi Marmara’da hayatını kaybeden Çetin Topçuoğlu’nun ailesini ziyaret etti.

        “Şehitlerimizin kanı üzerinden İsrail'le pazarlık yapıldı ve bir anlaşma zemini arandı. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu dava bitmiş bir dava değildir, biz bu davayı kapatmış değiliz. Siz kendi vatandaşınızın hakkını hukukunu korumayıp da ne yapacaksınız? Bunu çözmek zorundayız. Bazı istekleri oldu, o isteklerin de takipçisi olacağız” dedi.

        Peki Kılıçdaroğlu Mavi Marmara meselesi hakkında hep böyle mi düşünüyordu?

        Açıklamalarına geriye doğru bir bakalım...

        2013’te Brookings Enstitüsü'nde 'CHP'nin Türkiye Vizyonu' başlıklı konferansta konuşmuş ve “Biz İsrail'in iç işlerine müdahale etmek, İsrail ile ilişkileri bozmak, İsrail ile diplomatik bir çatışma süreci yaşamak istemiyoruz. CHP iktidar olsaydı, Mavi Marmara yaşanmazdı" demişti.

        17 Aralık 2015’te tazminat anlaşmasının ilerlemesi üzerine, “İsrail Başbakanı'nın masasında bekletiliyordu zaten. Beklenilen bir şeydi. Elbette bütün ülkelerle sıcak ve samimi ilişkiler kurmak hem onların hem bizim yararımıza” demişti. Yani anlaşmayı açıkça desteklemişti.

        2016’da anlaşma kesinleşince ise sert şekilde eleştirmiş “İsrail ile anlaşma bir teslimiyet sözleşmesi” demişti.

        Yıl 2018’e geldiğinde ise Kılıçdaroğlu’nun meseleye bakışında daha büyük bir değişiklik oldu.

        Gazze'de ABD büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınmasını protesto eden Filistinlilere İsrail askerlerince ateş açılması sonucu 55 kişinin öldüğü günlerde Kılıçdaroğlu, TBMM Grup Toplantısı'na boynunda Filistin atkısıyla çıktı ve İsrail Büyükelçisi’nin kesin olarak geri çekilmesini ve Mavi Marmara için yapılan sözleşmenin iptal edilmesini istedi.

        “İsrail ile Mavi Marmara dolayısıyla yapılan sözleşme bizim onurumuza dokunuyor. İsrail ile yapılan 20 milyon dolarlık onur kırıcı sözleşmeyi ön gören kanunu derhal iptal edeceğiz etmeliyiz. Üç şart vardı; Gazze’de abluka kalkacak, kalkmadı, tazminat verilecek ve özür dilenecek. Ne tazminat verdiler ne özür dilediler. O zaman bu katliam sonrası yapacağımız ilk iş bu kanunu derhal iptal ettirmektir” dedi.

        Bu açıklamalarının 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesine geldiğini de hatırlayalım.

        Özetle 2015’e kadar İsrail ile anlaşılmasından yana olan Kılıçdaroğlu, anlaşmanın yapıldığı 2016’dan bu yana Mavi Marmara konusunda iktidarı eleştiriyor.

        Peki bu konuyu şimdi tekrar ısıtması muhafazakar seçmen nezdinde CHP algısını kırabilir mi?

        Açıkçası kıramaz, çünkü Mavi Marmara meselesi etkisini yitireli yıllar oldu. Muhafazakar camia arasında Kudüs meselesi nedeniyle İsrail hassasiyeti hep canlı olsa da Mavi Marmara olayı küllendi gitti.

        Kaldı ki Filistin meselesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi tabanını ikna etmekte güçlük çektiği bir tablo söz konusu değil.

        Sadece Mavi Marmara meselesi değil, helalleşme veya muhafazakar kadınlara çağrıları da AK Parti tabanında ana muhalefet liderinin beklediği etkiyi yaratmıyor çünkü CHP içinde bu çıkışlardan hiç hazzetmeyen hatırı sayılır oranda insan var. Muhafazakarlar da bunu görüyor.

        Ayrıca AK Parti kadrolarına dönük sert çıkışlar, hesap sorulacağına dair açıklamalar kararsız seçmeni ürkütüyor. Kazanımlarını kaybedecekleri duygusunu körüklüyor.

        Kararsızların bir türlü muhalefete yönelmemesinin temel nedenlerinden biri de bu bir sertleşip bir yumuşayan dil zaten...

        Diğer Yazılar