Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün bir kez daha yineledi; "Seçim 2023'te" dedi.

        Hatta, bununla kalmadı, Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de benzer şekilde seçimin 2023’te zamanında olacağını söylediğini anımsatıp ekledi:

        “Buradan bizim bir sapmamız söz konusu değildir. Şimdi bu tür yalan yanlış tarih açıklayanlar, kendilerini buğday ambarında sananlardır. Ama biz bu ülkede açıklanan tarihlerde seçim yapılmasını birilerine öğreteceğiz. Biz bütün hazırlıklarımızı 2023 Haziran'ına yapıyoruz. Bütün kongrelerimiz bu plana göre yürüyor.”

        Tam tersine muhalefette de yüksek oranlı bir seçim beklentisi var.

        Bu sadece mevcutlarda değil, yeni kurulan ve kurulacak olanlarda da mevcut…

        Nitekim AK Parti içinden çıkan ve geçen hafta sonu kuruluşunu gerçekleştiren Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nde de bu beklenti oluşmuş.

        GENEL BAŞKAN PERŞEMBEYE

        Partinin kurucuları arasında bulunan eski AK Parti milletvekili Selçuk Özdağ, Perşembe günü kurucular kurulunu toplayıp, genel başkan ve parti yönetim organlarını belirleyeceklerini bildirdi.

        Yeni kurulan partiler açısından bu kanuni bir zorunluluk.

        Çünkü kongresini henüz yapmadığı için bu görevi kurucular kurulu üstleniyor.

        Davutoğlu’nun da bugün için Siyasi Partiler Kanunu karşısında kurucudan başka sıfatı bulunmadığından, Kurucular Kurulu’nun toplanıp genel başkan seçmesi gerekiyor.

        MKYK 60, MYK 17 KİŞİ

        Özdağ Perşembe günü yönetim erklerinin seçiminin biteceğini, genel başkan ile birlikte 60 asil, 40 yedek üyeden oluşacak Merkez Karar ve Yönetim Kurulu ile onun da içinden çıkacak 17 kişilik Merkez Yürütme Kurulu’nu belirleyeceklerini açıkladı.

        İYİ Parti’nin de bulunduğu Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki Genel Merkez binasındaki tadilat ise son hızıyla devam ediyormuş; “40 günden önce içine girmemiz zor görünüyor” dedi.

        KONYA İL TEŞKİLATI TAMAM

        Bu arada Ankara, İstanbul ile birlikte Davutoğlu’nun memleketi Konya il binaları da tutulmuş ve yakında atamaları yapılıp, çalışmaya başlayacakmış.

        Bununla birlikte İzmir, Manisa, Elazığ, Erzurum, Kayseri ve Samsun il binalarının da tutulmak üzere olduğunu belirtti.

        İl başkanı atamalarının parti yönetim organları belli olduktan sonra süratle tamamlanacağını da dile getirip ekledi:

        “Ancak hepsini toplu olarak atamayacağız. Parça parça olacak, ama bir an önce tamamlanacak…”

        KASIM’DA SEÇİM BEKLENTİSİ

        Teşkilatlanma sürecini bir an önce tamamlama gayretlerinin gerisindeki nedeni de şu cümleyle izah etti:

        “Nisan ayına kadar seçime girmek için Türkiye’nin en az yarısında 6 ay önceden örgütlenmesini tamamlamış olma zorunluluğumuzu mümkünse tamamını hedefleyerek bitireceğiz. Kasım’da olması muhtemel bir baskın seçime de hazır olacağız…”

        Bu aşamada “Eğer ki erken baskın seçim olursa 20 milletvekili ile seçime girmelerine katkı veririz” diyen İYİ Parti lideri Meral Akşener’e teşekkürlerini de iletti.

        Seçimin 2020 Kasım’ında olacağı beklentisi sadece Gelecek Partisi’nde değil, yukarıda da vurguladığım gibi muhalefetin neredeyse tamamında hakim.

        AK PARTİ BEKLENTİSİ

        Neden de AK Parti’nin aslında 2021’e ötelediği kongre sürecini bu tarihten önce tamamlayamayacağına olan inanç…

        Kongre’de yapılacak değişikliğin ardından erken seçim öngörüsünde bulunuluyor.

        Tabii kongre sürecinin nasıl işleyeceğini, orada nasıl bir gelişim yaşanacağına dönük de Ankara kulislerinde yazılan farklı senaryoları da göz önüne alarak…

        *

        Suçu aynı, ama biri düştü, diğeri başkan

        Yüksek Seçim Kurulu’nun geçen hafta Ceylanpınar Belediye Başkanı hakkında aldığı karar, yasaların uygulamasındaki sorunu göstermeye yeter.

        Oysa aynı durum, 31 Mart seçimi sonrası başkalarında da yaşanmış.

        Ancak aynı miktarda ceza almış olmasına karşın, mahkemelerin tutumu nedeniyle şu an bazılarının belediye başkanlığı düştü.

        Suçu aynı olmakla birlikte bazılarının başkanlığı ise sorunsuz devam ediyor.

        Örnek üzerinden anlatırsam; iki kişi yıllar önce ruhsatsız silah yakalattı ve Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkındaki Kanun’un öngördüğü 1-3 yıl arasında öngördüğü cezayı hakim bir yılın üzerinde hükmederek tamamladı.

        SUÇLARI AYNI AMA...

        Bir yıldan fazla ceza aldığı için bu kişilerin milletvekili, belediye başkanı dahil bazı görevleri üstlenmeleri mümkün olmuyor; ama bir şartla…

        Zaten infaz ettikleri ceza aynı olmakla birlikte, YSK’nın bugün birinin belediye başkanlığını düşürüp, ötekine devam etmesi kararını vermesinin gerisinde de bu şart yatıyor.

