Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti’de İstanbul seçimi sonrası en çok yakınılan ve tartışılan konu sanılmasın ki başkanlık sistemi…

        Bunun ötesinde bir durum yaşanan…

        Partinin toptan kendini sorguladığı, herkesin her şeyi çekinmeden dile getirdiği bir döneme tanıklık ediliyor.

        AK Parti milletvekilinin deyimiyle, “geçmişte seçmen partinin açığını kapatmak için uğraşırken, şimdi nereden açık verecekler diye geriye çekilip izlediği” yeni bir süreci yaşıyor…

        Haksız da değil…

        Genel Merkez’de, Meclis kulisinde hangi AK Partili ile konuşsam benzer yakınma ile karşıma çıktı.

        Eleştirilerinin başında da, “topluma kendini ifade edecek araçları kendi elleriyle ortadan kaldırdıkları” inancı yatıyor.

        Bu sorunu kabine değişikliği veya “sistemi rehabilite ederek” çözmenin de olanaklı olmadığını kayda geçiriyor.

        Bu durumu en iyi özetleyen şu cümleyi benzer kelimelerle en az 5 milletvekilinden duydum:

        “CHP yerel seçimi bizim 2002’deki söylemlerimiz ve vaatlerimize benzer cümleler kurarak kazandı. Demek ki vatandaş aynı yerde duruyor, yerinden başka zemine kayan biziz. Hak, hukuk, adalet, özgürlük, ekonomide ilerleme, bolluk; bunlar 2002’de bize kazandıran söylemlerimizdi...”

        İKTİDAR BAĞI KOPTU

        Sistem değişikliği ile getirilen uygulamaların seçmen ile hükümet bağını kopardığı inancındalar.

        Bir kadın milletvekilinin ilinin sorunu için bir bakan yardımcısına iki haftada ulaşıp, bir hafta sonrasına ancak randevu alıp, bakanlığa gittiğinde de karşılaştığı durumu anlatan hikaye kulaktan kulağa aktarılıyor.

        Ardından gelen hayıflanma da durumu özetliyor:

        “Seçmen ile hükümet arasında köprü olmak için seçildik, adımız da vekil; atanmış yukarıdan bakıp iş yapmaz oldu; bizi de seçmen talebini çözemez hale getirdi…”

        İÇ İTTİFAK İHMAL EDİLDİ

        Bir de MHP ile ittifaka yönelik yakınma var ki, “dış ittifakı sağlamak için çabalarken, iç ittifakımızı ihmal ettik, dağıttık” diye özetlenebilir.

        Aslında AK Parti’de bu tartışmaların yapılıyor olması da sağlıklı bulunuyor.

        Ancak bunun bir adım ileri giderek geri dönülmez kopma ve kaymalara yol açmasından da çekinilmiyor değil.

        Ya da ittifak ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dünkü TBMM Grup konuşmasında vurguladığı gibi, “sistemin aksayan yönlerinin AKP’li bazı yöneticilerin medya önünde yapmasından duyduğu” rahatsızlığa benzer tepkiyle karşılaşmaktan çekiniyorlar.

        Haksız da değiller, MHP’de AK Partili yöneticilerin haksızlık ettiği yönünde duygu var.

        Buna neden de sistem tartışmasının MHP üzerinden yürütüldüğü kanısı:

        “AK Parti seçim sonuçlarını analiz ederken, ‘%44 ile seçimi kazanmak varken, %50+1’i getirip kendimizi MHP’ye mahkum ettik’ diye gerekçe arıyor. MHP seçmeninin oy vermediğini ileri sürüyor. Tamam da MHP’li adaylara asıl Adana, Mersin’de vermeyen AK Partililer değil miydi?”

        GÖREV AYRIMI YOK

        Bunlardan yola çıkılarak, bundan sonraki süreçte AK Parti’de köklü değişiklik beklenir mi?

        Baştan belirteyim, Cumhurbaşkanı ile Genel Başkanlık görevlerinin ayrışması gibi bir çaba parti yönetiminde kesinlikle yok.

        Parti kurma sürecine giren Ali Babacan’ı Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı görevine getirip, ekonomi yönetimini teslim etme gibi arayışın kıyısından köşesinden geçilmediği gibi, bu öneriyi dillendirmek dahi “fantezi” olarak görülüyor.

        KABİNE DEĞİŞİMİ

        Kabine değişikliği de seçim sonrası olduğu için artık eski beklenti cevvaliyetini kaybetmiş.

        Buna neden de gidenlerin yerine kimin geleceği sorgulamasıyla ortaya çıkıyor.

        Seçmende yeni bir umut, beklenti, inanç yaratacak kadrolar uzaklaştığı, tanınmayan simalar kadrolara geldiği için, görevden alınacak bakanın yerine getirileceklerin de mevcuttan farklı etki yaratmayacağına vurgu yapılıyor.

        O nedenle geniş kapsamlı, büyük değişim beklenmiyor…

        YALNIZLAŞMA SENDROMU

        Bütün bunlardan yola çıkarak şunu söyleyebilirim AK Parti’ye “yalnızlaşma sendromu” hakim olmuş.

        Seçmen milletvekilinde, teşkilat genel merkezde, milletvekili bakanlıkta yalnızlaşmış...

        Üzerine bir de %35 ile iktidar olmak varken, %50+1 zorunluluğu binince bu kez sistem sorgulaması başlamış.

        AK Parti’de son dönem yapılan çalışmanın temeli de bu nedenlere dayanıyor.

        Sistemin ortaya çıkan mahsurlarını ortadan kaldırmaktan çok, aksayan yönlerini tamirle ilgileniliyor.

        AK Parti kulisinde milletvekilleri bugüne kadar rastlanmadık şekilde yakınmalarını yüksek sesle yapıyor…

        Diğer Yazılar