Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BİR süredir AB ülkelerinden vize almak için aylarla ifade edilen süreçlerin çalıştığına dönük konunun taraflarının beyanlarını ve belgeli haberleri izliyoruz.

        Peki, 15 Temmuz gibi hain kalkışma sonrası yurt dışına o denli kaçış varken yaşanmayan vize engeli süreci, neden bugün ağır ret kararları ile sonuçlanıyor.

        Bu AB ülkelerinin Türkiye’ye dönük bir siyasi tutumunun sonucu mu, yoksa işin gerisinde başka sorunlar mı var?

        Sorularımı en tepe noktasında bulunan konuyla ilgili bir ismine yönelttim.

        Daha sorum bitmeden yanıtı geldi:

        “Aslında bu tutumlarını eleştirmek için elimizde fazla bir koz da yok…”

        Sözlerini detaylandırmasını istediğimde, biraz da hayıflanan ses tonuyla gerisini getirdi:

        “Biliyor musunuz, şu an AB ülkelerindeki iltica başvurularında Türkiye dördüncü sıraya yükseldi. Bizden öndeki ülkeler ise Suriye, Irak, Afganistan ve Afrika ülkeleri gibi sorunlu ülkeler. Ukrayna’yı zaten onlar iltica konusunda farklı değerlendiriyor, onu kapsama almıyor. Ama bizden iltica başvurusu çok arttı…”

        Nedenleri konusuna girmedi.

        Sayı hakkında da bilgi vermedi ama bir süredir iltica taleplerinin artması nedeniyle AB ülkelerinin vize verirken ince eleyip sık dokuduklarını, gidip gelmeme ihtimali olan her kişinin vize talebini de geri çevirdiklerini belirtti.

        Almanya, Hollanda, Danimarka gibi akrabaları bu ülkelerde bulunan kişilerin başvurularında ret olayının daha yoğun yaşandığını da söyledi.

        Aslında AB'nin geçen yılki verilerine bakıldığında bu yükseliş çok net görülüyordu.

        Geçen yıl iltica başvurularında ilk sırayı 117 bin kişiyle Suriyeliler alırken onları 102 bin kişiyle Afganlar izledi.

        Pandemi koşullarının da etkisiyle Türkiye vatandaşlarından gelen iltica başvurusu 15 Temmuz sürecinin gerisine düşüp 2020'de 16 bin 720'ye gerilemişti.

        YARIM MİLYON KİŞİ BAŞVURDU

        EUAA verisine göre Türkiye'den iltica başvuruları 2021'de geçmiş yıllara göre % 47 arttı.

        Bunların içinde iltica taleplerine en yüksek ret Fransa'dan %56 gibi seviyede geldi; ancak o da %44'ünü sonuçta kabul etmiş oldu.

        AB'nin tümünde ise 2021'de yapılan 535 bin başvurandan üçte birden fazlası kabul aldı; 118 bin kişiye iltica hakkı, 64 bin kişiye geçici koruma statüsü verildi.

        Buna son dönem çalışma iznini alıp giden doktor, mühendis gibi kesimleri katmıyorum.

        Bu yılın ilk 7 aylık rakamlarını AB’nin Ankara Büyükelçiliğine sordum; vize retlerinin nedenini ve ilticaya ilişkin rakamlarını istedim.

        Geldiğinde buradan sizlerle paylaşacağım.

        Seçimle ilgili doğru sanılan yanlışlar…

        Seçimle ilgili doğru sanılan yanlışlar…
        0:00 / 0:00

        SON yaşanandan yola çıkarak seçimle ilgili doğru sanılan yanlışları sıralayayım:

        1- Kurban Bayramı ve Hacılar nedeniyle seçimleri iki hafta öteleyecekler; Temmuz başına alacaklar…

        2- AK Parti, MHP ile TBMM’den 14 Mayıs’ta seçim kararı çıkartılacak!..

        3- Yüksek Seçim Kurulu’ndan seçmen listesi çıkmadı ki alınabilsin!..

        4- Yeni kanun nedeniyle ittifakın önemi kalmadı, MHP seçim barajını geçemez!..

