Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yan yana duran iki kişiden birinin "Neden tutuklu kaldı", diğerinin ise "Nasıl salıverilir" tartışmasını yaptığı toplumda hukuk inşası zordur.

        Yargı reformu yapmak ise çok daha meşakkatlidir.

        Şunu baştan belirtmeliyim ki ardı ardına yaşanan hukuk travmaları yargının tümünü olumsuzlaştırdı.

        Yargının avukatlık büroları aracılığıyla birilerinin nemalanma aracı haline getirilmeye çalışılması da üzerine kaymak oldu.

        Üniversitelerin akademik dürüstlükle verdiği bilirkişi raporlarına, her türlü gerçek belgelere bakılmayıp, kimin ne menfaat edineceğine odaklanıldı; bu da yargı sistemine güveni zedeledi.

        Sonunda bir gün geldi, herkesin yakındığı sisteme dönüştü…

        Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin açıklandığı toplantıyı dün Cumhurbaşkanlığı’nda izlerken hafızamdan tanıklık ettiğim birçok olay akıp gitti…

        ADALET VE GÜVEN

        Baştan bir noktaya vurgu yapmam gerekirse, bunların giderilmesi için en fazla yargı reformu AK Parti hükümetleri döneminde çıktı.

        İktidara geldiği 2002 yılından bu yana eksiksiz 3 yılda bir yeni bir düzenleme ile karşı karşıya kalındı.

        Örneğin Türk Ceza Kanunu’nun 2005 düzenlemesi en önemlilerinden biriydi.

        Yine iki kez değişen Anayasa’yı da bu kapsamda ele alabiliriz.

        Ancak, ardı ardına gelen seçimlerin üzerine bir de darbe girişimi bindi.

        Bazı avukatlık bürolarında alınan yüksek bedel karşılığı üretilen hukuk imalatları da vicdan dağladı.

        Çağın gereklerine uygun idari ve kanuni düzenlemelerin de gecikmesi adaletin güvenilirliğini etkilemeye başladı.

        Yargı Reformu Strateji Belgesi de tam da böyle bir dönemde geldi…

        Hem açıklaması sırasında takip ettim hem de ofise dönünce 98 sayfalık Strateji Belgesi’ni tek satır atlamadan okudum.

        Şunu söylemeliyim ki, önemli bir belge çıkmış…

        ELEŞTİRİLEN HER KONUYA EL ATMIŞ

        Hakimler, savcılar, avukatlar ile Adalet Bakanlığı personeli dahil, yargıyla ilgili kim varsa yakındığı, eleştirdiği konulara el atmış.

        Hatta sorunu sürekli diri tutan kaynağa da inmiş.

        Örnek mi, hukuk fakülteleri…

        Her ilde onlarca açıldı, yeteri sayıda öğretim elemanı olmadığı için de hukuk bilgisi tartışılır mezunlar çıkardı.

        Strateji Belgesi bu durumu ortadan kaldırmak için önemli bir adım atmış, “hukuk eğitiminin niteliğini arttırmak için yeni bir model oluşturulmasına” karar vermiş.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında detayını verdi, Hukuk Fakültelerinin eğitim süresinin 5 yıla çıkarılacağını bildirdi.

        Ardından “Kontenjanların azaltılması, başarı sırasının 190 binden 100 bine yükseltilmesi gibi düzenlemeler yapıyoruz” diye noktayı koydu.

        Bu başarı sıralaması ile birçok üniversitenin öğrenci bulma şansı olmayacağı için hukuk fakültesini kapatacak; bu da kaliteyi yükseltecek.

        Avukatlık stajına başlamak için getirilen düzenleme de önemli.

        Henüz yöntemi belirlenmemiş, merkezi sınav sistemi ile staja başlamalarının hedeflendiği vurgulanmış.

        Meslek örgütü tarafından gerçekleştirilmesi faydalı olur, tabii ki bugün uygulanan sözlü Baro sınav sistemi gibi olmamak kaydıyla…

        DIŞİŞLERİ’NİN KATKISI

        Hakkını teslim etmeliyim ki Yargı Reformu konusunda adım atılmasında Dışişleri Bakanlığı'nın etkisi büyük.

        Reform İzleme Grubu toplantılarının yeniden başlaması, AB ile ilgili sürecin canlandırılması olacak olanı hızlandırdı.

        Kitapçığın 29’uncu sayfasında Hedef 1.2 başlığı altındaki şu cümle bu açıdan çok önemli:

        “İnsan hakları alanında faaliyet gösteren uluslararası koruma mekanizmalarının gözlem ve raporları dikkate alınacaktır. İnsan hakları alanında ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleriyle iş birliği yolları geliştirilecektir…”

        Buna bir de hakim ve savcıların kararlarının AİHM ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına uygunluğunun meslekte yükselme süreçlerini etkileyeceği maddesi eklendi...

        Bundan böyle hiçbir hakim ve savcı AYM kararını takmama yönüne edemez…

        KAPI ARDI BAVULA SON

        Strateji Belgesinin en önemli unsuru, belki de en can alıcı olanı ise “belli bir kıdeme sahip hakim ve savcılar için coğrafi teminatı" getirecek olması…

        Aslında vakit geçirmeden hemen hayata geçirilmeli…

        Hatta sadece belli kıdemde olanlar için de değil, tümüne birden uygulanmalı..

        Çünkü son dönem yargıda yıllarını vermiş birçok hakim ve savcıdan sıklıkla şu cümleyi duyuyordum:

        “Valiz kapının ardında duruyor, 30 yıldır çalışıyorum, nereye derlerse oraya gider çalışırız...”

