Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "Münbiç sahasında ne oluyor" derseniz, öngörülmeyen gelişmelere tanıklık etme zamanının yaklaştığını söyleyebilirim.

        Ancak bu kez El Bab veya Afrin benzeri içeriye girme şeklinde olmayabilir…

        Ancak Türkiye verilen sözlere aykırı şekilde YPG/PKK’nın sınır boyundaki silahlı güçlerinin konuşlanma faaliyeti sürerse uzaklaştırmak için elden geleni yapmakta kararlı.

        Bunun en belirgin örneği de birkaç gündür yaşanıyor; Kobani bölgesi de dahil, silahlı unsurlar obüslerle yapılan topçu atışlarıyla mevzilerinden itiliyor.

        Nitekim dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasındaki görüşmede de Münbiç ile Fırat’ın doğusuna yönelik hareketlerin ele alındığı açıklandı.

        ABD’den farklı sesler geliyor olsa da Ankara’nın kararlılığı kesin; bugüne kadar yaşadığı oyalama taktiklerine de tamamen kapalı…

        SANKİ YENİ TANIŞTILAR

        Münbiç’te iki yıla yakın uğraş sonucu ancak dün başlayabilen Türk ve ABD birliklerinin ortak devriye hareketinde gelinebilen nokta da oyalama taktiğinin en iyi göstergesi.

        Sanırsınız ki Türk ve ABD askerleri ilk kez yan yana geliyor ve birbirlerini tanımaları için süre gerekiyor…

        Oysa NATO’nun Afganistan başta olmak üzere çok daha çetrefilli ve tehlikeli birçok operasyonunda, hem de Türk generallerin komutasında ortak askeri faaliyetleri yıllardır sürdürüyor.

        Bunlar bir kenara bırakılıp, sanki dün tanışmış iki çekingen sevgilinin el ele tutuşup, göz göze bakışmalarını sağlayacak kamelya faaliyeti gibi sunulması işin doğasına ters geliyor.

        Ötekine güç ve alan kazandırıyor.

        GÜVENLİ BÖLGE

        İdlib sorununu büyük oranda çözen Ankara bunu gördüğü için Fırat’ın doğusuna, kendisine verilen sözlere dönmüş bulunuyor.

        Hatırlanırsa, Washington bundan iki yıl önce Türkiye’nin El Bab operasyonunun hemen ardından İdlib’e yönelmesi sırasında Ankara’ya belirli sözler vermişti.

        Bunun başında YPG güçlerinin Münbiç’ten çekilmesi, Kilis’e atılan füzelerin bir daha erişemeyecek mesafeye çekilmesi için bizzat Washington yönetiminin verdiği sözler vardı.

        Hatta önceki Dışişleri Bakanı Rex Tillerson tarafından, “30 kilometrelik güvenlik bandı oluşsun” önerisi getirilmişti.

        DOĞUDA DA BERABER Mİ?

        Vaatlerin neredeyse hiçbiri yerine getirilmedi.

        Suriye sahasında iki cephede aynı anda hareket etmenin zorlukları bilindiği için İdlib mutabakatı ile bölgede yeni bir aşamaya geçildi.

        Bu yeni aşama, belki gözden kaçmış olabilir, aynı anda hem Ankara hem de Moskova’nın Fırat’ın doğusuna dönük mesajların gelmesini de sağladı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kazdıkları hendeklere gömeceğiz” dediği gün, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov da benzer tepki verdi.

        Lavrov, ABD ve Suriye sahasındaki müttefiklerinin, “mültecilerin geri dönüşünü engelleyecek şekilde Fırat’ın doğusunda faaliyet içinde olduklarını” belirtti.

        “ABD kesinlikle yasal olmayan yollardan bir sözde devlet kurmaya ve orada kendi himayesindeki kişiler için normal yaşam şartları oluşturmak için her şeyi yapıyor” dedi.

        Şam yönetimi de benzer bir tepkiyle Fırat’ın doğusundaki gelişmelerin toprak bütünlüğüne karşı ihlal olduğunun altını çizdi.

        KONSEYLERİN İKNASI

        Bu açıklamalar, Münbiç’te rafa kaldırılan mutabakatın ele alınmasını sağladı.

        Türkiye’nin bugüne kadar sınır boyunda tek başına gerçekleştirdiği devriye faaliyetinin birlikte icraatına dün başlandı ancak kent içi faaliyetin ne zaman başlayacağı bilinmiyor.

        Her bir adımda yeni bir oyalama ile karşılaşılıyor; Münbiç’in bu unsurlardan ayıklanması aşamasına geçilemiyor.

        ABD tarafı da buna gerekçe olarak, yerel konseyler aracılığıyla yarattığı yeni yönetim yapılanması içinde tüm etnik kimliklerin birlikte çalışıyor olmalarını gösteriyor.

        Münbiç Askeri Konseyinin içinde yer alan Kürt gruplar tasfiye edilse dahi, Arap unsurların da benzer davranış sergilediğini ileri sürüyor. “Arap unsurlar Türkiye ile hareket etmezse yeni çatışma zemini oluşabilir” iddiasını gündeme getirip, ikna sürecini işlettiğini iddia ediyor.

        SDG İLE EŞLEŞTİRDİ

        Ancak YPG/PKK unsurlarının DAEŞ ile mücadelenin bırakılıp kuzeye, yani Türkiye sınırına yöneltmesini de görmezden geliyor.

        Türkiye’nin sınır boyundaki obüs atışlarıyla başlattığı hareket belki de bu tepkiler görüldüğü için önce Pentagon ve ardından da ABD Dışişleri Bakanlığı’nın peş peşe açıklamasına yol açtı.

        “ABD askerlerinin top atışlarının yapıldığı sahada olma ihtimallerine” dikkat çekilerek şöyle denildi:

        “Türkiye’nin kuzeydoğusuna yönelik operasyon planları hakkındaki açıklamalarının farkındayız. Türkiye ve SDG ile durumu yatıştırmak amacıyla temas halindeyiz…”

        Türkiye ile SDG’yi eş kılan bu sorunlu açıklama, Washington’un "Fırat Kalkanı" ile "Fırat Gazabı" arasında sıkışıp kalmışlığının çaresizliğini sergiliyor…

        "Ankara ABD’nin bu tavrı karşısında hareketini durdurur mu" derseniz, yapılan tahminler benzer…

        İdlib’de işler yoluna konulduktan sonra Fırat’ın doğusuna yöneleceği belliydi.

        Sınırın öte tarafına belki askeri harekata dönüşmez, ama YPG de bugüne kadar gördüğü konforu bulamaz…

        Diğer Yazılar