        5- Mansur Yavaş 100 bin imza ile aday gösterilip seçilirse, “Ben Başkanlığı istemiyorum” diyebilir mi?

        Bütün iddialar bırakın dolaylı konuları, herkesin anlayacağı şekilde açık yazan kanun maddeleri nedeniyle yanlış…

        SEÇİMLER İLERİ ALINAMAZ

        Sıralayayım…

        Seçimin 18 Haziran 2023’ten bir gün dahi ileri alınması imkansız...

        Neden de Cumhurbaşkanlığı, Milletvekili ile Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri olmak üzere üç kanun…

        Hepsi de benzer hüküm içeriyor:

        “Bir önceki seçimin yapıldığı tarihten itibaren beş yılın dolmasından önceki son Pazar günü oy verilir…”

        Bir önceki seçim 24 Haziran 2018’de gerçekleşti; dolayısıyla ondan önceki Pazar 18 Haziran 2023…

        Bu tarihten bir adım ileri gidilemez; çünkü kanunlar böyle emrediyor.

        Ancak seçim tarihi 29 Haziran’daki Kurban Bayramını da dikkate alarak 18 Haziran’dan önceye çekilebilir.

        Bu yıl Suudi Arabistan’ın verdiği izin kapsamında 65 bin kişi Hacca gidebildi; sayının gelecek yıl 75 bini yakalaması ihtimal dahilinde…

        Bunların ağırlıklı bölümünün AK Parti ve MHP seçmeni olması ihtimali de yüksek.

        CUMHUR’UN 360’I YOK

        Seçim tarihi anayasa gereği ötelenemediğinden dolayı öne çekilmesinin ise iki yolu var.

        Onlar da Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i feshi veya TBMM’de 360 milletvekilinin onayı…

        Bir de savaş sebebiyle TBMM kararı, ki bunda da yine 360 vekilin onayına ihtiyaç var.

        Ancak AK Parti ve MHP toplamı TBMM’de 360’ı bulmuyor.

        Deniliyor ki, “AK Parti önerirse muhalefet kaçamaz, zaten Cumhurbaşkanı’nın üçüncü seçimi olduğu tartışmasını önemsemiyor, dolayısıyla erkene alınmasına da hayır diyemez…”

        Haklılar, muhalefet konuyu sorun etmeyeceğini açıkladı.

        Ancak muhalefet, “Erdoğan’ın 3. seçimi” düşüncesinden geri adım atmadı; bunun farklı kesimlerde tartışılmasından hoşnut olacağını da her aşamada gösteriyor.

        Daha ilerisi “Eğer seçim kararı alınacaksa neden Meclis’e bırakıyor? Madem aday olma hakkının olduğuna inanıyorsa buyursun Erdoğan kararı kendisi alıp seçime götürsün. Rakibimin işine yarayacak karara niye destek vereyim?” yaklaşımını sergiliyor.

        Engellemek istemediğini söylüyor, ama Erdoğan’ın adaylığını başka mecralarda tartışılır olmaktan da alıkoymak istemiyor.

        Özetle seçimin iki hafta ötelenmesinin kanunen imkanı; bir ay öne alınıp 14 Mayıs’ta yapılmasına da muhalefetin niyeti yok…

        SEÇMEN KÜTÜĞÜ İLE LİSTESİ FARKI

        Daha önce de yazdım…

        Seçim dönemi, seçim takvimi, seçimin başlangıç tarihi, seçmen kütüğü ve seçmen listesi birbirinden farklı kavramlardır.

        Seçim dönemi bir seçimin bitip, diğer seçime kadar geçen süreyi; seçim takvimi YSK’nın seçimlere ilişkin hazırlıklarını başlama dönemini; seçimlerin başlangıcı da seçim tarihinin belirlendiği günden 60 gün geriye gelindiğinde bulunan tarihi ifade eder.

        Seçmen Kütüğü oy verme kısıtlamasıbulunanların içinde olduğu belgeyi, seçmen listesi ise oy kullanma kısıtlıları ayıklandıktan sonraki adı üzerinde seçmen listesini tanımlar.

