Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan Bayram süresince nüfusunun ağırlıklı bölümü Müslüman olan ülkelerin devlet başkanları ile görüştü.

        Dün de bunlara Papa’yı ekledi.

        Amacı da İsrail’in Filistin’e saldırısının önüne geçmek ve Gazze’de yaşanan katliam ve dramı durdurmak…

        Yaşananlar bu noktaya gelmeden engellenebilir, 197 insanın hayatını kaybetmemesi sağlanabilirdi.

        Ancak ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nden karar çıkmasına yönelik engelleyici tutumları sonucu olmadı.

        Şimdi ise ABD Dışişleri Bakanı Blinken, “İsrail ordusunun vurduğu basın kuruluşlarına ait binada, Hamas’ın faaliyet gösterdiğine dair herhangi bir kanıt görmediklerini” söylüyor.

        BASRA HARAP OLDUKTAN SONRA

        Eskilerin deyimiyle “Ba’de harâbi’l- Basra”, yani “Basra harap olduktan sonra…”

        Bunun bu noktaya gideceği belli olduğu, BMGK’dan bir sonuç çıkmayacağı anlaşıldığı için geçen hafta Cuma gününden bu yana BM nezdinde ciddi bir faaliyet yürüyor.

        İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi bazı ülkeler ilk aşamada BM Genel Kurulu Başkanı Büyükelçi Volkan Bozkır’ın kapısını çaldı.

        Bu kapsamda BMGK’nın dün yapılan toplantısının sonucunun görülmesi de istendi.

        Anlaşıldı ki ABD’nin engellemesi devam edecek, bunun üzerine kararın 5 ülke yerine, Genel Kurul’dan çıkarılması için kollar sıvandı.

        Nitekim dün Başkan Bozkır’ın da twitter hesabından duyurduğu gibi İslam İşbirliği Grubu adına Nijer ve Arap Grubu adına da Cezayir BM Daimi temsilcileri dün Filistin’i görüşmek için başvuruda bulundu.

        Hazırlık Perşembe günü toplanacak Genel Kurul’dan İsrail’in saldırılarına karşı bir karar çıkarmak.

        Eğer başarılırsa bu BMGK’nin 5 üyesinin ötesinde de BM’den karar çıkarılabileceğinin göstergesi olur.

        Nitekim geçmişte de benzer kararlara imza atılmıştı.

        BM Genel Kurul Başkanlığı’nı bir Türkün yürütmesinin getirisi de bu şekilde daha iyi anlaşılır.

        Vaka-hasta-ölüm sayısındaki çelişki

        Vaka-hasta-ölüm sayısındaki çelişki
        0:00 / 0:00

        EĞER vaka sayısında büyük bir patlama olduysa, aynı paralelde hasta ve ölüm sayısının da artması gerekmez mi?

        Devletin salgınla ilgili birimlerinin başında bulunan etkin ve yetkin isimlerinden bu soruyu son dönem çok sık duyar oldum…

        Verdikleri örnek de yakın geçmişe yönelik.

        Tezlerine göre vaka sayıları 60-65 bine çıktığı günlerden 5 ile 15 gün geçtikten sonra hasta veya ölen kişi sayısında da artış olmalıydı…

        Türkiye bu rakamlara 17 gün önce çıktığı için kısmi kapanmaya gidildi…

        Dolayısıyla 17’nci günün sonunda geçmiş iki haftanın getirisinin yansıması olmalıydı; yani hasta ve ölüm sayıları da artmalıydı.

        Çünkü genellikle vaka tespit edildikten 5 gün sonra hasta ediyor, entübe olunması da 10-15’inci günlerde gerçekleşiyor.

        Oysa aradan geçen iki hafta içinde yatan, entübe olan hasta sayısında ve ölümlerde yükselme yerine, tam tersine düşme var.

        HATA NEREDE?

        Onlar da bu verileri ele alıp, “acaba hata nerede?” sorusuna yanıt bulmak için araştırmaya başlamışlar.

        Şüpheleri PCR testleri, testlerde kullanılan enzimlere yönelik bazı ilginç bulgulara da rastlamışlar.

        Örneğin Ekim’in başında bir gecede vaka sayısındaki artışa anlam veremiyorlar.

        Bu soruyu yöneltenler vaka sayılarındaki gerçek rakamları da bilenler olunca sözlerini daha fazla önemsedim.

        Bakalım araştırmaları nasıl sonuçlanacak?

        Bununla birlikte bir noktanın altını çizmem gerekiyor.

        Batılı birçok ülke uzun süre önce hızlı PCR denilen testleri de sisteme ekledi; kurumsal hale getirdi.

        Türkiye’de de son günlerde Cumhurbaşkanlığı dahil birçok kurum bu hızlı testleri kullanıyor.

        Hatta batıda bu testler eczanelerden satın alınabiliyor ve şüphe duyulması halinde evde kendi başına uygulanabiliyor.

        Umarım bu testler batıda olduğu gibi Türkiye’de de yaygınlaşır ve şüphe duyanlar kendisine test yapıp erken tanıyla sağlıklı kalabilir.

        PROF. DR. YILMAZ’IN VERİSİ

        Köşe yazarı komşum Prof. Dr. Temel Yılmaz’ın dünkü makalesi de bunun en iyi örneği.

        Gençlerde hasta sayısı %21 oranında artmış.

        Prof. Dr. Yılmaz neden olarak gençlerin test yaptırmakta ve hastaneye gitmekte geç kalmalarını gösteriyor.

        Bunu önlemenin en önemli yönü ise yurt dışına 3- 5 Euro’dan satılan hızlı testlerin Sağlık Bakanlığı onayı ile eczanelerde satışının yaygın hale getirilmesi.

        Bu hasta sayısında da düşüşe aracılık edebilir.

        Umarım bu yolun önü açılır ve testlerin yaygınlaştırılması sağlanır…

        Diğer Yazılar