Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        TELEFONA yansıyan nefesinden öfkesi hissediliyordu.

        Kendisini bu noktaya getiren neden olarak da medyanın habere yaklaşımı olduğunu söyledi.

        Biz gazeteci milletinin en sakin siyasetçilerden biri olarak tanıdığı CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun kendisini bu noktaya getiren nedeni de bir çırpıda dile getirdi:

        “Geçen dönem yapılmış bir yolsuzluk hakkında Belediye Başkanımız ifadesine başvurulmak üzere davet ediliyor, ‘gözaltına alındı’ diye haber yapılıyor… Oysa olayı ortaya çıkaran, yolsuzluğun üzerine giden bizim Belediye Başkanımız, gelin işin içinden çıkın haydi…”

        Sözünü ettiği CHP’nin İzmir Menderes Belediye Başkanı Mustafa Kayalar…

        Kendisinden önce görev yapan AK Partili Belediye Başkanı dönemine ilişkin yolsuzluk soruşturması kapsamında 27 şüpheli gözaltına alınmıştı.

        Belediye Başkanı Kayalar da yaptığı açıklamada bunun 2019’da göreve geldiği dönemin öncesini kapsayan bir soruşturma olduğunu, gözaltına alınanlardan bazılarının eski belediye çalışanı olduğunu açıklamıştı.

        GÖZALTI MI, İFADE Mİ?

        Ancak sabah saatlerinde bir haber ajansı Kayalar’ın da gözaltına alındığı haberini geçti.

        Haber bu haliyle gün boyu devam etti, ta ki Kayalar soruşturma kapsamında ifadesine başvurulmak üzere Mali Şube’ye davet edildiğini, gözaltı ile ilgili bir durumun bulunmadığını açıklayana kadar…

        Torun’u da bu durum öfkelendirmişti…

        Aslında haksız da değil…

        Sorunun gerisinde ise haberin hızının bilginin devresini yakması yatıyor.

        O denli hızlı akıyor ki kimse içindeki bilgiye bakma gereği duymuyor.

        Zaten içinde bilgi kalmadığı için de duyuru halini almış veri son hızla yayılıyor.

        Sonrasında dilediğiniz kadar açıklama yapın, fark etmiyor; üzerine yapışıp kalıyor…

        MECLİS’İN KOLTUKLARI GİBİ

        Tıpkı Meclis’in koltuklarının ceylan derisi olduğu iddiasında olduğu gibi…

        Çok sayıda TBMM Başkanı koltukların ceylan derisi olmadığını, Hollanda’dan alınma büyükbaş hayvan derisi olduğunu belgeleriyle ileri sürmüş olsa da yapıştı kaldı…

        Aynen Menderes Belediye Başkanı gibi…

        Hakkında bir soruşturma kararı var mıydı, yok muydu onu bilmem…

        Ancak gözaltına alınmadığına, ifade vermeye gittiğine ilişkin sözlerine karşı bir yalanlama gelmedi.

        Torun’un isyanına neden olan da bu durumdu…

        Hatta o an yaşamakta olduğu bir olayı da öfke içinde yükselen gülme davranışı içinde, “Allah'ımbeni güler misin ağlar mısın durumuna getirdi?” diyerek aktardı.

        AK PARTİLİ VEKİLİN RİCASI

        Anlattığına göre bir başka ilden AK Parti milletvekili olan tanıdığı kişi, İzmir Karaburun İlçe Belediyesi’ndeki bir işi için kendisini aramış.

        Arayan milletvekili tanıdığı ricasını şu sözlerle dile getirmiş:

        “Seyit (Torun) Bey, birbirimizi yıllardır tanırız. Siz yerel yönetimlerin başında olduğunuz için rica edeceğim. İnanın bir yanlış tarafı yok ama Karaburun Belediye Başkanınız işimizi günlerdir yokuşa sürüyor. Ne zaman gitsem, ‘hukuki ve idari olarak inceletiyorum’ deyip işimizi bekletiyor. Bir söyleseniz de artık geciktirmese…”

        “BU DURUMA KİM GETİRDİ?”

        Torun sabah yaşadıklarının da etkisiyle şu yanıtı vermiş:

        “Onları bu duruma kim getirdi? Belediyelerinden bir gün olsun müfettiş eksik olmuyor; onlar da yoğurdu üfleyerek yiyor. Belediye Başkanı haklı değil mi şimdi? Haydi, siz söyleyin…”

        Milletvekilinin ne yanıt verdiğini aktarmak istemedi…

        DIŞİŞLERİ TALİMATINA UYULMAYACAK

        Bu aşamada Dışişleri Bakanlığı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yolladığı yabancı misyon temsilcileri ile görüşmede izinlerinin alınmasına yönelik yazısını da dikkate almayacaklarını bildirdi.

