Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Depremden sonra tarım arazilerine konut yapmanın ne büyük felaketlere yol açtığına hep birlikte şahit olduk.

        Buna karşılık Adıyaman’da TOKİ’nin bina yapmak üzere kazdığı bir bölgenin buğday tarlası olduğunu görünce şaşırmış, önceki akşam yayında Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’ye bu durumu sorduk.

        Bakan Kirişci, nitelikli tarım arazisi ve orman olmayan bölgelerin MTA tarafından fay analizi de yapıldıktan sonra alternatif bölgeleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bildirdiklerini söyledi.

        "Adıyaman için tek bir yere bütün şehri taşımak artık çok mümkün değil. O kadar çok konut yapacaksınız ki, yaymak durumundasınız. Orası nitelikli tarım arazisi değil" dedi.

        Dün TOKİ Başkanı Ömer Bulut da arayarak bu konuda bir açıklama yaptı. Sözleri özetle şöyle;

        “Söz konusu yer hazine arazisi fakat vatandaş sahiplenmiş. Devlet ile mahkemelik olmuş. Üstüne de buğday ekmiş ki mahkemede 'Biz bu araziyi yıllardır işliyoruz' diyebilsin. Oysa temelin açılıp yalıtım malzemesinin serildiği fotoğraflarda toprak kesitine dikkatli bakarsanız tarım toprak kalınlığının sadece 50 cm olduğunu görürsünüz. Yani verimli bir tarım arazisi değil orası. Buğday hemen her toprakta yetişir.

        REKLAM

        Adıyaman’da ilk etapta 40 bine yakın konuta ihtiyaç var. Bunun 27 binini şehrin kuzeyinde kayalık bir alana yapıyoruz.

        Bu tartışılan alanın da zemin etütlerinde yer altı su seviyesi olmadığını gördük. Burada sadece 3 bin konut yapıyoruz.

        Tarım alanları konusuna çok dikkat ediyoruz. Diğer illeri de detaylıca çalıştık. Belli noktalarda çatışan yerler var.

        Hatay’da Amik Ovası’nın yapılaşmaya kapatılması lazım. Amanos’un eteklerine çıktığımızda köylülere kiralanan tarım alanları var. Buraların zemin etütlerine ve tarım verimliliğine bakacağız.

        Osmaniye Düziçi’nde imarlı bir alanımız vardı. Hemen başlayabilirdik ama nitelikli tarım alanı olduğunu gördüğümüz için orayı yapılaşmaya kapattık.

        Mümkün olduğunca tarım arazilerine girmeyeceğiz. Ayrıca yüzde 55-60 yeşil alan bırakmadan yapılaşma yapmıyoruz.

        Hatay’da bir yerde zeytinlik vardı, ağaçları kesmemek için projenin ortasında zeytin bahçesi bıraktık.”

        TOKİ Başkanı konutların bir sene içinde bitirilmesinin zor olacağına ilişkin eleştirilere de yanıt verdi.

        “Yıllık 100 bin konut üretme kapasitemiz vardı. Fakat TOKİ önceki projelerde kendi finansmanını da yaratmaya çalışıyordu. Şimdiyse işin içinde devlet ve doğrudan kullanılacak kaynak var. Emlak Konut ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü de sürecin içinde. Dolayısıyla söz verilen 391 bin konutu bir senede bitirebiliriz” dedi.

        Peki ya önceden söz verip de zamanında teslim edilmeyen TOKİ konutları?

        Bu soruma da “Sürmene bitmedi ama ihmal ve tembellikten değil. İmar planına itiraz ettiler mahkeme süreci uzadı. Mersin’de ise uygun yer bulmakta zorlandık. Toplamda böyle sadece 5 bine yakın konut var. Sebebi ihmal değil uzayan prosedürler” diye yanıt verdi.

        Gerçekçi yaklaşım

        Gerçekçi yaklaşım
        0:00 / 0:00

        Dün akşam Fatih Altaylı Teke Tek’te Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve 6’lı Masa'nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı Mansur Yavaş’ı konuk etti.

        Altaylı, Yavaş’a "Depremde yıkılan şehirler ne kadar sürede belli bir düzene girer?” diye sordu.

        Yavaş’ın yanıtına geçmeden önce iki hatırlatma yapayım.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 yılda halledebileceklerini iddia ediyor. Yıkılan konutların önemli bir bölümünün seçimden önce temelini atıp seneye teslim etmeyi hedefliyor. TOKİ Başkanı’nın açıklamasını da yukarıda anlattım.

        Buna karşılık Ali Babacan ise birkaç gün önce “Biz 6 ayda bitiririz. Üstelik ücretsiz teslim ederiz” dedi.

        1 yıl bile zorken 6 ayda bitiririz demek ayakları yere basan bir vaat mi emin değildim.

        Dün akşam Mansur Yavaş’ı dinleyince anladım ki değilmiş.

        Çünkü Yavaş son derece gerçekçi bir biçimde sürecin hiç de kolay olmadığını anlattı.

        Öncelikle vatandaş ile devlet arasında çıkan anlaşmazlıklardan söz etti.

        “Devlet vatandaşa ‘Sizi farklı bir bölgeye taşıyacağız. Evinizi başka yere yapacağız’ diyor ama vatandaş bulunduğu araziyi terk etmek istemiyor. Bunun için bir an önce jeolojik etüt raporları hazırlanarak vatandaşların ikna edilmesi gerekir.

        Hukuki sorunlar da çıkacak. Siz evinizi 5 milyon liraya almışsınız. Onun yerine TOKİ size ev verecek. Onun değeri ne olacak? Kimi evler hisseli…

        Ayrıca şehir merkezlerinde enkazların kaldırılması çok uzun sürecek. Nurhak’ta molozlar dere yatağına dökülüyor. Asbestli atıklar toprağı ve suyu kirletecek. Milyonlarca ton hafriyatın atılması bunun için uygun yer bulunması hiç kolay değil” diyor Yavaş.

        Siyasetçiler özellikle seçim döneminde, Demirel’in bir zamanlar dediği gibi “Onlar ne veriyorsa ben 5 fazlasını vereceğim” demeyi severler.

        Fakat işin bir de seçim sonrası var. Ben bu açıdan Mansur Bey’in “Seçimi kazanırsak şöyle uçarız böyle kaçarız” diye bol keseden atmak yerine gerçek tabloyu anlatmasını takdir ettim doğrusu…

        Diğer Yazılar