Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YAKIN tarih gösterdi ki sandığın önüne geçen her karar kaybeder…

        İster Menderes, dilerseniz Ecevit, Demirel, Erbakan, Türkeş’i hapse gönderen yargı kararlarında arayın.

        Ya da çeyrek asır öncesinde son örneği yaşanan Erdoğan kararında…

        Siyasetin önüne geçen hiçbir yargı kararı hâkimiyete erişemedi.

        Nasıl ki diğer siyasiler hakkındaki kararlar halkın vicdanında yer bulmadı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki dünkü karar da yer bulmayacak.

        Çünkü haksızlığı ispatlı bir karardı…

        Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin dahi kendilerine söylenmediğini kabul ettiği, mahkeme başkanlığından alınan hakimin, “Bunun İçişleri Bakanı Soylu’ya söylendiği açık…” diyerek özetlediği durumun mahkumiyetle sonuçlanması dün AK Partililerin vicdanını da rahatsız etti.

        “VİCDANLARI YARALAR…”

        Açık söyleyeyim, AK Parti’nin en önemli görevlerinde yer almış bir hukukçunun bir gece önce söylediği şu cümle de bunun göstergesi:

        “Her şeyin bu denli berrak olduğu bir konuda eğer mahkumiyet çıkarsa bu vicdanları yaralar; AK Parti açısından beklemediği derecede olumsuz sonuca yol açar.”

        REKLAM

        AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın karar sonrası yaptığı, “Şu an kesinleşmeyen bir karar söz konusu” cümlesi de bunun bir başka yansıması.

        Özetle bırakın CHP yönetimini, Ankara’da aklı başında hiç kimse böyle bir kararın çıkacağını beklemiyordu.

        Hatta İmamoğlu da beklemediği sonuçla karşılaştı…

        Kim ne derse desin bundan böyle 6’lı Masa’nın “doğal” Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’dur…

        Bunun önüne geçmek de bundan böyle olanaksız.

        Hele ki dün mahkemeden olumsuz kararın çıkması ihtimalini görüp, İmamoğlu’nun çağrısı üzerine apar topar İstanbul’a giden İYİ Parti lideri Meral Akşener de eli güçlenmiş olarak arkasındayken.

        Daha ilerisi karar Akşener için de rahatlatıcı oldu; açıktan alamadığı tutumunu bundan böyle daha güçlü sergilemesi için eli güçlendi.

        Aday olmasını istediği İmamoğlu’na çok daha sağlam destek verebilmenin olanağını yakaladı.

        Bundan böyle CHP’de de kimse bunun önüne geçemez…

        Kılıçdaroğlu açısından ise durumu, talihsiz şekilde Almanya gezisi kararı alması özetler.

        Yakın çevresi mahkemeden bir karar çıkmasını beklemedikleri için gezi kararını aldıklarını söylemiş olsa da dün gitmesiyle dönmesi bir oldu.

        Oysa her ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın gezisini bir gün sonraya öteleyebilirdi.

        Altılı Masa’daki liderleri bugün Saraçhane'ye davet etmek yerine, dün karar sonrası otobüsün üzerinde Akşener ile birlikte tutum sergileyebilirdi.

        ÖNÜ KESİLEMEZ

        İmamoğlu’nun adaylığının önü, İstinaf ve Yargıtay süreçleri hızlı şekilde çalıştırılıp engellenebilir mi?

        REKLAM

        Eğer ki bir vatandaş için geçerli kurallar burada da söz konusu olacaksa imkansız olması gerekiyor.

        Çünkü herhangi bir vatandaşın davasında İstinaf süreci 8 aydan önce başlamıyor.

        Varsayalım ki her şey çok hızlandırıldı ve iki ay içinde İstinaf süreci tamamlandı.

        Ardından Yargıtay gelecek.

        Herhangi bir vatandaşın davasının iki yıldan önce sonuçlanmadığı Yargıtay sürecinde dava 6 ayda bitirilmeye kalkılırsa bu durum toplum vicdanında çok daha büyük geri dönüşe yol açar.

        Bu takdirde de İmamoğlu’nun işaret ettiği kişi seçilir...

        En iyi örneği de Erdoğan’ın Pınarhisar’dan başlayıp bugüne gelen siyasi sürecidir…

        "Okuyunca ne oluyor?"

        "Okuyunca ne oluyor?"
        0:00 / 0:00

        SORUNUN sahibi, Türkiye’de en kaliteli eğitimi sunan kuruluşlardan birinin başında bulunan, TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu…

        Önceki gün “Yanına geliyorum” dedi ve odaya girer girmez konuya daldı…

        “Bir veli gibi düşün!...” deyip 10 soruyu arka arkaya sıraladı:

        1- Çocuğunuz üniversiteye girdiğinde ne hissettiniz?

        2- Çocuğunuz üniversiteyi bitirip işsiz kalırsa ne hissedersiniz?

        3- 16 yıllık eğitimi sonunda iş bulandan, işverenin memnun olmadığı bir sistem doğru mu?

        4- Üniversiteden mezun olanların büyük kısmı iş bulamıyor veya işini kuramıyor; ev işsizlerine işi nasıl bulacağız?

        5- 21’inci yüzyıl yetkinliği ile donatmamız gereken çocukların, altındaki mühürden daha değersiz diplomasını evinizin duvarına asar mısınız?

        6- Sosyal adalet evladını okulda tuttuğun süreyle değil, kaliteli eğitim hakkıyla olur. Eğitim alamayan çocuğu okula göndermek ülkenin ekonomisine yük değil mi?

        7- Resmi işsizliği baskılamak amacıyla çocukları eğitimde tutmanın maddi kadar, manevi bedeli de yok mu?

        8- Ortaokuldan sonra sürekli olarak, “Liseyi kazanabilirse; üniversiteyi kazanabilirse; mezun olabilirse; iş bulabilirse…” cümlelerini kuruyoruz; bu durumda asıl sorun “…se” ile biten cümleleri kurmamıza neden olan sistem değil mi?

        9- Dijital çağdan söz ederken, çocuklarımızın eğitim kurumları dışında dijitali öğrenmeleri doğru mu?

        10- Zihinsel soykırım okullarda ezberi devam ettirmekle gerçekleşmiyor mu?

        ÇÖZÜM ÖNERİSİ

        Bütün bunları sıraladıktan sonra çözüm önerilerini de sundu.

        Öncelikle liseye geçiş sınavının kaldırılması gerektiğine vurgu yaptı; Fen Liselerinden mezun olanların üniversiteyi kazanma ve bitirme oranlarının düşük olmasını tezine gerekçe gösterdi. Bunun yerine matematik, kimya, fen gibi derslerden en az 8 ve üstü alan çocukların Fen liselerine gitmesinin önünün açılması gerektiğini belirtti.

        ERKEN DİPLOMA

        Lise’nin 11’inci sınıfında lise diploması verilmesini önerirken, üniversiteye devam etmek isteyenlerin bir üst aşamaya geçmesi gerektiğine vurgu yaptı.

        Diğerlerinin de meslek yüksekokulları, ön lisans programlarına yönlendirilmesi gerektiğini belirtti, böylece tecrübelerinin arttırılmasına katkı verileceğini söyledi.

        Meslek yüksekokullarının istihdam odaklı olmasını, öğrencisine yarattığı iş oranında devletten destek alması formülünü önerdi.

        Üniversiteli işsizler ordusu yerine, işini yaratmış yüksekokul mezunlarının önemine vurgu yaptı…

        Yıllardır eğitimin içinde yoğrulan bir kişinin önerisi bunlar, umarım destek bulur…

        Diğer Yazılar