        Bir parti seçim döneminde, her bir seçim için iki kez seçmen kütüğünü alabilir; yani Cumhurbaşkanlığı için 2, Milletvekili için de 2 olmak üzere Haziran 2023’e kadar 4 kez alabilir; 2024’e kadar da iki tane de Yerel Seçim alır.

        MHP CUMHUR İTTİFAKI İÇİNDE SEÇİME GİRECEK

        Son dönem dile getirilen bir diğer yanlış dün MHP'nin lideri Devlet Bahçeli'nin de sert tepkisine neden olan bazı anket şirketlerinin barajı geçemeyeceği iddiası…

        Her nedense, her seçim öncesi MHP hakkında bu dile getirilir, her seçimde de barajı rahatlıkla geçtiğine tanıklık edilir.

        Ayrıca bunu dile getirenlerin unuttukları önemli bir nokta daha var.

        Bu seçime de AK Parti ve MHP birlikte, yine Cumhur İttifakı olarak girecek.

        Nisan 2023’te yürürlüğe girecek kanun düzenlemesine göre, eğer partiler ittifak içinde seçime giriyorsa, ittifaka katılan partilerin toplam oyu %7 Türkiye barajını geçmek için yeterlidir.

        Bu durumda MHP’nin baraj sorunu olacağından söz etmek için, AK Parti’nin de %7’nin altında kalacağını varsayan akıl dışı duruma inanıldığını gösterir.

        Burada şu söylenebilir; evet partilerin oyu geçmişteki gibi aynı sepette toplanmıyor, ittifak halinde dahi ayrı sayılacağı için milletvekili sayısında düşüşle karşılaşılabilir; ki bu diğer ittifak bileşenleri için de geçerli bir durum.

        Ancak unutulmasın ki 6’lı Masa’nın bileşenleri gibi, AK Parti ve MHP de hangi kentte aynı listeden seçime girilmesi halinde kazançlarının ne olacağının hesabını yapıyor.

        Yani güçlü oldukları yerlere göre, bazı bölgelerde MHP'nin listesinden AK Parti adaylarının, diğer bir ilde de AK Parti'nin listesinden MHP adaylarının seçime girmesine engel yok.

        Özetle AK Parti ve MHP’nin Cumhur içinde liste ittifakının olmayacağına ilişkin veri yokken, böyle bir iddiayı dile getirmek olsa olsa Kanun okumamaktan kaynaklıdır.

        KENDİSİ İSTEMEDEN ASLA

        Son dönem dile getirilen bir diğer iddia “Mansur Yavaş 100 bin imza ile aday gösterilip seçilirse, 'Ben Başkanlığı istemiyorum' diyebilir mi?” sorusu çevresinde tartışılıyor.

        İki hafta önce daha çok İYİ Parti çevresinde bir grup konuyu dile getirdiğinde onlara, “Aday başvurmadan nasıl olacak?” sorusunu yöneltmiş, Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu’nun ilgili maddesinden söz etmiştim.

        Kanun’un “Seçmenler tarafından aday gösterilme (8’A)” başlığı altındaki hükmünde, 100 bin imza ile seçmenlerin aday göstermesine de imkan tanıyor ve devamında şu şartı koyuyor:

        Seçmenlerce aday gösterilmek isteyen kişi; a) Kimlik ve açık adres bilgilerini ihtiva eden başvuru dilekçesi ve seçilme yeterliğine ilişkin belgelerle, b) En yüksek derecedeki Devlet memuruna mali haklar kapsamında yapılmakta olan her türlü ödemelerin bir aylık brüt tutarının on katının ilgili maliye veznesine emaneten yatırıldığına dair makbuzla Yüksek Seçim Kuruluna bizzat başvurur…”

        Yani 100 bin imzayı bulduk, haydi seni aday gösterdik, olmuyor...

        Aday gösterilecek kişinin bizzat kendisinin başvuruda bulunması gerekiyor ki o seçmen pusulasında adı yer alabilsin…

        Anlatabildim mi?

        Diğer Yazılar