Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        KABİL havaalanındaki izdihamı ve patlayan bombaların yok ettiği hayatları izlerken aklıma geldi…

        Meslek yaşamım süresince Türkiye’yi de etkisi altına alan 7 büyük göç olayına tanıklık etmişim.

        Oysa yarım asrı bulmuş değil…

        İlk karşılaştığım, Bulgaristan’dan 350 bin Türkün kaçışının akınıydı…

        Soydaşların, çaresizlik içinde sınırdan nasıl girdiklerine tanıklık ederken empati yapmaya çalışmıştım.

        Önünüze iki seçenek sunulmuş, ya evinizi, yaşadığınız toprağı ya da yaşamınızı terk edeceksiniz…

        Hangisini seçersiniz?

        Tercih açık; en kolayını, evinizi terk edip, özgür yaşayacağınız toprağa kaçıyorsunuz.

        Peki, yanınıza ne alırsınız?

        O gün gelenlerin yanında sadece elbiseleri ve geride bıraktıklarının fotoğraflarının dışında tahta bavullarının içinde sadece umutları vardı.

        İç yakıcıydı…

        Dönemin Devlet Bakanı Ercüment Konukman o gün tepki olarak sınır kapısına sadece Mehter Marşı ile yürümekle kalmıştı.

        KARADENİZ’DEN GELENLER

        İkincisi ters noktadan, Gürcistan’dan oldu…

        Dağlar, Gürcü ve Acara çatışmasından kaçan sınıra yakın Gürcistan köylerinden gelen insanlarla doluydu.

        Onu Abhazya’dan gelenler takip etti; sınır uzak olduğu için Trabzon, Rize’den giden takalara doluşan insanlar Karadeniz’i aşıp Anadolu’ya akıyordu.

        REKLAM

        Erkekler, çocukları ve kadınları iskelede bıraktıktan sonra tekrar dönüyordu; yanlarında giyecekleri elbiseden başka bir şeyleri de yoktu.

        KİMYASALDAN KAÇIŞ

        Ardından Halepçe katliamı geldi; Silopi, Hakkari arasındaki dağların yüzü insanla kaplandı...

        Bu kez yanlarında sadece canları vardı.

        Saddam’ın attığı kimyasal bombanın önünden kaçarken kimsenin alacağı bir şey yoktu.

        Sonrasında Afganistan takip etti; iç çatışmadan kaçan binlerce Afgan bugüne benzer şekilde İran’ı geçip sınıra ulaştı.

        Hepsine kalacak yerler, evler yapıldı, bir kısmı Tokat’a bazıları Anadolu’nun farklı coğrafyalarına yollandı.

        Çok geçmedi, ikinci Körfez Savaşı başladı; bu kez kaçanlar Kerkük, Musul’dan soydaşlardı…

        Bazıları sınırı geçtiğinde durup o Kerkük Türkçesi ile vatan şiirleri okuyordu.

        İNSAN SELİ

        Sonra Suriye iç savaşı patladı…

        Mürşitpınar sınır kapısının karşındaki Ayn El Arap (Kobani) bölgesinde Suriye içindeki gelişmeleri izlemek için gitmiştim.

        Çok ileriden bir toz bulutu göründü; arkadaşlarla ne olduğunu anlamaya çalışırken bir arkadaşım “Herhalde Bedevi’nin biri sürüsünü kaçırıyor” yorumunda bulundu.

        Ancak koşmasının yarattığı toz dumanı yaklaştıkça gördük ki gelen insandı…

        Yanlarında taşıdıkları su kabından başka hiçbir şeyleri yoktu…

        HENDEKTEKİ BOMBA

        Afganistan’dan kaçmak için Kabil Havaalanı'nın etrafını dolduran binlerce insanın yanlarına sadece sırt çantalarını aldıklarını görünce hafızam beni eskiye götürdü.

        O gün gelenlerden farkları yoktu; kaçırdıkları sadece yaşamlarıydı.

        Bazıları havaalanına ulaşmayı başarıyor, bazıları ise çevreye kazılan hendekleri geçebilmek için çırpınıyordu.

        REKLAM

        Şanslı olanlar ABD’ye ait araçlarla havaalanının içine girme olanağına kavuşuyordu.

        Kabil’de bulunan arkadaşım Mehmet Akif Ersoy, ABD’nin bu yolla ülkeden 40 bini aşkın insanı çıkardığını, toplamda bu sayının 80 bine ulaşmasının beklendiğini belirtti.

        Bomba tam da bu kanalın içinde patlamış.

        Aslında ABD, İngiltere, birçok ülkenin sabah saatinden bu yana herkesin uyardığı gibi oldu; bomba tam da beklendiği yerde, ABD askerlerinin bulunduğu bölgede, beklendiği gibi patladı.

        Bugün ve yarın ne olacağı da aslında biliniyor.

        Görünen o ki Salı gününe kadar da devam edecek; sonrasında sınırlara kayacak.

        ABD’Yİ SARAN SİKLON

        Peki, bazı insanlar ülkeden ayrılmak için canlarını verirken, bazıları nasıl otobüslerle içeri giriyor?

        Sorunun yanıtını Wall Street Journal gazetesindeki haberde buldum.

        Karşımıza Irak’ta çıkan ve hakkında birçok efsane üretilen, insan haklarına ilişkin suçlamalarda bulunulan Washington yönetiminin güvenlik hizmeti aldığı vekalet savaşçı şirketi Blackwater, burada da faaliyetini sürdürmüş.

        Şirketin kurucusu Erik Prince, gizlemeden personelinin Kabil Havalimanı’na yolcu getirdiğini ve bir uçağa yerleştirip çıkışına yardımcı olduğunu bildirmiş.

        Bunun için insanlardan kişi başına 6 bin 500 dolar, yani 55 bin Türk lirası civarında bir para aldıklarını belirtmiş.

        Bununla da kalmamış, tahliyesine çalışılan kişi için fazladan çaba gerekmesi durumunda fazladan ücret aldıklarını da gizlememiş…

        Şimdi deniliyor ki, paralarını alıp taşıdık ama insani olarak siz bakın…

        Sonra da dönüp, Irak’ta, Suriye’de şimdi de Afganistan’da neden başarısız olduğunu sorguluyor.

        Nedeni açık…

        REKLAM

        ABD 1970’li yıllarda olduğu gibi kendi iç çelişkisini, açmazlarını yaşıyor…

        Bagram üssünün içinde CIA çalışırken Pentagon tarafından kapına kilit vurulmasında olduğu gibi kurumlarının birbirine güveninin kalmadığı, birinin diğerinin işini bozmak için çabaladığı, aradan da çıkarcıların insani vicdanlarını kaybetmiş şekilde malı götürme derdine düştüğü bir durum…

        Böyle bir yapıdan çıkacak sonuç bellidir…

        Sanılmasın ki ABD Afganistan’da yeni bir Siklon Operasyonu’nu uygulamaya koydu…

        Tam tersine, sadece siklonu; yani atmosferde alçak basınç alanı çevresinde hızla dönen rüzgarın yarattığı güçlü fırtınayı yaşıyor…

        Diğer Yazılar