Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SAADET Partisi lideri Karamollaoğlu’nun “güçlü ihtimal” cümlesiyle 6’lı masanın adayının eşkâli biraz daha netleşti.

        Bunun ilk fişeğini de aslında Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal attı.

        İlk kez bu sütunda DP’nin Kılıçdaroğlu’nun adaylığını desteklediğini yazdığımda CHP içinden dahi, Genel Başkanı için “adayımız” diyen sayısı parmakla sayılacak kadardı.

        SP lideri Karamollaoğlu, Uysal kadar açık desteğini göstermedi, ancak dünkü sözlerinin anlamı açıktı, karşı çıkmayacağını gösterdi.

        SP’nin etkin bir isminin de dün kayda geçirdiği gibi, “Temel Bey (Karamollaoğlu) Kılıçdaroğlu adına hiç itiraz etmedi ki…”

        MASA'DAN ÜÇ DESTEK TAMAM

        Dolayısıyla dün itibarıyla CHP lideri Kılıçdaroğlu’na masada destek veren parti sayısı üç oldu.

        İYİ Parti, DEVA ve Gelecek partilerinin direnciyle karşılaşılabilir mi?

        Yoksa onların direnci milletvekili adaylığı ve hükümet oluşum dönemlerine yönelik olarak el yükseltmekten mi kaynaklanıyor.

        Şunu belirteyim ki son dönem bu konularda en çok konuşanın bulunduğu İYİ Parti’nin yaklaşımı samimi…

        En üst yönetiminin bu konudaki samimiyetini bizzat biliyorum…

        “Aslında Kemal Bey'den daha iyi bir namzet yok. Koordinasyonu sağlaması ve Başkanlık sisteminden bir an önce çıkılması için en güvenilir ve iyi isim. Ama kazanacağını da görmeliyiz” cümlesini en tepe yönetim erklerinden bizzat duydum.

        Gelecek Partisi’nin yöneticilerinden biri ile dün sohbet ederken onun yaklaşımı da aslında farklı değildi.

        Kılıçdaroğlu’na desteğini ilan ederken, kaygısını “seçilemezse hepimiz için felaket olur” cümlesiyle sergiledi.

        DEVA Partisi’nde derin bir sessizlik hakim, ancak itiraz edene rastlamadım...

        MASANIN İKİ ŞARTI

        Ortaya çıkan aday profiline bakıldığında Kılıçdaroğlu’nun silueti veya eşkâli gittikçe netleşmeye başladı.

        Ankara’da siyaset takip eden biri olarak CHP’li yöneticinin dünkü tespitine ben de katılıyorum, iki aya kalmaz Kılıçdaroğlu adı partilerin hepsi tarafından dile getirilir noktaya gelir.

        Dolayısıyla şunu söylersek yanlış olmaz; aday masadan çıkar ve Kılıçdaroğlu olur.

        Masanın adayı ne zaman açıklanacak?

        Masanın adayı ne zaman açıklanacak?
        0:00 / 0:00

        MADEM Kılıçdaroğlu adına itiraz yok, neden açıklamaktan uzak duruluyor.

        Neden seçim takviminin başlaması bekleniyor?

        Konuyu son üç gündür 6’lı masanın tüm tarafları ile konuşuyorum…

        Gazeteci olarak konunun tarafı değilim, adayın ne zaman belirlenmesi gerektiği konusunda onların da bir fikri vardır.

        Ayrıca kendilerinin de sürekli dile getirdiği gibi ne zaman açıklanacağı da 6’lı masanın birlikte karara varacağı bir konu.

        Aradığım, buna ilişkin stratejik bir nedenin olup olmadığı…

        Gördüm ki partilerin hem kendi içinde hem de birbiri arasında bu konuda olumlu bir tezatlık hakim.

        CHP’de, özellikle de Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresinde aday isminin daha fazla geciktirilmeden Aralık veya en geç Ocak başında açıklanması talep ediliyor.

        Gerekçeleri de adaya da propaganda yapacak, sahada varlığını daha etkin gösterecek süreyi tanımak…

        Ekim başında CHP’de gerçekleşecek zirveden aday kararının çıkmasını, etik açıdan doğru olmayacağı için beklemiyorlar.

        “ADAY İSMİNİ DEĞİL, SİSTEMİ TARTIŞALIM”

        Buna karşın CHP’deki bir başka grup, Kılıçdaroğlu adının toplum kesimlerinde zaten kabul gördüğünü, dolayısıyla adı açıklanmasa da benimsendiğinin altını çiziyor.

        Seçim propaganda kampanyasının aday ismi yerine, sistemin getirdiği olumsuzluklar üzerine kurulu olması gerektiğine vurgu yapıyor.

        Nitekim SP lideri Karamollaoğlu’nun aday adının seçim takviminin başlaması ile birlikte açıklanmasını istemesinin gerisinde de bu yatıyor.

