Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “AK Parti’nin 2003 ayarlarına dönüşü diyebilirsiniz…”

        Aslında bu ve benzer cümleleri AK Parti kulisinde bir süredir işitiyorum.

        Önceki gün bütçe görüşmesi sırasında partinin etkin ismi Meclis kulisinde koştururken yönelttiğimiz soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

        “Güvenlik soruşturması ile ilgili düzenlemeyi paketten geri çekeceğiz. Onunla ilgili görüşmeye gidiyorum… 2003 ayarlarına dönüş yapıyoruz…”

        Sözünü ettiği, devlet memurluğuna girişte uygulanan “güvenlik soruşturmasına” ilişkin düzenleme.

        Anayasa Mahkemesi (AYM), OHAL döneminde KHK ile çıkarılan “devlet memurluğuna alımda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması” şartını getiren düzenlemeyi, geçen 29 Kasım’da Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmişti.

        AYM’DEN YİNE DÖNER

        AK Parti hemen yeni düzenleme yoluna gitti.

        Devlet memuru adaylarında, “terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmamak, Anayasa ve devlete sadakat ve bağlılık içinde bulunmak, örgüt propagandası yapmamış olmak” gibi şartların aranmasını içeren düzenleme yaptı.

        Düzenlemedeki şartlar bununla da kalmadı, özellikle FETÖ nedeniyle ihraç edilen veya kamuda görev almasına engel konulan kişilerin, işe dönüş için açtıkları davalara konu güvenlik soruşturmalarının 7 gün içinde yeniden yapılıp, mahkemeye bildirilmesi hükmünü de ekledi.

        Bunu yaparken, mahkemenin “6 ay süreyle davanın geri bırakılmasına karar verir” hükmünü de metne koldu.

        Muhalefet bu düzenlemenin de AYM’den yine döneceğini savundu.

        Neden olarak da AYM’nin iptaline gerekçe yaptığı “Kanun’da belirtilir” hükmüne aykırı şekilde, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenir” ibaresine yer verilmiş olmasını gösterdi.

        TORBADAN ÇIKARILDI

        AK Parti ise üç gün önce bu itirazlara rağmen Komisyon’da kabul ettiği düzenlemeyi dün TBMM Genel Kurulu’na getirdiği torba yasadan çıkardı.

        Gerekçe de “düzenlemenin çok daha özgürlükçü bakışla yeniden ele alınmasının gerekli görülmesi…”

        Veya partinin etkin isminin vurguladığı gibi “2003 ayarlarına dönüşün adımı…”

        DAHA ÇOK ÖZGÜRLÜKÇÜ

        Bu sözle vurgulanmak istenen, 1980 darbe döneminden kalmış güvenlik soruşturmalarını da içeren sıkıyönetim yasalarının 2003’te ayıklanıp, özgürlükçü ortamın yaratıldığı dönem…

        “2003’e dönüş” vurgusu bununla birlikte, FETÖ darbe girişimi dolayısıyla getirilen OHAL döneminden kalma kısıtların peyderpey sonlanacağı anlamına da geliyor.

        Çünkü birçok kişi, FETÖ darbe girişimine katılan eşi, anne babası veya kardeşi, hatta yeğenleri nedeniyle KHK ile kamudaki görevinden olmuştu…

        Bunların bazılarının dönüşü KHK komisyonu ile sağlanmıştı.

        Yeni düzenleme ile güvenlik soruşturmasına dayalı olarak işinden olanların durumuna netlik kazandırılabilir; zaten kanundaki düzenlemenin nedeni de buna dayalı.

        Bir de AK Parti’den ayrılan Davutoğlu ve Babacan’ın dile getirdiği gerekçelerden bazılarını da ortadan kaldırır.

        *

        Urla’da Belediye Meclisi çalışacak

        İçişleri Bakanlığı, terör ilişkisi nedeniyle görevden aldığı belediyelere atadığı kayyumlar ağırlıklı olarak belediye meclislerini de çalıştırmıyor.

        Ancak bu konuda benim de yanıldığım uygulamalar varmış.

        İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile önceki günkü telefon görüşmemde anladım ki bu durum Türkiye’nin bütününü kapsayan bir uygulama değilmiş.

        Kayyumlar bazı belediye meclisleriile uyumlu çalışmayı sürdürüyormuş.

        Geçmişte Bucak, Safranbolu, Pozantı’da, Erzincan’ın bazı ilçelerinde de belediye başkanları FETÖ veya başka terör bağlantıları nedeniyle görevden alındığında yerine atanan kayyumlar belediye meclisleriyle çalışmasını devam ettirmiş.

        Hemen belirteyim, kısas süre önce tutuklanıp, yerine de kayyum atanan İzmir’in Urla Belediye Meclisi’nde de durum bundan farklı olmayacak; çalışmasını kaldığı yerden devam ettirecek.

        Ancak atanan kayyum da görevini devam ettirecek.

        Bu aslında İçişleri Bakanlığı’nın tercihi olarak görülmemeli.

        Neden, Belediye Kanunu’nda 2016’da yapılan düzenleme.

        Buna göre terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması halinde, bağımsız bir kişinin başkanlık görevini yerine getirmesi için atanması yoluna gidiliyor.

        İçişlerdi Bakanlığı da kayyumları kamu görevlisi olması dolayısıyla kaymakamlardan seçiyor.

