Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        MİLLET İttifakı açısından sorun teşkil edecek en önemli alanın Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusu olacağını defalarca aktardım.

        Bunu kendileri de gördüğü için yakın zamana kadar adaylık konusu açıldığında uzak durmayı tercih ettiler.

        Millet İttifakı bu konuda kapandıkça, rakipleri en zayıf noktadaki en küçük açıklığı fark edip yüklenmeyi bildi.

        Açığı önce büyükşehir belediye başkanlarında buldu, İmamoğlu ve Yavaş üzerinden yüklendi.

        Yavaş, Ankara siyasetinin yıllar içinde kazandırdığı diplomatik manevra ile salvoları nazikçe savuşturdu; tartışmanın dışına kendini konumlandırmayı bildi.

        Kendisi bu duruşu geliştirirken, çevresi merhum Cumhurbaşkanı Demirel’in, “Kim istemez Cumhurbaşkanı olmayı?” sözünü anlatır tutum içinde kaldı.

        YAVAŞ’IN SÖYLEM BAŞARISI

        Buna karşın, Habertürk’te iki hafta önce sevgili Fatih Altaylı’nın sorusunu yanıtlarken, çelebi duruşunu bir daha sergiledi:

        'Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmek, insanın nefsini okşayan ve dinlediğimiz zaman çok hoşumuza giden bir olay. Böyle bir hedefimiz gerçekten yok. Anket böyle diyor diye aday mı olmam gerekiyor? Zaten böyle bir gündem yok...”

        REKLAM

        Bu aşamada parti içi muhalefete rağmen Kılıçdaroğlu’nun Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına kendisini aday gösterdiğini de anımsattı, Cumhurbaşkanının kim olacağına da liderlerin karar vereceğinin altını çizdi.

        Bu tutum liderlerin elini de rahatlattı…

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Akşener de bu süreçte başkanların üzerindeki şimşekleri çekmek için paratoner görevi üstlendi ve tartışmayı kendi alanlarına çekti.

        Millet İttifakı açısından önemli bir politik davranıştı.

        Zaten uzun süredir sadece sandık değil, “söylem ittifakını” da gerçekleştirme becerisini sergiledi.

        Bu noktaya gelene kadar epey bir uğraş da verdiler; karşılıklı ziyaretlerle söylemleri güçlendirmekle kalmadılar, ortak mücadele alanı yaratmayı da başardılar.

        Bu konsolidasyonu yaratan ortak payda da “parlamenter demokratik sistem” söylemi oldu.

        İTTİFAK ÇATLAMA

        Millet İttifakı parlamenter sistem hedefiyle bünyesel konsolidasyonu sağlamakla kalmadı, aynı ideali savunan yeni kurulan partileri de yanına çekti.

        En azından onlarla birlikte hareket ettiği algısının kamuoyunda güçlü bir şekilde yerleşmesini sağladı…

        Cumhur İttifakı ise bu durumu dağıtmak için Millet İttifakı bileşenlerini sürekli olarak “adayınız kim” minderine çekmeye çalıştı.

        Şu kadarını söyleyeyim bunda da başarılı oldu.

        Millet İttifakı bileşenleri arasındaki bütünlük dağıldı, mesele adaylık tartışması üzerinde dağınıklığa dönüştü.

        Buna CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun en son örneğini “öğrenciler için 6 vaadinde” olduğu gibi tekil söylemlerinde rastlanmaya başladı.

        Anlaşılan o ki bu politik dil ortaklar arasında alınmaya yol açmaya başlamış.

        Aktarıldığına göre partilerin kurmay kadroları bu söylemden duydukları rahatsızlığı birbirlerine de iletmiş.

        REKLAM

        PAÇACI: BİZE SORDUNUZ MU?

        Nitekim İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı da dünkü sohbetimizde bu duruma dikkat çekti, “Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) son dönem sürekli tekil konuşuyor” dedi.

        Paçacı, sözlerini şöyle sürdürdü:

        “Gençlere, esnafa, çiftçiye, KHK’lılara vaatlerde bulunuyor. Bu vaatler bizim açımızdan da olmaz şeyler, karşı çıktığımız durumlar değil. Ama biz ortak bir hükümet için ittifak halindeysek, en azından öncesinde bunları ortaklaşa kararlaştırmalı ve ortak bir dille birlikte açıklamalıyız. Madem birlikte bir hükümet kuracağız, bunları bize sordunuz mu? Öncesinde bir program yapmadan bu tür açıklamalar doğru değil. Bir taahhüt varsa, bunu CHP veya İYİ Parti yapacaksa, ortaklarıyla görüşmeli, karşılıklı görüş alındıktan sonra açıklanmalı…”

        Konuştuğum bazı CHP kurmayları da benzer yakınmaların kendilerine de ulaştığını belirtti.

        Anladığım şu ki durum CHP liderine de iletilmiş…

        Mesele sadece bununla da kalmıyor.

        CHP içinden gelen farklı sesler de ittifak açısından sorun teşkil ediyor.

        Bunun en iyi örneği dün CHP MYK’da disiplin kuruluna sevkine karar verilen Bolu Belediye Başkanı…

        Muhafazakar kesimde tepkiyle karşılaşılan sözleri dolaylı da olsa ittifak ortaklarının tabanlarında tepkiye de neden oluyor.

        CHP lideri muhafazakar kesime açılmak için elinden gelen çabayı gösteriyor olsa da bir anda silip süpürüyor.

        ERDOĞAN’IN SÖZLERİ

        Bütün bunlar Millet İttifakı içinde bir ayrışmaya neden olabilir mi?

        Soruyu yönelttiğimde iki taraf da aynı noktaya hafta sonu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İYİ Parti lideri Akşener’e tepkisine dikkat çekti.

        REKLAM

        Erdoğan, o konuşmasında Akşener’in 30 Ağustos’ta İmamoğlu ile Fatih Sultan Mehmet arasında kurduğu benzerliğe yönelik sözlerini eleştirirken, cümlesini şu sözlerle tamamlamıştı:

        İşte sen bu Gezicilerle birliktesin Meral Hanım. Yolun açık olsun…”

        Akşener de Filenin Sultanları’nın maçını izlemek için gittiği Belgrad’dan “Ben asil milletimizle beraber yürüdüğüm sürece yolum da bahtım da açık olsun inşallah. Artık bu kutuplaştırma ve milleti bölme taktiklerin tutmuyor” yanıtını vermişti.

        Erdoğan’ın sözleri, lideri üzerinden İYİ Parti tabanına “Neden onlarla birliktesiniz?” mesajı ve çağrısı olarak değerlendirilirken, Akşener’in karşı atağı da “Sizinle olmayacağız” kararlılığı olarak algılanmıştı.

        Dolayısıyla Millet İttifakı içinde şu aşamada bir kopuş, ayrılış kesinlikle görülmüyor.

        Ancak, ciddi bir burukluk yaşandığı da açık…

        Diğer Yazılar