Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        MİLLET İttifakı’nın aday da dahil, geçici geçiş sürecine dönük yol haritasının turlarına yarın itibarıyla başlanıyor.

        Bu kez liderler zirvesine ev sahipliği yapacak olan Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu yarın itibarıyla özel kalemler aracılığıyla randevu talebine başladı.

        SP’nin bu hafta sonu genişletilmiş il başkanları toplantısı ve kurulları olduğu için bu hafta içinde en azından ilk turu tamamlama çabasında olduğu belirtiliyor.

        Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin çıkmasıyla birlikte sorunun büyük bölümü halledilmiş, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu üzerinde de geniş bir uzlaşı sağlanmış gibi görünüyor.

        Ancak hemen belirteyim ki İYİ Parti aynı yerde duruyor; tavrında herhangi bir değişiklik görülmüyor.

        Karamollaoğlu’nun turları sonrası liderler masaya oturduğunda da “kazanacağına inandığı, kendi sosyolojik tabanının kolaylıkla oy vereceği” bir ismi koyacağını açıktan söylüyor; bir adım geri atma emaresi göstermiyor.

        Benzer şekilde hükümetin karar alma mekanizmalarında da masada olduğu 6 partinin de aynı eşit oy hakkına sahip olmasından uzak duruyor; partilerin oy oranlarına göre bir ağırlığının olması gerektiğine vurgu yapıyor.

        İYİ Parti heyetinin güçlü Cumhurbaşkanı Yardımcılığını istediği, bunu liderlere yaptıkları ziyarette gündeme getirdikleri iddialarını ise daha önce Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu yalanlamıştı.

        Tatlıoğlu, dünkü sohbetimizde de bunu ret etti ve “Ziyaretimizde yol haritasını Ortak Politika Metni ile birlikte mi yoksa ayrı mı açıklayalım konusunu ele aldık, bu konu hiç açılmadı” dedi.

        Tatlıoğlu, İYİ Parti olarak baştan beri Akşener’in Başbakanlık hedefi üzerinde durduklarını anımsatıp ekledi:

        “Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanı Yardımcısı olayı doğru değil, böyle bir talep de yok. Olamaz da çünkü Genel Başkanımızın hedefi ortada.”

        Aktarıldığına göre bu konu İYİ Parti kurmayları arasında sohbet babında dile getirilmiş, ancak Akşener anında müdahale edip bu konunun kapatılmasını ve konuşulmamasını istemiş.

        Yönetimsel kararların alınması sürecinde ortaya çıkması muhtemel sorunları aşmalarına yardımcı olmak amacıyla bazı sivil toplum örgütlerinden farklı modellemeler de gelmiş.

        KOTALAMA SİSTEMİ

        Bunlardan biri de TEPAV’dan; eski Direktör Prof. Dr. Güven Sak ve Prof. Dr. Levent Gönenç’in, bazı akademisyenlerin de katılımı ile hazırladıkları yol haritası ile ilgili bir çalışma sunmuş...

        Aktarıldığına göre önerdikleri sistem üç farklı kota ve buna bağlı üç farklı derecelendirmeyi içeriyor.

        Kotalarda atamalar ve alınacak kararlarda partilerin temsil oranları belirleniyor…

        Salt, nispi ve mutlak çoğunluk ilkesine benzer bir bakışla yaklaşılıyor.

        Oylamalarda Cumhurbaşkanı bir, CHP 2, İYİ Parti 2 ve diğerleri de birer puana sahip olarak karar alma süreçlerine katılıyor.

        İlk kotada olanlarda %50 oranını geçecek ikinci bir partinin oyuna ihtiyaç duyuluyor.

        İkinci kotada üçüncü bir partinin de katılımıyla 25/35 güç dengesi oluşturarak %60’a ulaşmalarını karar için zorunlu kılıyor.

        Sonuncusunda AB sistemi gibi en düşük oyu alanın da oy hakkını eşitliyor; nasıl ki %2 oy eksik kalınca da Cumhurbaşkanı seçilemiyorsa, %2 ile %20 alanı eşitliyorsa burada da aynı mantıkla hareket ediliyor.

        YENİ KURULANLAR SOĞUK

        Ancak bu sunum bütün partilere yapılmamış; CHP ve İYİ Parti’ye yapılan sunumlardan kesin bir sonuç alınmamış.

        İYİ Parti yöneticileri ile konuştuğumda sunumu doğruladılar ancak bu yöntemi uygun bulmadıklarını da kayda geçirdiler.

        DEVA Parti Genel Başkanı İdris Şahin, “Böyle bir orantı kurmayı doğru bulmuyoruz; geçmiş bakanlar kurullarında kararlar nasıl alınıyorsa o şekilde alınır” dedi.

