Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ALTI muhalefet partisinin birlikte hareket edip, ortak aday çıkardığı ve kaybettiği Macaristan seçimi Türkiye için kıstas oluşturur mu?

        Ya da Macaristan seçimi, karizmatik, popülist bir Başbakan karşısına muhalefetin çıkardığı adayın politik güçsüzlüğünün sonucu muydu?

        Veya ittifak yapan partilerin masada yan yana otururken, alttan birbirlerine tekme atıyor olmalarının yarattığı bir neden miydi?

        Yoksa bunların ötesinde Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı karşısında muhalefetin takındığı tutum ve söylem mi Macar halkını bu davranışa yöneltti?

        YANLIŞ SİYASET OY GETİRMEZ

        Macaristan’daki seçim sürecini yakından takip eden akademisyenler ve siyasetçilere göre aslında hepsinin bileşimi, otoriter, popülist Başbakan Orban’ın seçimi yeniden kazanmasına neden oldu.

        Thedor Adorno’nun “yanlış hayat doğru yaşanmaz” söyleminden uyarlarsak, yanlış siyaset doğru oy getirmedi.

        Seçmen çıkarı neyse onu gözeten bir tutum sergiledi.

        Bunu yaparken bir başka sandıktaki referandumda sergilediği tutum ile de aslında Orban’a da tam destek vermediğini net sergiledi.

        “Devlet eğitim kurumlarında reşit olmayanlara ebeveyn izni olmadan cinsel yönelim öğretilmesini destekliyor musunuz?” sorusuna verilen yanıt %50’ye ulaşmadığı için referandum geçersiz sayıldı.

        REKLAM

        Orban taraftarları iktidar için verdiği desteği yaşam alanına müdahale konusunda göstermedi.

        SEÇİMDEN ÖNCE TAHMİN ETTİ

        Seçimleri başından bu yana yakından takip eden Doç. Dr. Tevfik Sönmez Küçük’e dün sohbet ederken seçimin bu sonuçla biteceğine ilişkin öngörüsünü anımsattım.

        Sandıktan beklediği sonucun çıkmasının nedenlerini sıraladı.

        Üzerinde durduğu en önemli konu muhalefetteki 6 partinin başbakan adayını belirlerken yapılan ön seçimde birbirlerine karşı sergiledikleri tutumdu.

        Toplam oyların %50’sine ulaşmadığı için iptal edilen ilk ön seçim sandığından Demokratik Koalisyon Partisi ve Macar Liberal Partisi ortak adayı olan Klara Dobrey %35’e yakın oy aldı. Orban öncesi hükümetin Başbakanı’nın eşi olması nedeniyle "sıkıntıya gireceğine" sürekli vurgu yapıldı...

        Budapeşte Belediye Başkanı Gergely Karaçsony ise %27 almış olmasına karşın, ikinci ön seçime girerken kamuoyu yoklamalarında geriye düşünce adaylıktan çekilerek, desteğini %20 oy alan 50 bin nüfuslu Hödmezövasârhâley Belediye Başkanı Peter Mârki-Zay yönünde kullandı.

        Sonunda Mârki-Zay muhalefetin ortak adayı olarak çıktı ancak politik deneyimi olmadığı için seçmeni ardından sürükleyecek politikalara yönelemedi.

        MASA ALTI TEKMELEŞMELER

        Adaylık sürecinde muhalefet içindeki çekişmeler de baştan tüketti.

        Masa üstünde eller tokalaşırken, altında ayaklar birbirini tekmeledi.

        Tam seçim sürecinde başlayan Rusya’nın Ukrayna’yı işgali de muhalefetin yalpalamasına neden oldu.

        Üstüne bir de Mârki-Zay, “İktidarda olsaydım Ukrayna’ya asker yollardım” deyince sorunu daha da büyüttü.

        REKLAM

        Eski Sovyet ülkesi olmasının yarattığı endişeyi iyi değerlendiren Orban ise Rusya ve Ukrayna’ya karşı tarafsız kalacağını belirtip, “Muhalefet iktidarda olsaydı Macar askerleri Ukrayna’da Rusya ile savaşıyor olacaktı. Bir tek Macar askerinin başka ülke için feda ettirmem” dedi.

