Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hani, ‘dizine kadar çamur deryası’ derler ya; tam da öyle bir ortam…

        Anadolu’da “soğukkuyu” veya “cizlevit” diye isimlendirilen lastik ayakkabıların her yanını kırmızı balçık sarmış.

        Çevresindeki ateş çemberi gibi, yapışmış bırakmıyor.

        Üzerinde turuncu plastik yağmurluk, başında kırmızı- beyaz poşu, elinde plastik su borusundan yarattığı bastonu…

        Görüşüne bakılırsa 60’ı geçkin, yanındaki de belli ki bir yakını ya da oğlu…

        Onun da diğerinden farkı yok; tek ayrıcalığı ellerinde geçirdiği turuncu inşaat eldiveniyle ellerinin üşümemesi…

        İdlib’in güneyinden Türkiye sınırına doğru kaçıp gelmişler…

        Yaşlı olan elindeki mavi poşete sarılmış beş adet francala ekmeği almış olmanın sevincinde…

        Katık edecek hiçbir şeyleri yok…

        İÇERİSİ DE AYNI

        Merak ediyorum, oluklu levhanın kapı olduğu çadırın içinde durum nasıldır diye…

        Bir sonraki fotoğrafta Anadolu kadını gibi üzerine örgü ceketini giymiş, siyah yemenisini sarmış kadın, kocası ve kızının bulunduğu karedeki çadırın içi görünüyor, merakımı gideriyor.

        Dışarıdaki zeminden bir farkı yok…

        Bir diğerinde tarlanın bir kenarına kurulmuş çadırın önünde su doldurulan büyük bidonlar dikkatimi çekiyor; hemen hepsi tarım ilacı için kullanılan mavi variller…

        Dediler ki sabunla yıkandı, en önemli ihtiyacı olan temiz suya bu sayede kavuştu.

        Bilmiyor ki tarım ilacı sabunlu suyla yıkayınca geçmez, insanı içten eritir.

        ÇADIRIN ÜZERİNDEKİ YAZI

        Kırıkhan merkezli yardım örgütü HAYAD’ın kurucusu, hayırsever işadamı Rahmi Vardı fotoğrafı yollayınca ilk dikkatimi çeken çadırın üzerine geçirilmiş naylon karışımı bezin üzerindeki yazı oldu:

        UNCHR…

        Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği…

        II. Dünya Savaşı sonrasında evlerinden kaçan veya evlerini kaybetmiş Avrupalıya yardım amacıyla 1950’de kuruldu.

        Üç yıl içinde görevini tamamlaması gerekiyordu; 70 yılını tamamladı.

        Bugün geldiği noktayı en iyi tanımlayan herhalde ancak derme çatma bir çadırın üzerine örtü olduğunu gösteren bu fotoğraf olsa gerek.

        Dünyada çatışma alanları o denli çoğaldı ki verebileceği bir çadırın üzerine örtü olabilecek naylon karışımı bir bez.

        Verilerine bakıyorum, 2018 yılı sonu itibarıyla 70,8 milyon insan zorla yerinden edildi.

        Bunun 25,9 milyonu bir başka ülkeye kaçıp mülteci sıfatını kazandı…

        Fotoğraflarda görünen Suriyeliler gibi kendi ülkeleri içinde yerinden edinmiş (IDP) insan sayısı 41,3 milyonu çoktan aştı.

        BEŞ EKMEK ALABİLMEK İÇİN

        Fotoğraflar bununla da sınırlı değil.

        Bir ekmek arabası yanaşmış, içinde 5 ekmeğin bulunduğu poşetten bir tane alabilmek için insanlar birbirini eziyor.

        Rahmi Vardı, sabahları da çorba dağıttıklarını, akşam da yemek verebilmek için uğraştıklarını, ancak sahadaki çatışmaların bazen zora soktuğunu belirtti.

        “Ama durmayacağız, yardıma devam edeceğiz… Perişanlık” dedi ve sustu.

