Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -BİŞKEK

        ABD’nin koyduğu ambargoya ne katılma eğilimi gösteriyor, ne de birlikte hareketin modelini geliştiriyor.

        Diğer taraftan da bölgesel alanda gelişmekte olan işbirliğini endişe ile takip ediyor.

        Daha önemlisi ambargolara dönük iki ülkenin soğukkanlı tutumu karşısında da ihtiyatlı temkinlilik içinde arafa çekilip, izlemeye geçiyor.

        Sözünü ettiğim iki ülke Çin ve İran…

        TBMM Başkanı Binali Yıldırım da bugünkü Tahran ziyareti ile her iki ülkeye son bir hafta içinde giden lider olacak…

        Tahran ziyaretinin bir önemli yönü var o da ismi katılımcıların teröre karşı yaptığı ortak mücadele sürecinden de uzun:

        Terörizmle Mücadele ve Bölgesel Bağlantılılığın Güçlendirilmesi II. ParlamentoBaşkanları Konferansı…

        Konferansın amacı da terörizmle mücadelede bölgesel işbirliğini artırmak için sinerji oluşturmak diye açıklanıyor…

        Katılımcı ülkeler ise ev sahibi İran ile birlikte Türkiye, Afganistan, Çin, Pakistan, Rusya…

        YAKINAN VE YAKINILAN

        Her birinin de terörle ilgili hem yakınan, hem de yakınılan tarafı var…

        Çünkü yıllar boyu birinin terörist olarak gördüğünü diğeri özgürlük savaşçısı diye tanımladı; diğerinin terörist dediğini de öteki ‘benim ülkemin yasalarına göre terörist olarak tanınmıyor’ diyerek üstü örtülü destek verdi.

        Sonunda olan coğrafyaya oldu…

        Tahran Konferansı bu açıdan önemli, çünkü geçmiş tecrübeler ve mevcut stratejilerin yeniden gözden geçirilmesi amaçlanıyor…

        Bu kapsamda ülkeler arası iletişimin geliştirilmesi üzerinde duruluyor.

        Bir de deklarasyon yayınlanması hedefleniyor.

        Bu tür konferanslardan bugüne kadar sonuç çıkmamış olabilir; ama yakınlaşmanın yarattığı sinerjinin oluşturduğu aura dahi, olumsuz atılacak adımlardan cayılmasını sağlayabilir…

        Bunun da bu coğrafyada karşılığı oldukça büyüktür…

        Özellikle de bugüne kadar bilindik ittifakların yıkılıp, yerine yenilerinin kurulma çabası olduğu bir süreçte…

        YENİ İTTİFAKLAR

        Bunun en belirgin olanı da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un hafta başında yaptığı açıklama ile önem kazandı.

        Lavrov, geçen hafta Arjantin’de yapılan G-20 zirvesinde Rusya, Hindistan, Çin ve Irak’ın yeni bir bölgesel işbirliğini başlatma kararı aldığını duyurdu.

        Çin ile Hindistan çekişmesinin bilindiği bir dönemde ittifak içinde olacaklarının açıklanması önemliydi.

        Lavrov bununla kalmadı, Suriye sahasındaki sorunun da ancak Rusya, Türkiye ve Irak ile çözülebileceğini söyledi.

        Dikkat çeken nokta Lavrov’ın her iki işbirliği içine, Suriye sahasında yıllardır birlikte olduğu İran’ı koymayıp, Irak’ı dahil etmiş olması…

        Bu bölgesel işbirliğinin ne getireceğini kestirmek kolay değil.

        Ancak işbirliği önerdiği ülkeler açısından dikkat çeken önemli bir gelişme var.

        O da Sincan Uygur Bölgesi’ndeki Müslüman azınlığa dönük uygulama…

        UYGUR SORUNU

        Çin yakın geçmişe kadar Sincan bölgesinde yaşayan Uygurlulara dönük herhangi bir baskı politikası uygulamadığını belirtiyordu.

        Ancak son dönem uluslararası arenada daha farklı bir açıklama yapıyor;

        “Biz onları eğitim kamplarında eğitiyoruz” diyor…

        Eğitim kamplarının ülkede yeni uygulanmadığını, Mao’dan bu yana ülke bilincini aşılamak, olumsuz davranışlardan uzaklaştırmak ve yanlışı gösterebilmek için yıllardır süregelen bir uygulama olduğunun da altını çiziyorlar.

        Ancak bu açıklamanın Batı'dan gelen sesleri daha da yükselttiği kesin…

        Konu son dönem Batı basınında daha sıklıkla ele alınırken, buna iki gün önce BM İnsan Hakları Sorumlusu Michelle Bachelet’in şu açıklaması eklendi:

        “Çin’in Sincan Uygur Bölgesi’nde Müslüman azınlıkların tutulduğu ve Çin’in eğitim kampı olarak nitelediği toplama kamplarına giriş yollarını arıyorum…”

        Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın Pekin temasları sırasında da Çinli yetkililer benzer yaklaşım ortaya koymuştu.

        Yıldırım da, İdlib bölgesinde de faaliyet gösteren Türkistan İslam Partisi veya Doğu Türkistan İslam adıyla kurulmuş DAEŞ ile bağlantılı bazı örgütleri Türkiye'ninde terör örgütü olarak gördüğünü anımsatmış.

        Burada önemli olanın Türkiye ile soy ve akrabalık bağı olan Uygur halkının terörden ayrı tutulması olduğunu söylemiş.

        Görüldüğü gibi üç ülkeyi kapsayan gezinin birinci ayağında da Türkiye açısından dışsal bir mesele de olsa terör vardı.

        FETÖ AÇMAZI

        Gezinin ikinci ayağı Kırgızistan’daki durum ise Çin’den biraz daha farklı; çünkü dün geldiğimiz Bişkek’teki en büyük sorun Türkiye’den kaçıp Kırgızistan’a yerleşmiş FETÖ mensupları…

        Türkiye bir süredir Kırgızistan yetkililerinden önlem almasını istiyor, onlar da zaman içinde çözeceklerini söylüyor.

        Hatta sorun o denli büyük seviyeye ulaşmış ki, iki ülke arasındaki ilişkileri zehirleyen gelişmelere yol açmış.

        Kırgızistan yetkililerinin dün Yıldırım’a sorunu kökten çözme sözü verdiklerini belirtmekle yetineceğim…

        Ancak orada bir başka mesele var; Kırgızistan’ın şu an orta seviyeye gelmiş yöneticilerinin büyük bölümü bu ülkedeki FETÖ bağlantılı okullardan yetişmiş…

        Terörün Türkiye ayağı bağlantılı şekilde farklı bir biçime dönüşmüş, içinden çıkılmaz bir hal almış…

        Gezinin üçüncü ayağını oluşturan İran konusundaki sorun ise ne dışsal ne de içsel; tam anlamıyla üçüncü boyutta…

        İran’da yarın başlayacak Terör Konferansı öncesi gerçekleşen bombalı eylem de gösteriyor ki, terör her durumda gölgesini sergiliyor…

        Diğer Yazılar