Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        HALEPÇE’de insanlığın karşılaştığı durum hafızamdan bugüne kadar silinmeyen ender görüntülerden biridir…

        Bir annenin çocuğuna sarılıp ölmesi, bir kadının kollarını kuşun yavrularını korumasına benzer şekilde kollarını kanat gibi açtığı fotoğrafları hala gözlerimin önünde.

        O gün yaşananlar meslek büyüklerim, Mustafa Bozdemir ve Ümit Turpçu’ya Dünya Basın ödülünü getirmişti…

        Kimyasal saldırının kitleleri nasıl öldürdüğüne orada tanıklık etmiştim.

        O günden sonra dünyada bu denli büyük kitle ölümlerine neden olan saldırılara fazla rastlanmadı.

        Bazı yerlerde küçük denemeleri olmadı değil, ama bu denli yüksek ölümlü olayla karşılaşılmadı.

        Bütün bunları yazmamın nedeni dünyanın en zenginlerinden biri olan kısa süre önce de Bodrum’da tatilini geçiren Microsoft’un sahibi Bill Gates’in geçen hafta katıldığı bir toplantıdaki sözleri…

        MİKROP OYUNLARINA KARŞI GÖREV GÜCÜ

        “Mikrop Oyunları…” diye tanımladı gelecekte karşılaşılabilecek tehlikeyi…

        Sağılık Seçimi Komitesi Başkanı Jeremy Hunt ile katıldığı toplantıda biyoloji-terörist atakla karşılaşılabileceği konusunda uyarmakla kalmadı.

        Bir adım daha daha atıp, Dünya Sağlık Örgütü bünyesinde bir milyar dolar yıllık bütçeli Pandemi Görev Gücü kurulması çağrısında da bulundu.

        Bunun nedeni konusunda şu sorusu ise çok şeyi özetliyor:

        “Ya bir terörist 10 havaalanına çiçek hastalığı getirirse? Biliyor musunuz, dünya buna nasıl tepki verir?…”

        Bunun dünyanın bugün içinde bulunduğu pandemiden çok daha ağır bir sorun üreteceğinin de altını çizdi.

        ABD ve İngiltere’nin bir sonraki pandemiye hazırlanmak için araştırma ve geliştirmeye yatırım yapmak zorunda olduğunu da anımsattı.

        Beş yıl içinde, “Bir sonraki pandemiye hazırız” isimli bir kitap yazacağını da açıkladı.

        Verdiği örnek çok önemli.

        Çünkü biyoloji-terörizm pandemiye öncesi Tokyo metrosunu birbirine katmıştı.

        Şarbon mikrobunun mektuplar içinde gönderildiğine de tanıklık edilmişti.

        GDO’NUN ÖTESİNE GEÇMEDİK…

        Peki Türkiye bu saldırılara ne denli hazır?

        Hemen belirteyim ki Türkiye’nin biyoloji-terörizme yeteri düzeyde hazır olmadığı açık.

        Buna ilişkin henüz bir kanun dahi yok mevcut düzenlemeler ise sadece Genetiği Değiştirilmiş Organizmaları (GDO) kapsıyor, onun ötesinde bir duruma izin vermiyor.

        Milli Güvenlik açısından ciddi bir sorun olduğu bilinen bu duruma ilişkin Ankara’da büyük bir çabanın olduğunu biliyorum.

        Ancak yeterince yol alındığını söylemek zor.

        TÜBİTAK’ın da buna ilişkin ciddi araştırmaları ve engellemek için cihaz geliştirmeleri söz konusuydu.

        Yakın geçmişte intihar eden kadın bilim insanının da bu konu üzerindeki çalışmaları bilinen bir durumdu.

        Ancak bu konuda şu ana kadar yeterli oranda güvenlik koruması sağlandı mı derseniz yanıtım açık; hayır…

        Şurası açık ki bundan sonraki süreçte en çok karşımıza çıkacak konu salgın olacak.

        Çünkü terör de bunun ne denli etkili bir silah olduğunu gördü…

        Diğer Yazılar