        Urla’daki durum da bundan ayrı değil…

        Urla’da Belediye Meclisi çalışacaksa, örneğin Doğu ve Güneydoğudakiler neden çalıştırılmıyor denilebilir.

        Buradaki hassasiyetin, belediye meclislerinin yapısından kaynaklandığını görmek gerekiyor.

        Çünkü kaymakamın, belediye meclisine başkanlık yapması halinde meclis çoğunluğunun görevini yaptırması kolay olmayacak.

        Hatta kamu görevlisi olarak verilmiş görevini yerine getirirken bazı suçlamalarla yüz yüze kalacak.

        Huzur hakkı almaları bu yolla engellenmiş, içinde AK Partili üyelerin de bulunduğu belediye meclislerinin çalışması uzun süre mümkün olmayacak.

        Peki, kayyum ataması AK Parti oylarını etkiliyor mu?

        Soruya yanıt HDP’nin geçen dönem 103 olan belediye sayısının bu seçimde 59’a düşmüş olması…

        Ayrıca Şemdinli, Eruh, Şırnak, Hakkari’nin merkez ve Yüksekova dışındaki bütün ilçelerinde de AK Parti’nin kazandığı anımsatılıyor.

        *

        Bütçe’nin enleri…

        Bütçe görüşmesi geçmiş yılların aksine sert tartışmadan uzak, bir o denli de karşılıklı nezaketin gösterildiği bir seviyede tamamlandı.

        Bazen gerilimin yükseldiği anların olmadığı da söylenemez, ama onlar da işin tuzu biberinden öte geçmedi.

        Ancak bütçelerin yeni politik kimlikleri öne çıkarma gibi bir özelliği vardır.

        Bütçe bu dönem hangi politik kimlikleri yarattı derseniz, ilk sıraya hem başlangıcında hem de bitiminde hükümet adına görev yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ı koyarım.

        Politikanın içinden gelmemiş olmasına karşın, politik duruş da sergileyebileceğini gösterdi.

        Daha ilerisi söz söylemedeki ustalığı, sakin kimliği ve mesajını net vermesiyle de zaten var olan yeteneğini sergileme fırsatını buldu.

        Oysa Fuat Oktay, AFAD’dan bu yana yatırımlar, bakanlıklar arasındaki uyum, Kıbrıs gibi konularda, iş odaklı doğru ve hızlı çözüm üreten, bitene kadar da takibi bırakmayan teknokrat kimliği ile tanınırdı.

        Bütçe görüşleri Fuat Oktay’a politik kimlik de yükledi...

        Bütçe bir ismi daha öne çıkardı; İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı iken Grup Başkanvekili görevine gelen Musavvat Dervişoğlu…

        Şundan herkes emin ki yeni görev yerine tam oturdu, bütçe görüşmeleri de bunun kanıtıydı.

        Grup Başkanvekilleri, AK Parti’den Bülent Turan, CHP’den Engin Altay, MHP’den Erkan Akçay ile HDP’den Fatma Kurtulan geçmişten gelen deneyimleri ile zaten aktif ve bu işi en iyi yapan isimler...

        Ancak her bütçe gibi bu bütçe de yeni isimleri yaratma başarısını bir daha gösterdi.

        *

        DKV’den yanan AK Partilinin umudu da CHP’nin davasında

        Özellikle İstanbul’da oturan çok sayıda kişi getirilen Değerli Konut Vergisi karşısında şaşkın…

        Birçoğu Anayasa, AİHM, İnsan Hakları Eşitlik Kanunu’na aykırı vergiye itiraza hazırlanıyor.

        Ancak devlet geleneğinde önce vergini öde, davaya göre bakarız olduğu için sıkışmışlık içinde.

        Hemen belirteyim ki getirilen vergiden dolayı sıkıntıya girmiş tanıdıklarımın arasında AK Parti’ye gönül vermiş, hatta desteğini eksik etmemiş isimler de var.

        Ev fiyatlarının boğaza en uzak semtlerde dahi 1,5 milyon liradan az olmayan İstanbul’da binlerce insanı ilgilendiren Değerli Konut Vergisi’nin iptalinin umudu içindeler.

        YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMAYLA

        CHP bunu gördüğü için yeni yılın ilk haftasında Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapmaya hazırlanıyor.

        CHP Grup Başkanvekili Engin Altay dünkü görüşmemizde, AYM’ye iptal başvurusunu “yürürlüğü durdurma talebiyle” birlikte yapacaklarını belirtti.

        Vergi ödeme için tanınan süreye bir de vatandaşların itirazlarının değerlendirilmesi süreci geçmeden AYM’den bir kararın çıkacağı beklentileri de yüksek.

        HUKUKÇULARIN AĞIRLIĞI

        Aslında sadece CHP’de değil, kamuoyunda da AYM’den iptal çıkacağına ilişkin beklentinin yükselmesinin nedenlerinden biri de görüşlerine saygı duyulan hukukçuların televizyonlardaki söylemleri…

        Yerel seçim döneminde akademik kariyerleri de olan, Prof. Dr. Ersan Şen, Prof. Dr. Adem Sözüer, Dr. Rezan Epözdemir’in YSK sürecine ilişkin görüşleri de kamuoyunda saygı duymuş; toplumun vicdanı olmuştu.

        Benzer durumla AYM sürecinde Değerli Konut Vergisi’nde karşılaşılırsa şaşmayın, çünkü her daim hukukun sesi oldular.

        Diğer Yazılar