        Anlaşılan o ki belediyeler üzerinden yürütülen siyasetin tartışmasını ileride daha sık göreceğiz…

        Eski aşının ömrü bitti…

        Eski aşının ömrü bitti…
        0:00 / 0:00

        TÜRKİYE’DE çoğu insan 7-8 ay kadar önce aşı oldu…

        O tarihten bu yana da aşı süreci çok az ilerledi, hatta son dönem aşı tanımı yapılmadığı için de üç ayda bir gerçekleşen takviye aşıların yapılma süreci sonlandı.

        Burada asıl soru, “Mevcut aşıların koruma gücü ve etkisini sürdürüp sürdürmediği…”

        Yani, Omikronun yeni varyantlarına karşı etkisinin olup olmadığı.

        Soruyu bu şekliyle sormamın nedeni de kısa süre önce Türkiye’ye ödül almak için gelen BioNTech aşısını bulan Dr. Uğur Şahin’in yeni varyanta karşı aşı üretiminin en az üç ay alacağına yönelik yaklaşımı…

        YENİ AŞI GEREKİYOR

        Salgında vaka sayısı artışı olunca, kendisi de aşı mucidi olan, konunun uzmanı virolog-mikrobiyolog Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz’ü arayıp mevcut aşıların koruyuculuğunu sordum.

        “Ben de o cümlesini dinledim. Tersten okursak, ‘yeni varyantlara karşı, yeni aşı gerekiyor, o da üç aydan önce çıkmaz’ diyor…” diye yanıt verip devamını getirdi:

        “Burada önemli olan her bir bireyin aşı veya hastalık geçirme durumuna göre vücudundaki nötralizan antikoru seviyesi. Her bir bireyde farklı olabilir. Bunun tespit edilerek aşı yapılmasında fayda var. Oysa biz İsrail ve ABD’deki çalışmalara bakarak herkese üç ay arayla aşı yapmasını önerdik.”

        KORUYUCU DEĞİL AMA YATIRMIYOR

        Soruyu bir adım ileri götürdüm, 7 ay önce aşı olanların bugünkü salgına karşı dirençlerinin nasıl olduğunu sordum.

        “Koruyucu bir etkisi yok ama hastaneye yatışlara karşı önemli” dedi.

        Prof. Dr. Hasöksüz yaptıkları yeni çalışmadan da söz etti.

        Her bir bireyin kan serumuna bakarak, aşıya ihtiyaç duyup duymadığını tespit eden yeni bir sistem geliştirdiklerini ve yakında devreye sokacaklarını bildirdi.

        Verdiği bir diğer bilgi ise Türkiye’nin Çin ve İrlanda’nın ardından dünyada üçüncü olacak “Biyogüvenlik-3” laboratuvarını kurmalarıydı.

        Yeditepe Üniversitesi’nde bu çalışmayı yaptıklarını belirtti.

        Bu laboratuvarların önemine vurgu yaptı, bu sayede virüslere karşı, hangi uygulamaların daha etkili olduğunu görme olanağına kavuşacaklarını belirtti.

        Salgına ilişkin endişesi de devam ediyordu.

        SONBAHAR KAYGISI

        Koronavirüse karşı mücadelenin bir diğer önemli ismi, Prof. Dr. Levent Akın ise bir bilim insanı olarak dün Ankara Sakarya’da gözlem yapıyordu.

        “Salgının bu şekliyle devam etmesi halinde işimiz sonbaharda çok zor” diye söze girdi.

        Batılı ülkelerin bugünden aldıkları tedbirlere dikkat çekti.

        Her iki bilim insanı da kalabalık yerlere girerken maske takma alışkanlığının devam ettirmek gerektiğine vurgu yapıp şu uyarıda bulundu:

        “Belki ağır geçirilmesi söz konusu olmayabiliyor. Ancak kalp gibi altta yatan hastalığı olanlarda çok riskli. Ayrıca yaşlılarda etkisini sürdürüyor. Unutulmamalı ki evdeki yaşlı insanlara da çoğunlukla evdeki genç kişiler dışarıdan getiriyor.”

        Bugüne kadar iki bilim insanının geçmişte söyledikleri bir şekilde karşımıza çıktı.

        Umarım sonbaharda yeni bir patlama olmaz…

        Diğer Yazılar