Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Donald Trump’ın “Washington’da gördüğüm en aptal adam” diye nitelediği eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton Wall Street Journal’da Türk halkının zekâsıyla alay eden bir yazı kaleme almış.

        Erdoğan’ın tekrar seçimi kazanmasının NATO ve ABD için felaket bir senaryo olacağını, bunun için Türkiye’deki muhalefetin bu seçimde açıktan desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Bir de yöntem öneriyor: “Erdoğan tekrar seçilirse Türkiye’yi NATO’dan atacağımızı açıklayalım, hatta şimdiden atmış gibi yapalım, böylece seçimi muhalefet kazanır” diyor!

        Bu sivri zekâlı adama birisinin çıkıp Erdoğan’a en muhalif seçmenin bile bu senaryoya bir tarafıyla güleceğini anlatması lazım.

        Düşünün NATO çıkıp Türkiye halkına “Erdoğan’ı seçmeyin yoksa sizi NATO’dan çıkarırız” diyor...

        Bir kere böyle bir saçmalık karşısında ilk tepkiyi muhalefet verir.

        6’lı Masa ortak açıklama yaparak “Hadi oradan, siz kim oluyorsunuz?” der.

        Demese bile zaten Batı’dan gelen tehdit rüzgarıyla Erdoğan bırakın seçim kaybetmeyi yüzde 60’la kazanır.

        Bu Bolton ya "Gizli Erdoğancı" ya da Trump sahiden kendisine "aptal" demekte haklı...

        14 Mayıs kime yarar?

        14 Mayıs kime yarar?
        0:00 / 0:00

        Seçimin 14 Mayıs’ta yapılacağı kesinleşmiş gibi görünüyor. “Erdoğan aday olabilir, olamaz” tartışmalarını bir kenara bırakıyorum.

        Zira muhalefetin yerinde olsam sonucu değiştirmeyecek bir tartışmayı uzatmaktansa, bir an önce kendi vaatlerimi açıklayıp enerjimi seçmeni kendi saflarıma çekmekle meşgul olurdum.

        Peki 14 Mayıs tarihinde yapılması kime daha fazla avantaj sağlar?

        14 Mayıs’ın tarihi önemi 1950’de Demokrat Parti’nin “Yeter Söz Milletin” sloganı ile 27 yıl süren CHP iktidarı karşısında seçimi kazandığı yıl olması...

        Bu öyle bir slogan ki; daha şimdiden hem muhalefet hem de iktidar sahiplenmeye başladı.

        Aslında mantıken bakıldığında 20 yıl süren bir iktidar karşısında "Yeter" sloganı muhalefetin kullanması açısından daha elverişli...

        Fakat bu ihtimali fark eden ve kendisini Demokrat Parti çizgisinin bir uzantısı olarak gören Erdoğan da “Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün 6'lı Masa'ya 'Yeter' diyecektir" demeye başladı.

        Türkiye tarihinde belki de ilk kez hem iktidar hem de muhalefet aynı sloganı kullanarak kampanya yapacak.

        Seçmenin sonunda kime ‘Yeter’ diyeceğini ise şimdiden tahmin etmek zor.

        Meğer "Mansurcu"ymuşuz da haberimiz yokmuş

        Meğer "Mansurcu"ymuşuz da haberimiz yokmuş
        0:00 / 0:00

        Oda TV dün yine kulağımızı çınlatmış. Benim de aralarında bulunduğum birkaç köşe yazarının yazıları üzerinden Ciner Grubu'nun Cumhurbaşkanlığı için Mansur Yavaş’ı desteklediğini iddia ediyorlar.

        Açıktan söylemeseler de bunun kurumsal bir tavır olduğunu ima ediyorlar.

        Bu konuda bir haber yapmışlardı, yetmedi dün bir tane daha yaptılar.

        Oysa ortada ne böyle kurumsal bir tavır ne de köşe yazarlarına dikte edilmiş bir telkin söz konusu.

        Hatta Habertürk yazarları arasında bu konularda bambaşka fikirler beyan edenler var.

        Kendi adıma şunu açıkça söyleyebilirim ki; Yavaş’ın adını geçirdiğim yazılarda sadece aylardır kamuoyuna açıklanan anketlere ve Türkiye’nin sağ seçmen ağırlıklı sosyolojisine atıf yapıyorum.

        Yoksa ne "Mansurcu"yum ne de kendimi Mansur Yavaş’ın ideolojik çizgisine yakın hissediyorum.

        2014’te yaptığımız röportaj dışında kendisiyle yıllardır hiçbir temasım olmadı.

        "Mansurcu" olmadığım gibi "İmamoğlucu", "Kılıçdaroğlucu" veya "Erdoğancı" da değilim.

        Günün sonunda 6’lı Masa canı kimi isterse onu aday gösterir.

        Kazanırsa onlar kazanır; kaybederse onlar kaybeder.

        Biz gazeteciler olarak sadece izler ve yorumumuzu yaparız.

        Sandık günü geldiğinde gider oyumuzu da kullanırız tabii ama kime oy verdiğimiz sadece bizi ilgilendirir.

        Kendisine gerçekten “Gazeteciyim” diyenin herhangi bir partiye, bloğa veya lidere açıktan veya gizliden "destek" vermesi, müzmin bir tarafgirlik içinde davranması meslek etiğine aykırıdır.

        Yandaşlığın sağı solu olmaz.

        Elbette bu siyasetçileri eleştirmemize veya övmemize mani değildir.

        Yeri gelir eleştiririz; yeri gelir hakkını teslim ederiz. Fakat sabit bir şekilde taraf olmayız, mesafemizi koruruz.

        En azından bana göre doğrusu budur.

        Dolayısıyla öküzün altında buzağı aramaya, varsayıma dayalı haberler yapmaya gerek yok.

        Diğer Yazılar