Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Libya konusunun bundan sonraki süreçte karşımıza sıklıkla çıkacağını daha önce de belirttim.

        Suriye sorunu ile eş değer hareket edeceği kesin; çoğu zaman onun önüne geçeceğinden de kimsenin şüphesi olmasın.

        Bunu söylememin nedeni, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun dün muhalefet partileri CHP ve İYİ Parti ziyaretinde yöneltilen sorulara verdiği yanıt ve hükümetin kararlılığı.

        Her iki partide de asker göndermedeki aceleciliğin nedeni ve gidecek asker sayısı üzerinde durulmuş.

        Çavuşoğlu, önce “Asker göndermekteki kararlılıkları” vurgulamış.

        Aceleci tutumlarının gerekçesi sorulunca da muhalif Hafter güçlerinin saldırıya geçmesini göstermiş.

        Bu nedenle bir an önce gidecek Türk askerinin, “mevcut yönetim açısından denge sağlayacağını” vurgulamış.

        “Ateşkesin ancak bu yolla; caydırıcı sayıda asker göndererek sağlanabileceği” görüşünü dile getirmiş.

        CAYDIRICI SAYIDA ASKER

        “Caydırıcı sayı ile kaç askerin ifade edildiği?” sorulduğunda ise “Hafter güçlerinin karşı saldırı yapabilecek gücünü yok edecek kadar sayıda” yanıtını vermiş.

        Özetle, Libya’ya gönderilecek asker sayısının ucunu açık bırakmış.

        Zaten Meclis’e gelen Tezkere’de geçmişte gelenlerde de olduğu gibi sayı konusunda yetkiyi Cumhurbaşkanı’na bırakıyor.

        Rusya, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Türkiye’ye karşıtı birçok gücün orada bulunduğu anımsatılmış.

        “Bir Türk askerinin vurulması halinde nasıl bir tavır takınılacağı?” sorulduğunda ise Çavuşoğlu’nun yanıtı aynen şöyle olmuş:

        “Ulusal çıkarımız doğrultusunda anında, aynıyla cevap veririz…”

        Bunun çok uluslu çatışmaya kapı aralayabileceğine ilişkin endişeleri de gerçekçi bulmamış, ateşkesin sağlanmasına katkı vereceğinden söz etmiş.

        Bu durumda, Libya’ya muharip, yani savaşan bir güç mü, yoksa taraflar arasında ateşkesi de sağlayacak, barış gücü görevini de üstlenecek bir güç mü yollanacak?

        Ya da sadece eğitim ve taktik destek verecek, gerektiğinde de Başkent’te hükümet yetkilileri ile önemli noktaların güvenliğini sağlayabilecek kapasitede bir güç mü olacak?

        Bakan’ın bunlara yanıtı, “Hafter güçlerini durduracak sayıda güç…” yönünde olmuş.

        “HAFTER DAVETİ KABUL ETMEDİ”

        Birçok ülkenin iki tarafla da görüştüğü anımsatılıp, “Hafter ile neden temas kurulmuyor?” sorusu yöneltildiğinde ise “Biz davette bulunduk ama kabul etmedi” yanıtıyla yetinmiş.

        Bazı teknik ve askeri stratejik konulara da girilmiş...

        Türkiye’nin Libya’dan çıkış stratejisi üzerinde durulmuş, ancak Bakan Çavuşoğlu, askerin ve hükümetin bu konudaki çalışmalarına işaret etmekle yetinmiş.

        CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’ün de dün Çavuşoğlu’nun ziyareti sonrası işaret ettiği gibi bu Tezkere diğerlerinden farklı.

        Çünkü, sınırının hemen ötesinden milli güvenliğine doğrudan yapılan saldırılar dışındaki tezkerelerdeki askeri stratejisi insani yardım amacını hedefliyordu; muharip güç içermiyordu.

        Askeri stratejiden bu nedenle farklı bir tutum gösteriyor, daha doğrusu değiştiriyor…

        MUHALEFETİN ÇEKİNCELERİ

        Muhalefetin başka çekinceleri de var…

        Suriye, geçmişte Irak, Türkiye’ye sınırdaş ülkeler ve bir adım ötesindeki askerinin güvenliğini sağlama konusundaki lojistik desteği oldukça güçlü.