        Cumhur İttifakı bileşenleri AK Parti ve MHP’nin kampanya sürecini aday ismi üzerine oturtma gayretinde olacağına vurgu yapıyorlar.

        Aday isimleri üzerinde yürüyecek yarışın, ekonomik sorunlara ve yoksulluğa yol açan sistem tartışmasını geriye bırakacağına vurgu yapıyorlar.

        Demokrasi, insan hakları, adalet zemininde tartışma yerine isimlerin yarıştırılmasına yönelik bir kampanyanın sistemin olumsuzluklarını gizlemeye aracılık edeceğinden endişe duyuyorlar.

        O nedenle isim açıklayarak tartıştırmak yerine, seçim yaklaştıkça iyice artacak sandık ikliminde sistemi sorgulatmanın daha etkili bir yöntem olacağını belirtiyorlar.

        Belki de bundan kaynaklansa gerek, ekranlarda “6’lı masa niye adayını açıklamıyor?” tepkisini gösterenleri iktidar yanlısı tutum almakla itham ediyor.

        MAKUL SÜRE KALANA KADAR

        SP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya da dünkü sohbetimizde aday adının geç açıklanmasını istemelerinin gerekçesini şöyle dile getirdi:

        Türkiye’nin sorunları, adalette, demokraside, ekonomide eksiklikleri yerine, aday isimleri üzerinden yaratılmak istenen tartışma sorunların kaynağının gizlenmesine neden olur… Makul süre kalınca açıklanmalı.”

        Makul süreyi sorduğumda kampanya sürecinin sağlıklı işleyecek kadar olan zaman diye tanımladı.

        Bunun için seçimin başlangıç tarihi olan, kanunen konulmuş 60 günlük kampanya sürecinden önceki bir zamandan söz ediyor.

        Yani, seçim takviminin başlangıcı olan Şubat sonu Mart başında aday açıklanmasının uygun düşeceğine vurgu yapıyor.

        Aslında iki tarafın tarihleri arasında iki ay var; bakalım hangisi baskın çıkacak…

        Ama ortada bir gerçek var ki Kılıçdaroğlu’nun adaylığı gittikçe güç kazanıyor.

        Seçmenin aday göstermesi için…

        Seçmenin aday göstermesi için…
        0:00 / 0:00

        TARTIŞMA programlarında neyse ki hukukçular da yer alıyor.

        Yoksa afaki, gerçeklikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir zeminde gidecek.

        Bunun nedeni tartıştığı konuda ilgili kanun maddesinin ne dediğine en azından bir göz atmamasından kaynaklı.

        Bunun başında da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın 100 bin imza ile aday gösterilmesi halinde ne olacağı sorusu var.

        Baştan söyleyeyim böyle bir iddiayı ortaya atan kişi ya Yavaş’ın Anadolu insanı tutumu hakkında bilgi sahibi değil, veya “maksat muhabbet olsun” arayışında.

        Öncelikle CHP veya Kılıçdaroğlu onay vermeden Yavaş’ın tek başına aday çıkması veya çoklu aday olması 6’lı masanın kaybetmeye karar vermesi demektir.

        Nedeni de açık, bu kadar çok adayın yarıştığı bir tarafta ister istemez birbirlerinin ayağına basan da çok olur.

        İkinci turun 15 gün sonra gelen sandığında kavgalı kesimlerin ilk turda kazananın ardında gönül rahatlığıyla durması zorlaşır.

        Bu işin bir yanı...

        Diğeri ise aday istemeden hiç kimsenin onun adına imza kampanyası başlatamaması…

        KANUN NE DİYOR?

        Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu’nun 8/A maddesi açık.

        Seçmenler tarafından aday gösterilmek isteyen kişi Yüksek Seçim Kurulu’na “bizzat” başvurur.

        Kişi eğer seçime girme yeterliliğine sahipse, bu kez diğer aşamaya geçilir, orada da isteyenin istediği gibi imza toplaması söz konusu olmaz.

        Seçmenler adaylık teklifi için kayıtlı oldukları ilçe seçim kuruluna bizzat başvurur.

        Başvuran kişinin seçmen niteliğine sahip olması ve daha önce başka biri için aday teklifinde bulunmaması gerekir.

        Burada da bitmez; YSK’nın yeterli bulup ilan ettiği aday adayı listesinden, tercih ettiği adayın bilgilerini içeren form imzalattırılır ve elektronik ortamda da kayda geçirilir.

        Aday tercihinde bulunan kişiye de, tercihte bulunduğuna ilişkin bir belge verilir.

        Her seçmen bir aday tercihini yapabilir, başka bir aday tercihinde bulunamaz.

        Bütün bunlar ortada iken, bu tartışmanın peşine düşenler sanırım bir partinin veya kişinin ortaya çıkıp Kızılay veya Taksim meydanlarında imza toplayacağını sanıyor…

        Böyle bir durumun kanunen mümkün olmayacağını ya görmüyor veya görmek istemiyor…

        Diğer Yazılar