Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ŞAM yönetimiyle 2012’de başlayan gerilim, Astana süreciyle daha yumuşak iklime dönmüştü.

        Bu kapsamda Türkiye, El Bab’a kadar ilerlerken, Halep’te sıkışıp kalan muhaliflerin İdlib bölgesine geçişinin sağlanmasına aracılık etmişti.

        Astana ve Soçi görüşmelerinin ardından İdlib bölgesinde Türkiye’nin 12 gözlem merkezi kurması ve alanda gözlemci olarak 500 asker bulundurması karara bağlanmıştı.

        Hatta Rusya’nın da arabuluculuğuyla bir adım daha atılmış, PYD/PKK’nın silahlı güçlerinden üst düzey yönetici kadrosunun Afrin bölgesini terk etmesi, Şam denetimindeki ordunun da bölgeye yerleşip idari yönetimi üstlenmesine dönük uğraşlar da başlamıştı.

        ŞAM’IN YAN ÇİZMESİ

        Ancak Mısır ve Türkiye turu sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin’in Suriye’de askerlerinin konuşlandığı Hımeymim Üssü’nden “Çekiliyoruz” açıklaması sonrası, Şam yönetiminden farklı sesler gelmeye başladı.

        Daha önce milletvekili ve bazı bakanların düşük tonda kalan sesleri bu kez üst yönetimde de dillendirilmeye ve “Türk askeri topraklarımızı işgaline son versin, ülkemizi terk etsin” demeçleri vermelerine kadar vardı.

        Şam yönetiminin de içinde yer aldığı Astana sürecinde Türk askerinin girişinin kararlaştırılmış olmasına karşın gelen açıklamalar, Ankara’da kaşları çattı.

        Buna şubatta Soçi’de yapılacak muhaliflerin toplantısına katılacak kesimlerle ilgili henüz çözülmeyen liste sorunu da eklendi.

        Şam yönetiminin PYD/PKK’ya sıcak mesajlar yollaması, birkaç gün önce Rus askerlerinin Münbiç bölgesinde insani yardım adı altında PYD’nin silahlı güçleriyle operasyon görüntüleri vermesi de buna eklendi.

        SUUD’A MESAJ

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün Tunus ziyaretinde, “Esed, kesinlikle açık ve net söylüyorum, devlet terörü estirmiş aslında bir teröristtir” açıklaması da bunların ardından geldi.

        Açıklama, hem zamanlaması hem de tonu açısından iki nedenle önemli...

        Birincisi, Suriye’yi yakından izleyen Abant İBÜ’den Prof. Dr. Veysel Ayhan’ın da dünkü sohbetimizde dikkat çektiği gibi, Başbakan Yıldırım’ın Suudi Arabistan ziyaretini gerçekleştirdiği sırada yapıldı.

        Suriye zemininde bir süredir Ankara ile Cidde işbirliğinin kaybolduğu, Türkiye’nin Rusya ve İran ile birlikte hareket ettiği algısının güçlendiği dönemde açıklamanın gelmiş olması ve zamanlaması bu nedenle önemliydi; Şam’ı ikna etmesi gereken Rusya ve İran’a da mesajdı.

        İKİNCİ RAUNT

        İkincisi ise Şam yönetiminin Türk askerine yönelik tepkisi karşısında Ankara’nın da “O zaman ben de senin meşruiyetini tanımıyorum, sana karşı mücadeleyi sürdürmekte de kararlıyım” çıkışını yüksek sesle dile getirmesi.

        Bu duruş aslında Astana ve Soçi sürecini de ciddi oranda etkileyecek, Ankara’nın bölgede Şam güçlerine karşı pozisyonunu değiştirmeye hazır olduğunun da mesajı...

        Çünkü Rusya’nın kalıcı güç bulundurma kararını verdiği yerler arasında Münbiç ve Afrin bulunmuyor; bu bölgelerdeki gücünü çekip yerine Şam yönetiminin veya onun karar verdiği güçlerin yerleşmesini istiyor.

        Ankara ise 2 gündür gerçekleştirdiği gibi İdlib bölgesinde kurduğu 3 gözlem merkezinin hemen üstünde yer alan PYD/PKK güçlerinin bulunduğu Afrin’in güneyini bombalıyor.

        İkinci raunda geçmeye hazırlanan bölgede kartlar tekrar dağıtılırken, ittifaklar da yeniden kuruluyor. ABD’nin dün vize krizini çözmeye dönük adımı da bunun bir yansıması.

        Diğer Yazılar