Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        CUMHURBAŞKANLIĞI seçimleri bu ülkede her zaman sıkıntılı oldu.

        Umarım geçmişte yaşanan sıkıntıların hiçbir gerçekleşmez, “baba-oğul” benzetmesi üzerinden politikaya yerleşen siyasi nükte bundan sonra da devam eder.

        Çünkü çok uzun süredir siyasetin kamplaşmasından, birbirine ağır hakaretinden ve sürekli restleşmesinden toplum da bıktı.

        Bırakın toplumu dün TBMM’de karşılaştığım tablo bana siyasetin de bunu özlediğini gösteriyordu.

        Meclis kulislerinde liderlerin dün birbirlerine yönelik sözleri espri konusuydu.

        TBMM’de Grup toplantısı günü sayısı ikiye çıkınca, dün İYİ Parti ve AK Parti’nin toplantıları vardı.

        İlk kürsüye çıkan İYİ Parti lideri Akşener, çok iyi dizayn edilmiş retorik ile hem AK Parti’ye mesajını yolladı; aday konusundaki tutumunu korurken, aynı zamanda da CHP’den kaynaklı rahatsızlıklarını da dile getirmiş oldu.

        Özellikle de İYİ Parti’de hemen herkesin kaşların çatılmasına neden olan, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, İYİ Parti’nin İmamoğlu ısrarına karşı, “Bir parti diğerinin iç işlerine karışmamalı” söylemine hiç orayı işaret etmedi Adana, Ankara, Antalya, Hatay ve İstanbul Büyükşehir belediyelerinin isimlerini sayarak yanıt verdi.

        Bu illerin özelliği CHP ile İYİ Parti’nin yerel seçimde ittifak yaptığı yerlerdi.

        Bununla da kalmadı, “Şayet bu kafa yarın da hedefine Mansur (Yavaş) Başkanı koyarsa bu sefer de bir saniye düşünmeden, bir dakika gecikmeden onun yanında dimdik dururuz” diyerek baştan beri iki başkan üzerindeki ısrarının sürdüğünün de mesajını verdi.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik şu cümlesi de işin nüktesiydi:

        “Ekrem Başkan'a çektiğin operasyonu savunmak için, 20 sene önce okuduğun şiirin, suç olduğunu söyleyecek kadar, paniklemiş haldesin!”

        Yanıt bir saat sürmeden ikinci günün ikinci Grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi.

        AK Parti Grubunda Erdoğan, siyasi nükte içinde CHP liderine yanıt verirken, aslında İYİ Parti ile aralarında oluşan çatlağı da yarmayı hedefliyordu:

        CHP'nin başındaki zat, dün çıkmış 'Biz baba-oğul gibiyiz' diyor. Bunları duyunca biz de içimizden 'Bay Kemal oğluna sahip çık. O kendisine başka ebeveynler arama peşinde' demeden duramadık…”

        Erdoğan’a da yanıt bir saat geçmeden bu kez İmamoğlu’ndan geldi.

        “Genel Başkanımın ‘baba oğul’ ilişkisi olarak tariflemesi benim için çok güzel bir duygu. Bunu bir tek babam kıskanır diye düşündüm, fakat görüyorum ki kıskançlık duygusu Sayın Cumhurbaşkanı’nda çok yüksek…”

        İMAMOĞLU’NUN TARİFİ

        Bütün bunlar aslında siyasetin özlem duyduğu karşılıklı nüktelerdi…

        Bir anda merhum Osman Bölükbaşı, Erdal İnönü, Deniz Baykal, Yıldırım Aktuna ve Şadi Pehlivanoğlu hafızamda canlandı…

        Aslında nüktelerin içinde siyasi mesajlar da net geldi.

        İYİ Parti’nin aday olmasını istediği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu, dün kendisiyle ilgili sürece noktayı şu cümleyle koydu:

        “Ben CHP'liyim; her CHP'linin ailesinin lideri olan Kemal Kılıçdaroğlu adaydır…”

        Cümleyi birkaç kez dönüp dinledim gördüm ki “benim de adayımdır” demiyor, “adaydır” diyor; kendisi ile ilgili bir açık kapıyı da bırakıyor.

        CHP’deki iddia o ki yakında sadece İmamoğlu değil, yakın geçmişte de benzer bir söylemi dile getiren Mansur Yavaş’tan da Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile ilgili çok daha berrak cümlenin gelme ihtimali yüksek.

        ÇOKLU ADAY MI?

        Böyle bir durumda “Kazanacak aday” vurgusu yapan İYİ Parti nasıl bir tutum sergiler?

        Ayrıca “Oy oranı ne olmalı ki kazanacak aday olduğuna karar verilebilsin?”

        Bu soruya partinin önde gelen isimlerinden biriyle dün TBMM’de sohbet ederken verdiği yanıt aynen şöyle oldu:

        “Partinin veya Genel Başkan'ın aldığı bir kararı değil, ama burada oy oranından daha önemli olan tabanların tutumu. Var sayalım ki Erdoğan’ın önünde gözüktü bu bizim taban için yeterli olmaz, en azından sandığa gitmez. O nedenle bu iş sonunda çoklu adayla biter gibi görünüyor…”

        Gerekçesi de aynı oranda kendi içinde tutarlıydı.

        Öncelikle İYİ Parti ve Altılı Masa’daki bazı muhafazakar partilerin tabanlarının CHP liderinin adaylığına sıcak bakmadığını anımsattı.

        Tabanlarının sandığa gitmemesinin Erdoğan açısından avantaj sağlayacağını anımsatıp devam etti:

        “Erdoğan’ın seçmeni sandığa giderken, benim seçmen gitmezse o zaman seçimini rahatlatır. Bizim seçmeni de sandığa götürmenin yolu çoklu adaydan geçer. O zaman ikinci tura kalır. İkinci turda bizim seçmen Kemal Kılıçdaroğlu’na itiraz edemez, oyunu gidip verir…”

        GEÇİŞ SÜRECİ BELİRLENMELİ

        Aslında çoklu aday söylemini ilk kez, hafta başında televizyonların Ankara temsilcileri ile yaptığı sohbet sırasında CHP lideri Kılıçdaroğlu dile getirdi.

        "Çoklu aday da tartışılabilir, niye tartışılmasın" dedi, ancak Masa'da hiç gündeme gelmediğini de sözlerine ekledi.

        Dolayısıyla sadece İYİ Parti'nin değil, CHP ve diğerlerinin de gündeminde; şartları ise "Her partinin, seçimin ikinci tura kalacağından emin olması..."

        Bu aşamada dikkat çektiği bir başka nokta daha var ki CHP’de de bir süredir tartışılan konuların başında geliyor.

        Sözünü ettiği, Kılıçdaroğlu’nun adaylık konusunu masada çözmeden geçiş sürecine ilişkin yol haritası konusunda Altılı Masa’nın karar almasını sağlamak.

        Yani tek adayla mı, yoksa çoklu adayla mı sandığa gidip gitmeyeceklerine Altılı Masa’da karar vermek; yol haritasını gelecek ay içinde kesinliğe kavuşturmak.

        İddiaları o ki bu sağlamaz, masaya adaylığını götüren Kılıçdaroğlu partilerden birinin itirazı ile karşılaşırsa, sahaya ittifakı tarafından reddedilmiş aday olarak çıkması sıkıntı yaratır.

        Diğer Yazılar