        Ortaya çıkan çelişkinin gerisinde bir de mahkemelerin tutumları var ki o da ayrı bir sorun.

        Ama hepsinin gelip dayandığı kapı, Adli Sicil Kanunu’nda yerini bulan “memnu hakların iadesine” ilişkin ceza kurumu…

        Yasaklanmış hakların iadesi olarak da tanımlanan hukuk kurumuna göre, bir hükümlü cezasının infazı sonrası, Türk Ceza Kanunu (TCK) dışındaki özel yasaların yasakladığı haklarına da sahip olması gerekiyor.

        Çünkü yeni TCK, ceza infaz edilmiş ise tüm haklarının iadesine hükmediyor.

        Ancak, TCK dışındaki özel kanunlarda ceza infaz edilmiş olsa bile hak kullanımını engelliyor.

        Bir yıldan fazla ceza almışsa, affa uğramış olsa bile milletvekilliği, belediye başkanlığı, mali müşavirlik, avukatlık gibi bazı meslekleri yapmasını yasaklıyor.

        FARKLI MAHKEME KARARI

        Bundan kurtulmanın tek yolu da ceza infaz edildikten sonraki üçüncü yılın sonunda mahkemeye başvurup, memnu, yani yasaklanmış haklarının geri verilmesini talep etmek.

        Mahkemenin de bu üç yıl içinde suç işlemediğini tespit edip, iyi halli yaşam sürdüğüne kanaat getirmesi gerekiyor.

        Ancak seçim öncesi bazı mahkemeler, talep edilmesine karşın bu kararı almaktan kaçınmış.

        Yeni TCK’nın, “Eğer ceza infaz edilmişse, memnu hakları da iade edilmiştir” hükmünden hareketle karar almaktan kaçınmış.

        YARGITAY DA YETMEDİ

        Kozan Belediye Başkanı seçildikten sonra “engel mahkumiyet kararının adli sicil arşiv kaydında mevcut olduğu” tespit edilen MHP adayı Nihat Atlı’nın durumu tam buna uyuyor.

        Atlı, seçim öncesi başvurmasına karşın memnu haklarının iadesine ilişkin kararı mahkemeden alamayınca Yargıtay’a başvurdu.

        Yargıtay Atlı’nın başvurusunu haklı bulup, Hakimler Savcılar Kurulu’nun kararına rağmen mahkemenin sonuca bağlamış olmasını hukuka aykırı buldu.

        Atlı da böylece memnu haklarına Yargıtay üzerinden kavuştu.

        Ancak, YSK belediye başkanlığını YSK kararı öncesi düşürdüğü ve bir üst itiraz makamı da olmadığı için Atlı kazandığı Başkanlık koltuğuna bir daha dönemedi.

        MUHTARIN HAYIFLANMASI

        Benzer bir durumla, Ankara’nın yüksek yargı alanındaki en iyi gazetecilerinden, arkadaşım Fevzi Çakır’ın bir süre önce bir muhtarla konuşmasında tanıklık ettim.

        Muhtar da mahkemeye başvurmuş ancak memnu haklarının iadesine ilişkin karar çıkaramamış; seçilmesine rağmen muhtarlığı düşmüştü.

        Kendisi ile benzer ceza süresini infaz etmiş diğer mahalledeki arkadaşı memnu hakların iadesine ilişkin kararı bir mahkemeden aldığı için muhtarlığının devam ettiğini, kendisine ise bu verilmediği için düşmüş olmasından hayıflanıyor, çıkış yolu arıyordu.

        CEYLANPINAR DA DÜŞTÜ

        Benzer durum daha önce buradan duyurduğumuz Şanlıurfa’nın AK Parti’den seçilen Ceylanpınar Belediye Başkanı Abdullah Aksak’ın da başına geldi.

        Aksak, 18 yaşından küçükken yakalattığı ateşli silahın kurbanı oldu; o dönem bir yıldan fazla ceza alıp, infaz edilmesine karşın memnu hakların iadesine ilişkin mahkemeden karar almadığı için YSK mazbatasını geçen hafta iptal etti.

        Aksak’ın 8 aylık Belediye Başkanlığı bitti.

        Oysa 31 Mart sonrası yaptığı gibi mahkemeye önceden başvurup memnu haklarının iadesine ilişkin kararı aldırmış olsaydı Aksak bugün Başkanlık koltuğunda oturuyor olacaktı.

        Belediye Meclisi yerine yeni başkanı seçecek…

        YSK DA RAHATSIZ

        YSK da içinde bulunduğu ve kanunun zorunlu olarak önüne koyduğu bu durumu aşmak için Hakimler Savcılar Kurulu’na bir mektupla durumu bildirmiş ve mahkemelerin benzer tutum takınmalarını istemiş.

        Konunun ilgilisine dün “Yargıtay onay verip kabul etmiş, mahkeme sonra da olsa memnu hakkını iade etmiş, yani yasaktan arınmış; bu kazanılmış hak değil mi?” dedim.

        Yanıtı aynen şöyle oldu:

        “YSK kararları kesindir ve geriye dönüşü olmadığı gibi, bir üst itiraz merci de yoktur. YSK 31 Mart günkü duruma bakar, eğer bir sorun varsa o günkü şarta göre kararını verir, sonra olan ilgilendirmez…”

        Buna karşın bir kanuni düzenleme kaçınılmaz görünüyor.

        Tabii bir tabu gibi dokunulmazlığını sürdüren Siyasi Partiler ile Seçim kanunlarına dokunulabilirse...

        Diğer Yazılar