        Düzenleme bu duruma son veriyor, bir hakim ve savcının 4-5 yıl boyunca görev yaptığı bölge dışına atanmayacağını garanti ediyor.

        YARGILAMA SÜRESİ

        Burada da yetinmiyor.

        John Locke, Jean-Jacques Rousseau, Immanuel Kant, Lon L.Fuller’in adını dahi duymamış, dersine girecek hoca bulamamış üniversiteden çıkıp, torpille geldiği koltukta kanun adamı haline dönüşen aymaz gençler dönemini de kapatıyor.

        Atama ve nakil mevzuatının yeniden düzenlenip; disiplin cezalarının daha objektif kriterlere bağlanacağı sözünü veriyor.

        “Yargı etiği” şartını ve performans kriteri uygulamasını yeniden gündeme getiriyor.

        Anımsanırsa buna ilişkin yakın geçmişte de bazı adımlara yönelmiş ancak Türk hukuk sisteminde her şeyin öyle beklendiği gibi tıkır tıkır işlemediği sonradan anlaşılmıştı.

        Bu kapsamda getirilmek istenen süre sınırı ne denli işler tartışılır.

        SAVCIYA TAKDİR YETKİSİ

        Getirilen bir diğer önemli değişiklik ise asliye ceza mahkemelerinde duruşma savcılığı uygulamasına yeniden dönülecek; ciddi sıkıntı yaratmıştı, yanlıştan dönülmesi önemli.

        Bununla birlikte bu düzenleme de ilerde sorunla karşılaşması muhtemel noktalar yok değil.

        Dilerim kanun düzenlemesi sırasında giderilir, bunların arasındaki en önemlilerinden biri ceza adaleti etkinliğini arttırmak için cumhuriyet savcılarının takdir yetkilerinin arttırılmasına yönelik düzenleme…

        Her ne kadar Anglo Sakson hukukunda rastlansa da Türkiye’nin de içinde bulunduğu Kıta Avrupası hukukunun uygulandığı Almanya’da da hakime tanınmış böyle bir hak var.

        Türkiye bunu cumhuriyet savcısına bırakarak daha gerçekçi bir adım atıyor.

        Çünkü hakim mahkeme demektir ve süreci başladığında ortaya çıkan gelişmeler toplum vicdanını da etkiler.

        “Bak ne oldu, mahkeme de serbest bıraktı” veya “Zaten suçsuzdu; yok yere yattı” yönünde eleştiriyi de beraberinde getirir.

        Cumhuriyet savcısına takdir yetkisi bırakılarak hem mahkemeler rahatlatılacak, hem de ilk adımda uzlaşıya açık bir zemin yaratılacak. Ancak bunu uygulayabilmesi için cumhuriyet savcısının da cesaretlenmesini sağlayacak bazı düzenlemeler gerekir.

        Yoksa toplumsal baskıyı üzerinde hisseden her cumhuriyet savcısı elini taşın altına sokmak yerine, “gitsin aklansın” davranışını sergiler ki bu da getirilen düzenlemeyi boşa çıkarır.

        Ya da bazılarına uygulanıp, bazılarına uygulanmaması gibi yeni bir hukuk normunu üretir.

        ETKİN İTİRAZ YOLU DA AÇILMALI

        Bu durumu ortadan kaldırmanın yöntemi de belli; etkin itiraz yolu da bir o denli güçlendirilirse kimsenin diyeceği kalmaz.

        Yoksa Strateji Belgesinde olduğu gibi 77’nci sayfasında yetkiyi verip, 78’inci sayfada “toplumda oluşan cezasızlık algısının kaldırılması ve suçla etkin mücadele için ceza mevzuatındaki yaptırımlar ile infaz sistemi yeniden düzenlenecek” cümlesinin yazılması gibi paradoks çıkar.

        YARGILAMA YERİNE UZLAŞTIRMA…

        Yargı Strateji Belgesi, bütününe bakıldığında anlaşılacağı gibi yakınılan sorunları gidermeye bir de “yargılama yerine uzlaştırma” yönüne gitmeyi hedeflemiş.

        Uyuşmazlık çözüm yöntemlerini geliştirerek, hukukun hızlı ve etkin kılınmasını öncelemiş.

        “Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yöntemleri Danışma Kurulu” oluşturulmasına da karar vermiş.

        Bunların hepsi olumlu adımlar.

        HUKUK SİGORTASI SİSTEMİ GELMELİ

        Ancak unutulmamalı ki konu uyuşmazlıkla çözüme geldiğinde örneklerinde de görüldüğü gibi hak kaybına uğrayan taraf madden zayıf olanlardır.

        Çünkü uzun mahkeme sürecini beklemek yerine aza razı olur…

        Strateji Belgesi, aza razı olmak istemeyen, hukuk savaşını vereceği bir sistemi öngörmemiş.

        Keşke “Hukuk Sigortası” sistemini de getirseymiş…

        Böylece yargılamada hedef sürenin aşılması halinde ortaya çıkacak zararın karşılanması buradan sağlanır; hem de aza razı olmak yerine hakkını sonuna kadar aramak isteyene güvence olurdu.

        Özetle önemli bir Strateji Belgesi çıkarılmış, üzerinde iyi çalışılmış ve ne kadar eleştiri konusu varsa giderileceği sözü verilmiş.

        Bunların hepsi çok olumlu...

        Ancak unutulmamalı ki bunu uygulayacak olan da insan; onun doğru olanı da liyakati bulunan…

        Diğer Yazılar