        Arkasında İkinci Ordu gibi büyük bir destek var; en uzak noktadaki savaş uçağı dahi yarım saatte orada bulunma yeteneğine sahip…

        Libya ise savaş uçaklarının en az üç yakıt ikmali ile ulaşabileceği 2 bin kilometre mesafede.

        Denizdeki firkateynlerin karadaki birliklere sağlayabileceği destek gücü de sınırlı.

        Hava desteği olmadan operasyon nasıl yürütülecek?

        Türkiye, Libya’nın uluslararası meşruiyeti olan, BM’de temsil edilen kurucu hükümetinin daveti ile Libya’ya asker gönderiyor.

        Ancak, Libya’da meşruiyetin tek başına Türkiye tarafından sağlanacağını söylemek, uluslararası diğer aktörlerin tutumlarını değiştirmeye yetmeyecek.

        Özellikle Rusya, Mısır, Yunanistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin açıktan, bazı AB ülkelerinin ise dolaylı yoldan muhalif güçlerin başındaki Hafter’e desteği ortada.

        Bunlara karşı nasıl bir strateji geliştirildi?

        Tezkere’nin dün Meclis’e sunulmasının ardından, TBMM Başkanı Şentop’un yılbaşı nedeniyle ara veren Genel Kurulu, 2 Ocak perşembe 14.00’de görüşmeye çağırdığı Libya’ya Asker Gönderme Tezkeresi’nin ana tartışma konuları bunlar olacak.

        HEDEF KAMUOYU…

        AK Parti’ye, MHP’nin de 49 milletvekili ile destek verdiği, hatta yurt dışında bulunanların da apar topar dönmesini sağladığı Tezkere’nin geçmemesinin ihtimali pek görünmüyor.

        Yani 1 Mart vakasının tekrarı zor...

        Muhalefet de bunu gördüğü için Tezkere konusunda AK Parti ve MHP milletvekilleri üzerinde kamuoyu baskısı yaratmayı hedefliyor.

        Çünkü iktidar, termik santrallere baca, güvenlik soruşturması, Ziraat Bankası’nın Simit Sarayı’na desteği ve Değerli Konut Vergisi gibi konularda kamuoyundan gelen yüksek tepkiler karşısında geri adım atmıştı.

        HÜKEMETE BOCA EDECEK

        CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun dün Dışişleri Bakanı’nın ziyaretinin ardından, Millet İttifakı'nda birlikte hareket ettiği Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu ve İYİ Parti lideri Akşener’e gitmesinin gerisinde de bu var.

        Kılıçdaroğlu, SP lideri Karamollaoğlu’nu Bakan Çavuşoğlu’nun aktardıkları konusunda bilgilendirmiş, daha önce “Prensipte destekleriz, ama…” sözlerinin gerisindeki niyeti duymayı amaçlamış.

        Karamollaoğlu, bu sözleri ile “Libya’da her iki tarafı da ikna edecek ve Mehmetçiğin kanını dökmeyecek rol üstlenilmesini kastettiğini” belirtmiş.

        İYİ Parti lideri Akşener ile de kamuoyu oluşturma konusundaki çabaların neler olabileceği ele alınmış; bu konuda ortak dil ve eylem birliği üzerinde uzlaşılmış.

        Muhalefet, kamuoyunda Libya’ya asker gönderme konusundaki olumsuz yaklaşımın yüksekliğine inanıyor.

        Bunu ortaya çıkarıp, hükümetin üzerine bocalayabilmek için de var gücüyle hareket etmekte kararlı…

        Yıl bugün bitip, gece yarısı yenisinin kapısını açacak.

        Ama kutuplaşmış çoğulcu Akdeniz'de, her şey Suriye sahasından çok daha karmaşık hale gelecek; Doğu Akdeniz'deki enerji de tayfunun gözünü oluşturacak.

        Dilerim ateşkes sağlanır, iyi bir dönemin kapısını aralayacak yılı getirir.

        Nice yıllar dilerim...

        Diğer Yazılar