        MANDALLANMIŞ BELGESİ

        Arka taraflarında ise bir zamanlar mutlu yaşam sürdükleri evlerinin bombadan perişan hali de perişanlığı anlatmaya yeter…

        Binaların bu haline karşın, bazılarının içinde yıkanmış çamaşır asılı…

        Çamur deryası olmuş, her yanda bombaların patladığı bir bölgede, insanların nasıl bir kültüre sahipken, bu noktaya itildiklerinin mandallanmış belgeleri gibi…

        Çevreyi yakan ateş altında kurumayı bekliyor.

        İKİ AYDA 800 BİN KİŞİ DAHA

        Bu insanlara daha fazla yardım ulaştırılması olanaksız mı?

        Yıllarca Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliği’nin Türkiye ofisinde en üst düzey yönetimde bulunmuş, arkadaşım İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır’ı aradım…

        Çorabatır, kendi yurdunda göçe zorlanmış olanlar için iki yol bulunduğunu belirtip, detay aktardı.

        Belirttiğine göre, ilki Somali’de yaşandığı gibi rejimin daveti; diğeri de Bosna’da olduğu gibi BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) kararı.

        Suriye’de rejimin daveti yok.

        BMGK, Suriye iç savaşı başlayınca ülke içinde göçe zorlananlar (IDP) için Türkiye, Lübnan ve Ürdün’den UNCHR’nin yardımda bulunması kararına varmış.

        Kararın her 6 ayda bir yenilenmesi ilkesini benimsenmiş.

        BMGK’nın Ocak ayındaki toplantısında Rusya, kararı bu kez veto etmiş.

        Yapılan müzakereler sonucu sadece Türkiye’den 2 kapı için, o da belli kurumlar olmak kaydıyla vetosunu yumuşatmış.

        Tanıdığı süre de yine 6 ay…

        ÇETELER ÇALIYOR

        Çorabatır, “İki ayı geçti ama hem iklim hem de sahadaki çatışma yardıma izin vermedi” dedi.

        Bazı sivil toplum örgütlerinin buna karşın devam ettiğini, ancak onların yardımlarına da yolda çeteler tarafından el konulduğunu belirtip ekledi:

        “Hatta öyle bir hale geldi ki, çetelerin el koyduğu yardımlar PKK’nın ele geçirilen depolarında ortaya çıkınca bu kez hükümet bu STK’ların sahaya girişini yasakladı.”

        YÜZDE 80’İ KADIN VE ÇOCUK

        Sorunun bir başka boyutunu da anlattı.

        BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (UN-OCHA) son saldırılar sonrası Suriye sahaya girip gözlemde bulunmuş.

        Bu kapsamda 1 Aralık- 12 Şubat arasında güneyden kuzeye göç eden sayısı 800 bine ulaşmış…

        Burada dikkat çeken nokta bunların yüzde 60’ının çocuk olduğunun kayda geçirilmesi…

        Yani bunların 450-500 bini henüz çocuk yaşta…

        Kadın ve çocukların toplam oranı ise yüzde 80’e ulaşıyor.

        ÇOCUK ÖLÜMÜ ARTTI

        Bu da durumu çok daha kötü bir hale getiriyor, çünkü soğuktan ölen çocuk sayısı gün geçtikçe artıyor.

        Zaten derme çatma, altı çamur ve su dolu çadırda soğuk algınlığını önleyecek ilaç ve yeterli gıda olmayınca, zatürre bir anda hortlar.

        Çorabatır, Avrupa Sivil Koruma ve İnsani Yardım Genel Müdürlüğü’nün (ECHO) de harekete geçtiğini belirtti.

        Her ne olursa olsun, sorun bir an önce çözülmezse olacaklar ortada.

        Bu kez gelecek olanlar da öyle tarlaya tırmığını, çapasını terk edenler olmayacak, bu insanların arasına başkaları da karışacak.

        O zaman bedeli çok daha ağır olacak…

        Diğer Yazılar