Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Muharrem Akkaya ile Cuma akşamı yayınlanan röportajımız büyük yankı uyandırdı.

        Yazımın yayınlandığı dakikalarda hem gazeteci meslektaşlarımızdan hem de siyasetçilerden pek çok tebrik mesajı aldım.

        İçlerinden kimileri Akkaya’nın açıklamalarının olayların seyrini değiştirebileceğini söylüyordu.

        Fakat son iki günde yanlış yorumlayanlar da olduğunu fark ettim.

        Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Muharrem Bey siyasi bir motivasyonla konuşmadı.

        Amacı ne muhalefeti dizayn etmekti ne de iktidara yaranmak.

        Zaten ben kendisini aradığımda söze “Ekrem İmamoğlu hakkında yürüyen bir hukuki süreç var fakat ben size ondan bağımsız olarak genel ilkeleri sormak istiyorum. Genel sorayım ki siz de rahat cevap verebilesiniz” diye başladım ve röportaj boyunca “Diyelim ki bir cumhurbaşkanı adayı…” kalıbıyla sorular yönelttim.

        Sayın Akkaya da röportajda yalnızca genel prensipleri sıraladı.

        Siyasi bir yorum kesinlikle yapmadı.

        Röportajı önyargılı biçimde okuyanlar Akkaya’nın muhalefete İmamoğlu ile ilgili gözdağı verdiği şeklinde ileri yorumlar yaptılar.

        Örneğin CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun “YSK Başkanı siyaset yapmak istiyorsa cübbesini çıkarsın” dedi.

        Oysa eğer illaki bir siyasi yorum yapılacaksa CHP’nin ve tüm muhalefetin Akkaya’ya bırakın kızmayı teşekkür etmesi gerekirdi.

        Çünkü dikkatle okusalar, başkanın açıklamalarının İmamoğlu’nun önünü tıkamadığını aksine iktidarın hesaplarını zorlaştırdığını görürlerdi.

        Zira YSK Başkanı “Ceza alan bir aday yarıştan çekilmez ve seçimi kazanırsa mazbata alamaz ama seçimler 45 gün sonra yenilenir” dedi.

        “Adayken ceza aldığı için kendi arzusuyla yarıştan çekilirse, kalan adayın yine de yüzde 50+1 alması gerekir ki bu bir tür referandumdur” dedi.

        Elbette o genel kuralı anlattı.

        Ama bir düşünün, sizce bu millet bir aday seçim takvimi açıklandıktan sonra yargı eliyle devre dışı bırakılmaya çalışırsa ne tepki verir? Kime oy verir, kimi cezalandırır?

        YSK Başkanı’nın açıklama yapmasını eleştiren hukukçular da oldu.

        Örneğin Prof. Dr. Ersan Şen “Bu dava bir gün YSK Başkanı’nın önüne gelebilir. O nedenle yargı sürecini etkileyecek şekilde yanıt vermesi yanlıştır” dedi.

        Dün Sayın Akkaya ile yeniden konuşma imkânı buldum.

        İhsas-ı rey yani tarafını belli etme yönündeki eleştirileri kabul etmediğini söyledi.

        “Önümüzde somut bir olay veya dosya yok. Ben genel prensipleri hatırlattım. Anayasa ile beraber 6271 sayılı Cumhurbaşkanı seçimi kanunun 4. Maddesindeki düzenlemeleri anlatmaya çalıştım. Somut bir kişi, olay ya da dosya ile ilgili görüş belirtmedim” dedi.

        Lafın kısası YSK Başkanı’na haksızlık etmeyin.

        Ben genel ilkeleri sordum, o da objektif olarak yasal uygulamayı anlattı.

        Öküz altında buzağı arayanları uyarayım, gün gelir YSK’nın vereceği kararları en başta siz savunabilirsiniz.

        Diğer Yazılar