        Bu söylem Orban’a büyük puan getirdi…

        Muhalefetin parçalı söylemine bir de iç çekişme eklenince, halka refaha ulaşacağı program yerine yolsuzluk, hırsızlığın önüne geçileceği, Orban iktidarına son verileceği, demokratik çoğulcu bir anlayış getirileceği gibi söylemler de Mârki-Zay’a oy getirmedi.

        Hatta Orban’ın partisinin elinden Belediye Başkanlığını aldığı 50 bin nüfuslu ilinde seçimi kaybetti.

        SİSTEMİ KOYAMADI

        Doç. Dr. Küçük’ten Türkiye’deki 6 muhalefet partisinin birlikteliğini Macaristan seçimi üzerinden okumasını istedim, yanıtı şu oldu:

        “Mesele ittifakın yanlış bir aday tercihi değildi, yanlış sistemle seçim sürecini yönetmiş olmalarıydı. Halkın önüne onlara ne gibi refah sunacağını, Orban’dan daha iyi neyi sağlayacağını koyamadı. Tam tersine AB bağımlı bir politik söyleme yöneldi. Getirmek istediği sistemi koymuş olsaydı sonuç farklı olurdu…”

        MUHALEFETİN YORUMU

        Türkiye’deki muhalefetin Macaristan seçimine bakışına gelirsem…

        Hepsi de Macaristan ile Türkiye arasında muhalefet partilerinin sayısına bakarak benzerlik kurmanın yanlışlığına dikkat çekti.

        CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Macaristan’da enflasyon %7.9 bizde ise %61.1 bu bile farkı anlamaya yeter. AB ortalamasında bir istihdam ve enflasyon söz konusu” dedi.

        İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı Türkiye’deki seçim sistemi ile Macaristan arasında ciddi fark olduğunu belirtti, “Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı bizim adayımız olacak” dedi.

        REKLAM

        DEVA Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, adaylığın kimin hakkı olup olmasından daha çok, toplumun kimi sandıktan çıkarmak istediğinin önemli olduğunu Macaristan seçiminin sergilediğini” belirtti.

        “Macaristan seçimi önemli veriler sunuyor” dedi.

        SP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya sistem odaklı bir kampanya yürütülmediği için Macaristan muhalefetinin seçimi kaybettiğine vurgu yaptı.

        Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kani Torun da Öztrak gibi Macaristan’daki istihdam ve enflasyon oranına dikkat çekti, “Siz daha iyisini yapacağınızı gösterdiğinizde seçmen sizi tercih eder” dedi. Muhalefetin halka daha iyi bir sistem sunmayı başaramadığını söyledi.

        Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin de iktidara yaradığını, muhalefetin bu konudaki tutumunun kendisi için olumsuz etkiye yol açtığını belirtti.

        AB DÜŞÜNSÜN

        Macaristan seçimleri kendi içinde değerlendirilmesi ve nedenleri kendi süreçlerinde ele alınması gereken bir durum.

        Öncelikle anket şirketleri muhalefetin kaybında önemli rol oynadı.

        Sürekli şişirilmiş sonuçlar muhalefetin kaybının en büyük nedeni oldu; muhalefet anket sonuçlarını gerçek sanıp erken rehavete kapıldı ve kaybetti.

        Orban’ı iktidarda bir dönem daha tutan önemli bir faktör de bu anket şirketlerini gazlayan AB oldu…

        Orban’a karşı net tutum alamamanın yanında bazı AB fonlarını kısarak iktidarı yola getireceğini sandı.

        Oysa bunun işlemediği Polonya’nın AB yasalarının kendi yasalarının üstünde olmadığına yönelik resti ile görmesi gerekiyordu.

        Buna bir de Ukrayna’ya destek sürecindeki ikircikli tutumu eklendi.

        Göçmen akınının yeni sıkıntısını yaşamış Macar halkı yeni bir göç dalgasından da korktu.

