Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRK siyasetinin belirli dönemleri vardır.

        Eğer baraj, siyasi partiler ve seçim kanunları üzerinden tartışma başladıysa, bilin ki seçim mevsimine girilmiştir.

        Siyaset açısından kıştan bahara çıkış gibidir.

        Politik havanın ne zaman sürpriz yapacağını kestirmek zordur...

        Bir bakarsınız ağacınız çiçek açmışken don vurur ya da sabah boran savuran hava, öğleden sonra lodos olup güneşin sıcağını üfürür.

        Ankara’da son günlerde yaşanan da siyasi iklim değişikliğinin önemli verileriyle dolu...

        Normal de karşılamak gerekir; çünkü 2018’in ikinci yarısından itibaren 2019 Mart yerel seçim dönemi başlayacak.

        Ancak mevsim bu kez biraz erken ve geçmişte yaşanan göstergelerle geldi...

        Meclis’te dün siyasi parti gruplarını izledikten sonra kendimi 20 yıl öncesi dönemde yaşıyormuş hissettim.

        Dejavu; yaşamakta olduğum olayı geçmişte yaşamışlık halindeydim...

        Önce AK Parti Lideri olarak Erdoğan grubunda konuştu; CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu eliyle “Ana hıyanet partisine” döndüğünü ileri sürdü.

        İYİ ÇALIŞILMIŞ

        Ardından CHP Lideri Kılıçdaroğlu kürsüye geldi ve Erdoğan ile arasında yaşanan, “yurtdışındaki vergi cennetlerinden birine aktarılan kişiler ve paralarla ilgili” bazı belgeleri açıkladı.

        Belgeler üzerinde iyi çalışıldığı açıktı, sadece ABD Doları elektronik fon transferi belgesi (swift) ile yetinilmeyip banka makbuzlarını da koydu.

        Üzerinden çok geçmeden AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, “avukatlar ile konuştuğunu, Kılıçdaroğlu’nun gösterdiği belgelerde adı geçen işlemlerin doğru olmadığını, şirketlerin Türkiye’den para çıkışı değil, girişini sağlayarak ülkeye döviz kazandırdığını” söyledi.

        Erdoğan’ın avukatları da Kılıçdaroğlu’nun iddiasının yalan ve belgelerin sahte olduğunu ileri sürdü.

        Başta da dediğim gibi bir anda kendimi 1995’tekine benzer ortamda buldum.

        O dönem de DYP Lideri Başbakan Tansu Çiller ile anamuhalefet ANAP Lideri Mesut Yılmaz arasında yine mal varlığı üzerinden benzer siyaset yürüyordu.

        “Bütün başbakanların mal varlığı araştırılsın” denilerek bir anda genişleyen siyasi tartışmanın her iki tarafa da bir fayda getirmediği ortadaydı.

        KAYNAĞI BELLİYSE

        Şunu baştan söyleyeyim “mal siyaseti” üzerinden yapılan tartışmalar kamuoyunda siyasi etki yapmaktan hep uzak kaldı.

        Çünkü vergisi ödenmiş, kaynağı belli olan parasını isteyen istediği yere gönderir.

        Kimse “Paranı neden oraya yolluyorsun?” diyemez...

        Nitekim benzer tartışmalar geçmişte de yaşandı ve sonuçta kamuoyundaki algısı bunun ötesine geçmedi.

        Eğer kaynağı belli olmayan bir para varsa ve kamu kaynaklarından elde edilmişse de onu hiçbir zaman affetmedi, sonucunu ağır ödetti.

        Başa dönersek, ABD’deki adı her ne kadar Zarrab olmaktan çıksa da süren davanın devamında ortaya çıkacak gelişmeler, Batı ile ilişkilerin seyri ve Suriye başta olmak üzere bölgedeki yeni durumun nasıl evrileceği önümüzdeki dönem iç siyasetin tayin edicisi olacak.

        Ancak bundan bir şekilde siyasi fayda çıkarma çabasına giren de ister iktidar, ister muhalefet olsun beklediği faydayı bulamaz; üstelik ters tepkiyle karşılaşır

        Geçmişte yaşanan benzer gelişmeler bunun en iyi göstergesi hatta turnusol kâğıdıdır...

        Diğer Yazılar