Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ANKARA’DA iktidarda da muhalefette de aynı yaklaşım söz konusu.

        Siyaset uzun süredir sorunlar yerine, geldi gelecek seçimi nasıl çözeceğine odaklandı.

        Her iki taraf da bu yolla çözülen sorunun kendisi iktidara gelmesi halinde nasıl yük olacağına bakmıyor...

        Zamanında olması halinde Haziran’daki seçimde çözüm aracı olsun, gerisini sonra düşünürüz mantığı içinde hareket ediyor.

        Ancak bir aşamadan sonra kendisi açısından yaratacağı sıkıntıları hesap edince de patinaja düşüyor.

        Bunu Emeklilikte Yaşa Takılanlardan (EYT), sözleşmelilere kadro, dar gelirliye düşük faizli kredi, asgari ücret, başörtüsü için Anayasa değişikliğine kadar çok alanda görmek olası.

        EYT bunun için çok iyi örnek, yaş sınırı getirse bir türlü, getirmese bir türlü olduğu görüldü ve dün de beklenen düzenleme çıkamadı; Ocak ayına kaldı…

        KILIÇDAROĞLU SÜRPRİZİ

        Başta da belirttiğim gibi, bu durum sadece iktidara destek veren partilerde değil, muhalefette de mevcut.

        Bundan dolayı liderler de sorundan çok seçime odaklı adımlarda tabanını ve kadrolarını ikna edebilmenin yolunu arıyor.

        Başörtüsü konusu dahil Anayasa’nın iki maddesinde değişikliğe giden süreç de bunun bir yansıması.

        Ortada sorun yokken, CHP’nin Cumhur İttifakı tarafından itham altında bırakılacağı kaygısıyla verilen yasa teklifi başka bir aşamaya gitti.

        Şimdi tabanlar da ikna edilerek, orta yol bulunarak ortak çözüm bulmanın sancısı çekiliyor.

        Nitekim dün CHP lideri Kılıçdaroğlu TBMM Grubunu acil toplantıya çağırdığında bırakın milletvekillerini parti yöneticilerinin hemen hepsinin aklında Anayasa değişikliği ile zeytinliklerin maden sahasına açılmasına ilişkin kanun teklifleri vardı.

        CHP Grubu'nun saat 09.00'da başlayan toplantısı öncesi, Adalet Bakanlığı önüne yürüyeceklerinden haberi yoktu.

        “BEN YÜRÜYORUM…”

        Zaten Kılıçdaroğlu da geçmişte İstanbul'da SADAT önüne, ABD gezisinde de NewYork'a gitmesi gibi, yakınındaki çok az kişi ile paylaşmış.

        Parti yöneticileri de dahil hepsinin Grup toplantısında, oturumu yöneten Grup Başkanvekili Engin Altay'ın daveti üzerine kürsüye gelen Kılıçdaroğlu konuştuğunda haberi olmuş.

        CHP lideri, Adalet Bakanlığı önündekine benzer konuşma yaptıktan sonra, “Şimdi Adalet Bakanlığı’na yürüyorum” deyip Grup salonundan çıkmış, milletvekilleri de peşine takılmış.

        Bu aşamada bir noktanın altını çizeyim, yürüyüşten CHP milletvekillerinin ağırlıklı kesimi memnundu, hatta 6'lı Masa'daki patilerden bazılarının yöneticileri de durumdan hoşnuttu.

        “ÇÜNKÜ SEÇİM ORTAMI”

        Konunun üzerinde günlerdir tartışılmasına karşın Kılıçdaroğlu’nun dünkü atağının gerisinde yatan neden konusunda da CHP içinden gelen yaklaşımlar ilginçti.

        Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne ilişkin değişikliğe destek verme adımını dengelemek için bu adımı attığına yönelik iddia mevcuttu.

        Anlaşılan o ki tabandan gelebilecek baskı sadece CHP’lileri değil, 6’lı Masa ortaklarını da endişelendiriyor.

        Nitekim İYİ Parti, TBMM'ye sunulan iki maddelik değişikliğin bazı teknik aksaklıkları olmakla birlikte, kendilerine çok aykırı gelmediğini açıktan söylüyor.

        Benzer şekilde Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu’nun dün bir grup gazeteciye verdiği demeçteki şu cümleler de buna işaret ediyor:

        “Meclisten ‘hayır’ (oyu) çıkmaz. İYİ Parti hatta CHP'li milletvekillerinin çoğu İç Anadolu, Karadeniz milletvekilleri alana indiğinde 'ben başörtüye hayır demedim…' demek ister. Çünkü seçim ortamı; 400'ü aşan bir milletvekiliyle Anayasa maddesi kabul edilirse, bu sefer de biz çıkar deriz ki beş parti, CHP dışındaki, bu şeref Sayın Kılıçdaroğlu'na ait… Kılıçdaroğlu’nun bu inisiyatifi başlatması sonucu buraya geldiğini söyleriz…”

        Meseleye Anayasa hukuku, eşitlik ilkesi, aile birliği ile evlilik birliğinin farklı kavramlar olduğu açısından yaklaşılmıyor.

        Davutoğlu’nun da net söylediği, “Çünkü seçim ortamı…” cümlesi her şeyin bu dönem belirleyicisi oluyor.

        Bu iktidar açısından EYT ile ilgili tekliften, tıklım tıklım dolmuş cezaevlerinin nasıl boşalacağına, sözleşmeli personelin kadroya alınmasından, bankaların mevduata %20 faiz verdiği dönemde %9 ile kredi dağıtılmasına, esnafın 8 bin lirayı aşarsa iş yerimi kapatırım resti nedeniyle sıkıntılı sürece giren asgari ücrete kadar birçok konuda patinaj yaptırıyor.

        Özetle mesele sorun yerine, seçimi çözmeye odaklanıldığı için içinden çıkılmıyor…

        Diğer Yazılar