        Gelecek Partisi Genel Sekreteri Cemalettin Kani Torun ve Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ da kendilerine herhangi bir sunumun yapılmadığını bildirdi.

        Bu formüle de kapalı olduklarını dile getirdi.

        Benzer şekilde SP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya da kendilerine herhangi bir sunum yapılmadığını belirterek, “Ortak politika metninde yapılacaklar sıralandı; kimin ne yapacağı belli. Bu tür oylamalara ne gerek var” yaklaşımı gösterdi.

        DEMİREL HÜKÜMETİ GİBİ

        CHP içinde bir grup da aslında yeni kurulan partiler gibi meseleye bakıyor ve onlar gibi geçmiş bakanlar kurullarından örnek veriyor.

        Bunun için en çok kullanılan örnek de Birinci MC olarak da anılan, merhum Demirel’in 1975 yılında kurduğu dörtlü koalisyon.

        AP ile birlikte MSP, MHP ve CGP ile hükümet kurmuştu.

        O tarihte MHP bir milletvekili olmasına karşın, merhum Alparslan Türkeş Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenmişti.

        Yine o tarihte 24 milletvekili olan MSP lideri merhum Necmettin Erbakan ile 13 milletvekili olan Cumhuriyetçi Güven Partisi lideri merhum Turan Feyzioğlu da Başbakan Yardımcılığı görevine gelmişti.

        Dolayısıyla bunun ilk kez denenmeyeceği, geçmişte de bir örneğinin bulunduğuna dikkat çeken CHP içindeki bu kesim, atama ve tayinlerin geçmişte Bakanlar Kurulu’nda nasıl alınıyorsa, benzer şekilde burada da alınabileceğine vurgu yapıyor.

        GERİYE 90 GÜN KALACAK

        Millet İttifakı bu konularla uğraşırken bir yandan da seçim takvimi ciddi oranda sıkıştırmaya başladı.

        Büyük olasılık 14 Mayıs’ta yapılacak seçim tarihine çok fazla bir zaman kalmadı.

        Her ne kadar DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, “Hedef 13 Şubat, bitirsek iyi olur ama birkaç gün, bir hafta, 10 gün uzamış bu da dünyanın soru değil” dese de aslında ciddi bir sorun üretiyor.

        Çünkü mesele tek başına adayın belirlenmesiyle bitmiyor.

        Var sayalım ki 13 Şubat’ta açıklandı, geriye sadece 90 gün kalıyor…

        Ayrıca mesele tek aday da değil, eğer ki liste ittifakları yapılacaksa en sıkıntılı konuda da zamana ihtiyaç duyuluyor.

        Bu konuda oluşan komisyonun çalışmasının onaylanma sürecini de göz önünde tutmak gerekiyor.

        Çünkü listede kendi yerine bir başka partinin adayını görmesi söz konusu olacak; partisinin arkadaşının önünde olmasını kabullenemeyen milletvekili adayının başka bir partilinin adını görmesine ne derece tahammül edeceği ise gün gibi ortada…

        Kampanya süreçlerinin yönetilmesi için de ortak bir sistemin kurulması da cabası…

        Buldan: Adayımızı 13'ünden önce açıklarız…

        Buldan: Adayımızı 13'ünden önce açıklarız…
        0:00 / 0:00

        HDP bir süre önce kendi adayını çıkarma kararlılığını dile getirmişti.

        Hatta biraz da Millet İttifakı’na marj bırakan bir tonda, “Bizim de içimize sinecek birini gösterirseniz biz çıkarmayız” diye özetlenebilecek bir marj bırakmıştı.

        TBMM’de dün HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile karşılaşınca adaylarını ne zaman belirleyeceklerini sordum.

        Kararlı bir ses tonuyla, “Çok uzun sürmez” dedi.

        Millet İttifakı’nın adayını çıkarması beklenen 13 Şubat tarihini bekleyip beklemediklerini sorduğumda ise yanıtı aynı netlikteydi:

        “Hayır, onları beklemiyoruz. Neden bekleyelim ki, onlar ayrı biz ayrı. Biz 13 Şubat’tan önce, gelecek hafta içinde adayımızı açıklarız…”

        Aday ismi üzerinde içinde bulundukları Emek ve Özgürlük İttifakı’nın uzlaşıp uzlaşmadığı soruma da “Henüz kesin karara varılmadı, alternatif isimler üzerinde duruluyor” dedi.

        Sorum üzerine kadın aday olabileceğine de vurgu yaptı, bu konuda daha önce de bir açıklamalarının bulunduğunu anımsattı.

        Anlaşılan o ki seçime büyük olasılık üç adayla girilecek.

        Tabii ki Millet İttifakı’nda uzlaşı sağlanırsa, sağlanmadığı takdirde aday sayısının daha da artması olasılığı yüksek.

        Diğer Yazılar