Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ABD ve AB başta olmak üzere, batılı ülkeler Rusya’nın Ukrayna’ya dönük dün ilk adımını attığı ilhak adımları ne getirir?

        Bu Rusya ile Ukrayna arasında kalmayıp, dünya savaşının başlangıcını da getirecek bir adım mıdır?

        Yoksa batının Abhazya, Osetya, Kırım ilhakları sonrası Moskova’ya karşı yaptırımları kısa süren ve tehditleri söylemde kalan, sonra da dostlar alışverişte görsün tavrına dönüşün tekrarı mıdır?

        Eğer birincisi ise olabilirlik ihtimalini iyi hesaplamak gerekir…

        Harp Okulları’nda kitabı okutulan, savaş sanatını en iyi bilenler arasında gösterilen kişinin de bu aşamada sözlerine bir bakmak gerekir.

        Sözünü ettiğim, Rusya’da birliklerine karşı direnip, Belçika’daki Waterloo’da I. Napolyon’u alt eden Prusyalı entelektüel, General Carl Von Clausewitz…

        Ve “Savaş Üzerine…” isimli eserindeki sözleri…

        Yüzyılı aşkın süre önce Kırım yarımadasına ilişkin yazdıklarının bugün de geçerliliğini koruduğunu bu aşamada belirteyim…

        Clausewitz, “savaş ne sanattır, ne bilimdir” der ve devamını getirir:

        “Savaş toplumsal yaşamın bir bölümüdür. Savaşı herhangi bir sanatla karşılaştırmaktansa, ticaretle karşılaştırmak daha iyi olur; çünkü ticaret de insanlar arasında çıkar ve faaliyet çatışmasıdır…”

        Tersten okursak, Rusya’nın Ukrayna’ya dün asker sokmasının nasıl sonuç getireceğini anlamak için ticarete bakmak gerekir.

        Unutulmasın ki bunun en önemli ürünü de doğalgaz…

        Nitekim ABD Rusya’ya karşı atağını yaparken, ilk yaptırımını Avrupa’nın özellikle de Almanya’nın doğalgaz ihtiyacını daha fazla karşılayacak Kuzey Akım-2 hattına getirdi.

        ABD, bunu yeni de yapmıyor; Rusya’nın Kırım’ı ilhakı sırasında da benzer şekilde CAATSA yaptırımları arasına öncelikli olarak koydu.

        Ancak Almanya eski Şansölyesi Merkel’in “ülkesini önceleyen” duruşunu o dönem kıramadı.

        MERKEL’İN DURUŞU

        Almanya’nın çıkarlarını önceleyen Merkel, yıllık 55 milyar metreküplük Kuzey Akım-1 boru hattının yeterli gazı sağlamadığını belirterek, ikinci hatta olan ihtiyaca dikkat çekmiş ve ABD’nin tutumuna karşı çıkmıştı.

        Kuzey Akım-2’nin inşasının durdurulmasına ilişkin Washinton dayatmasına da direnişini haklı bir gerekçeye dayandırmıştı.

        ABD’nin kaya gazı ile batının eksiğini kapatma, hatta Doğu Akdeniz gazını kendisine bahşetme atağına Merkel, “Rus gazını taşıyan boru hattının süreklilik ve fiyat istikrarını ne ABD, ne Katar’ın sıvılaştırılmış gazı ile sağlayabiliriz” duruşunu göstermişti.

        AKDENİZ RÖVANŞI

        Aslında ABD ile Rusya arasındaki çekişme bunun öncesine dayanıyor.

        Doğu Akdeniz’in hukuki durumu üzerine çalışmalarıyla bilinen Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sertaç Hami Başeren, dünkü sohbetimizde iki süper güç arasındaki enerji rekabetine işaret etti.

        “Rusya, ABD kontrolündeki Irak petrollerinin Akdeniz’e akışını engellerken, şimdi ABD de Rusya’nın Avrupa’ya verdiği gazın önünü kesip, kendisinden alınması için bastırıyor…” dedi

        Sözünü ettiği Suriye iç çatışmasının başlamasıyla birlikte Moskova’nın, Esad’ın başında olduğu Şam yönetimini sahip çıkması…

        Böylece Irak ve ABD’nin Suriye’de hakimiyetinde olan Rakka petrollerinin Akdeniz’e doğrudan ulaşmasının önünü kesti.

        ABD ise sıvılaştırma tekniğini geliştirerek, hem kendisinden çıkan kaya gazını, hem de başka ülkelerdeki doğal gazı Avrupa’ya taşıma adımı attı.

        İPTAL YOK ASKIYA ALMA VAR

        Prof. Dr. Başeren, “Almanya’nın menfaatini önceleyen lider olarak Merkel’in, ülkesinin ihtiyacı olan enerjinin istikrarlı sürekliliğini sağlama konusundaki tutarlı tutumuna” dikkat çekti.

        Ekonomik gücünü Almanya’ya kaptıran Fransa’nın da Avrupa’nın askeri gücü olarak bu süreçte öne çıkma gayretinin gerisinde de Afrika’daki hidrokarbon yataklarının bulunduğunu anımsattı.

        Sonuçta Doğu Akdeniz veya ABD ile Katar’ın sıvılaştırılmış gazının bırakın Avrupa’yı, Almanya’nın enerji sürekliliğini karşılama olanağı yok.

        Enerji üzerindeki çalışmalarıyla bilinen emekli Büyükelçi Mithat Renda da Almanya’nın sadece Kuzey Akım-2 sertifikasyonunu askıya aldığını anımsattı; “Karşı tarafta bu denli tehdit varken Almanya’nın farklı tutumu söz konusu olamazdı” dedi.

        Almanya’nın bunu ne kadar devam ettirebileceğini de kestirmenin zorluğuna da dikkat çekti.

        İsrail Cumhurbaşkanı’nın gelecek ayki Ankara seyahati ile Doğu Akdeniz gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasının öneminin bir kez daha anımsanacağına vurgu yaptı.

        DOĞALGAZ FİYATINI ARTTIRDI

        TPAO’nun her kademesinde çeyrek asır emek veren Necdet Pamir de Kuzey Akım-2’nin doğalgaz akışını kesmesinin getirdiği maliyete dikkat çekti.

        “Kuzey Akım-2 devreye girseydi, bugün doğalgaz Avrupa’da bin dolar üzerine çıkmazdı” dedi.

        Boru hattından gelen gazın ortalama maliyetinin 360-370 Dolar civarında olduğunu da anımsatan Pamir, ABD veya Katar’dan gelecek sıvılaştırılmış doğalgaz ile Avrupa’nın ihtiyacının karşılanmasının güçlüğüne de dikkat çekti.

        Savaş konusundaki uzmanlığı askeri çevrelerde bugün de kabul gören Clausewitz’in başta aktardığım sözüne bakıldığında aslında ileride nelerin olabileceğini de görmek olası.

        İster eski, ister modern dünya sisteminde olsun ticaret her şeyin belirleyicisi olmuştur.

        Ülkeler önce çıkarını düşünür…

        Putin de bunu iyi bildiği için ilk olarak 2008’de Osetya’da sergileyerek başlatıp, dün Kırım, bugün Donbas bölgesiyle devam ettirdiği tutumunu eksiksiz sürdürecek.

        Unutulmamalı ki Putin’i bu noktaya getiren de Berlin Duvarı’nın yıkılışından bu yana batının adım adım Rusya’yı geriletip, hakimiyetindeki bölgeleri kontrolüne almasıydı.

        Bugün yaşanan ise dün olacağını herkesin görüp konuştuğundan başka bir şey değil…

        Diğer Yazılar