        REKLAM

        Mültecilerin gittiği ülkede de negatif değişime yol açan özelliği de Macaristan’da bir kez daha kendini gösterdi.

        Anket şirketlerinin şişirilmiş sonuçları da muhalefetin kaybının en büyük nedeni oldu; sonuçlara bakıp erken rehavete kapıldı ve kaybetti.

        Macar halkı kendine döndü, Orban’ı destekledi, ama referandumda da fren koydu.

        Ama bunun bir öneminin olmadığını da yakında görür.

        Çünkü Macar Anayasasına göre parlamentoda üçte iki çoğunluk Anayasa değiştirmek için bizdeki gibi yeterli.

        Orban bu seçimde fazlasıyla bunu elde etmiş bulunuyor.

        Bundan sonrasını AB düşünsün…

        Bu kez fırsatı tam kaçırmadık…

        Bu kez fırsatı tam kaçırmadık…
        0:00 / 0:00

        Irak, İran ve Afganistan’daki savaşlar sonrası yaşanan göçte, mültecilerin içindeki okumuş, iyi eğitimli olanların büyük bölümünün Avrupa ülkelerine kaçmasına göz yumuldu.

        O dönem çok iyi bilim insanları, akademisyenler Türkiye’de fırsat görmediği için kendisine daha iyi imkan sunan ülkeye gitmeyi daha uygun buldu.

        Ceremesini Türkiye çekerken, kaymağını batılı ülkeler yedi.

        Geçmişin getirdiği öğretiden olsa gerek Ukrayna’dan yaşanan göç sırasında önemli bir adım atılmış.

        Özellikle de YÖK bu konuda işi sıkı tutmuş.

        Hem Türkiye’deki öğrencilerin ve akademisyenlerin hakkının yenmemesi hem de Ukrayna’da iyi eğitim almış öğrenci ve akademisyenlerin kazanılması için adım atmış.

        Ben de yapılanları, kamuoyunda bir süredir bu konuda ciddi eleştiriler gelince YÖK’ü açıp sorduğumda öğrendim.

        YANSITILDIĞI GİBİ DEĞİL

        Şunu hemen belirteyim yansıdığı gibi değil.

        Ukrayna’dan Türkiye’ye gelip çalışan akademisyen sayısı öyle abartıldığı kadar değil, toplamda 55 kişi…

        Türkiye’ye gelmek için başvuran ise 4 bin 8 öğrenci…

        Bunların ağırlıklı bölümünü tıp, diş hekimliği, hukuk, eczacılık ve yazılım mühendisliği oluşturuyor.

        Aslında Ukraynalı gençlerin tıp alanında Türkiye’yi tercih etmeleri de buradaki eğitimin kalitesinin yüksekliğine dayanıyor.

        Peki bunlar istedikleri üniversiteye gidip kayıt yaptırabilecek mi?

        Yani sınava giren öğrenciler içinde ilk bine girenler arasından Tıp tercihini yapanların yerleştiği üniversiteye, Ukrayna’dan gelen öğrenci doğrudan giriş yapabilir mi?

        Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar bunun imkansız olduğunu belirtiyor, yatay geçiş için ÖSYS/YKS başarı puanına eş değer bir başarısının olması gerektiğine vurgu yapıyor.

        Ayrıca bu öğrencilerin yatay geçişleri için de bu ay sınav yapılacak ve orada başarılı olursa kayıtları mümkün olacak…

        Akademisyenlere ilişkin de benzer bir durumun söz konusu olacağına vurgu yapıldı.

        KEŞKE HEPSİNİ GETİRSE

        Aslında bazı alanlar var ki hiç sınava da gerek yok.

        Örneğin uçak motoru sanayi alanında Ukrayna’nın ne denli başarılı olduğunu bilmeyen yok.

        Türkiye’de üretilen insansız hava araçlarının bazılarının motorları da buradan alınmıştı.

        Bunun üretiminde rol alan sadece akademisyenler değil, mühendisinden işçisine hepsi alınıp getirilmiş olsa yeridir…

        Diğer Yazılar